Halis ECE

Kur’an-ı Kerim, mücerred mânâları tasvir ettiği gibi, rûhî ve mânevî vaziyet ve halleri de tasvir etmiştir.

Bu hususa misâl teşkil eden âyet; bir olan Allâh’ı bırakarak şirke sapan, kalbindeki vahdet nûrunu dağıtan, hidâyet ve sapıklık arasında şaşkına dönen bir kimsenin hâlet-i rûhiyesini tasvir etmektedir. Âyet meâlen şöyledir:

“(Resûlüm) de ki: Biz, Allâh’ı bırakıp da bize bir faydası ve zararı olmayan şeylere mi yalvaralım? Ve Allah bize hidâyet verdikten sonra, şeytanların saptırıp şaşkın bir halde çöle bıraktıkları, arkadaşlarının ise, ‘Bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi ökçelerimizin üzerinde gerisin geri (eski durumumuza) mı düşelim! Allâh’ın (gösterdiği hidâyet) yolu, doğru yolun ta kendisidir. Ve bize, âlemlerin Rabb’ine teslim olmamız emrolundu.” (S. En‘âm, 71)
***

Görüldüğü üzere âyet-i kerime, yeryüzünde şeytanların şaşkına çevirdiği bir insanı tasvir ediyor, âdeta onun resmini çiziyor.

Buradaki “istihvâ” lafzı, medlûlünü yani anlatılmak istenen şaşkın kişiyi tasvir etmektedir. Tasviri yapılan bu kişi, bâtılda da istikrarlı değildir. Çünkü onu doğru yola, hidâyete dâvet eden arkadaşları da var.

Ona, “Bize gel!” diye sesleniyorlar. Onun kalbi ise tamamen dağınık, hak ile bâtıl arasında gelip gidiyor, âdeta mekik dokuyor. Hangi tarafa gideceğine karar veremeyen, iki câmi arasında kalmış bî-namaz gibi şaşkın bir kimse...

Go to top