Halis ECE
Ülkemizde her yıl ortalama 235 bin trafik kazası oluyor.
Bu kazalarda binlerce kişi hayatını kaybediyor.
102 bin kişinin yaralandığı kazalar sonunda 25 bin kişi de sakat kalıyor. Bunların birçoğu bayram ve tatil seyahatlerinde yaşanıyor. Bu esnada bir kazaya kurban gitmek istemiyorsak, o ünlü deyimimizle; trafik kurallarına harfiyyen uyalım, uymayanları uyaralım.
Ayrıca, trafik canavarının içimizde olduğu kadar dışımızda da bulunduğunu artık bilmek zorundayız.
İstatistikler her ne kadar aksini söylese de, ülkemizde, sürücünün dışındaki hatalardan kaynaklanan kazalar, diğerlerinden hiç de az değil, hatta fazla bile.
İnşaallah şoförlerimiz artık içlerindeki trafik canavarını durdurmaya kararlıdır. Ancak, dışarıdaki canavarın durdurulabilmesi için, devletin karayollarında ciddî düzenlemeler yapması gerektiği de çok açık bir gerçek olarak ortada duruyor.
“Bayram” üzerine söylenmiş deyimlerimiz, atasözlerimiz ve trafikteki ayılar
Bayramda malum, insanımız tatilde... Hayırlı-uğurlu olsun. Herkesin bayramı kutlu, yarını umutlu olsun. Allah hepimizi, trafik ve kapkaççı canavarları başta olmak üzere, bilumum kolu uzun, vicdânı kısa maddî ve mânevî canavarlardan ve canavarlıklardan korusun.
Geliniz bugün, atalarımızdan bize intikal eden / miras kalan bayrama dâir bazı deyim ve sözleri hatırlamaya çalışalım. Meselâ, “Bayram etmek” diye bir tâbirimiz / deyimimiz vardır; “çokça sevinmek” mânâsında kullanırız. İçinde bu tâbirin geçtiği, “hayâli cihan değer” bir cümle kurmak istersek, “İnsanlar, kendilerini sıkılmış limona çeviren maddî-mânevî sıkıntılardan bir an için de olsa kurtulunca, sokaklarda bayram etti” diyebiliriz.
Bayramla ilgili bir başka deyimimiz daha vardır ki, o da pek güzeldir:
“Ayı görmeden bayram etme!”
Efendim, Türkçemiz biraz elastikî bir lisandır. O bakımdan af buyurun, bu sözdeki ayı kelimesinin, oynayıp taklitler yapan ayılarla hiçbir ilgisi-ilişkisi yoktur.
Ayrıca;
Yolda sinyal filan vermeden âniden önünüze direksiyon kıran,
Işık ve işâret tanımayan,
Emniyet şeridini umursamayan,
Hatalı sollamayı ve şerit ihlâlini âdet edinen,
Sözlüğünde saygı kavramı bulunmayan sürücü yurttaşlarımızla da bir ilgisi yok!
Söz konusu edilen, gökteki hilâldir. Bu uyarı yüklü sözleriyle de atalarımız;
1. İhtiyatlı / tedbirli davranmanın önemine,
2. Herhangi bir iş gerçekleşmeden, ona oldu gözüyle bakıp sevinmenin yanlışlığına,
3. Dereyi görmeden paçayı sıvamanın, doğmadık çocuğa don biçmenin gülünçlüğüne dikkat çekmişlerdir.
Atalarımızın bayrama ait, öfkeli ve kızgın zamanlarında söylediklerini sandığımız bir güzel sözleri daha vardır: “Bayramdan sonra gelen kınayı al kendine yak!” diye. Bu sözleriyle de atalarımız, “birilerine yapılacak iyiliğin, zamanlamasının da, en az iyiliğin kendisi kadar önemli olduğuna” işâret buyururlar. Öyle ya, bayram kınasını bayramdan sonra göndermişsen, o kişinin ne işine yarar ki?!
Bir diğer atasözümüz de şöyle:
“Bayramda borç ödeyene Ramazan kısa gelir.”
Mâlum, oruç tutan kimse için Ramazan günleri, normal günlere nisbetle biraz uzun gelir. Ama eğer süresi bayramda dolacak bir borcunuz varsa, hele maddî durumunuz da iyi değilse, Ramazan ayı öyle çabuk geçer ki, sanki füze hızıyla...
Bizzat kurban bayramıyla ilgili atalarımızın son bir sözünü daha kaydedip yazımıza noktayı koyalım.
Demişler ki:
“Bayram etiyle it tavlanmaz.”
Bu değerli sözleriyle de atalarımız, bir canlının hayatını sürdürüp gelişmesini tamamlayabilmesi, ancak devamlı bir bakım ve ilgiyle mümkün olabileceğine, geçici olarak yapılan iyiliklerin yeterli olmayacağına işâret etmişlerdir. Böylece hayırseverliği, yardımı, yardımlaşmayı bayram dışındaki günlere de yaymak gerektiğini hatırlatmışlardır.
Kazasız-belasız, sağlık ve mutluluk dolu nice günlere-bayramlara!..