Bir ulü'l-emr idin emrine girdik;
Ezelden bîatlı Hakanımızsın.
Az idik, sâyende murada erdik,
Dünya ve âhiret Sultanımızsın.
Unuttuk İlhan'ı, Kara Oğuz'u;
İşledik seni gözbebeğimize,
Bağışla ey Şefi' kusurumuzu
Bin küsûr senelik emeğimize.
Suçumuz çoksa da sun'umuz yoktur.
Şımardık müjde-i sahabetinle.
Gönlümüz ganidir, gözümüz toktur,
Doyarız bir lokma şefaatinle.
Nedense kimseler dinlemez, eyvah!
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmî isen de yâ Resûlallah,
Ancak Sen okursun yüreğimizi.
Suları tükendi gülâbdanların,
Dinmedi gözümüz yaşı, merhamet
Külleri soğudu buhurdanların
Aşkınla bağrını yakmada millet.
Gelmemiş Türkçe'de lebîd, Hassan'ın,
Yok bizde ne Bürde, ne Muallaka.
Yolunda baş veren Âl-i Osman'ın
Lâl ile yazdığı tarihten başka.
Ne kanlar akıttık hep Senin için
O ulu Kitab'ın hakkıçün aziz...
Gücümüz erişsin ve erişmesin,
Uğrunda her zaman döğüşeceğiz.
Yapamaz Ertuğrul evlâdı sensiz,
Can verir, cânânı vermez Türkler.
Ebedî hâdimü'l-Haremeyniniz,
Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler.
İdris Sabîh Bey (Medine Müdâfii Fahreddin Paşa'nın ihtiyat mülâzımlarından)