Halis ECE
Ashâb-ı kiramdan Dühayr (r.a.) içki içen komşularını ihbar etmek istemişti. Bunun üzerine Ukbe (r.a.), ona şöyle demiştir:
“Allah sana iyilik versin! Sana diyorum ki, öyle yapma! Zira ben, Resûlüllah'tan (s.a.v.) ‘Kim bir Müslüman'ın ayıbını örterse, diri olarak toprağa gömülen bir kız çocuğunu kurtarmış gibi sevap kazanmış olur’ diye buyurduğunu işittim.”
Ve yine Hz. Ömer (r.a.), hilâfeti zamanında, zinâ edip hadd cezâsını da yemiş olan bir kız için, “Onu, iffetli imiş gibi evlendirin” demiştir.
Asr-ı Saâdet'te şu tablolara benzer o kadar çok ibretli vak’a/olay ve bize ışık tutan sahne var ki, bunlarla alâkalı ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır. Şimdi, günümüze ve kendimize dönüp bakacak olursak, kendimizden ve kendi dünyamızdan çok şeyler kaybettiğimizi ve kaybetmeğe de devam ettiğimizi çok açık bir şekilde görür ve hayıflanmaktan kendimizi alamayız!..
Belki her birimiz çok şey okuduk, dinledik, biliyoruz da... Ancak tatbikata/uygulamaya çok farklı aksettiği de acı bir gerçek! Daha doğrusu, okuduklarımızı, dinlediklerimizi, bildiklerimizi aynen hayata aksettiremiyoruz… Karartıyoruz! En azından fulu hâle geliyor.
Millet olarak, bilerek veya bilmeyerek çok şeyi ihmâl ettik… Tabiî ihmâllerimizin cezâsını, sadece kendimiz çekmekle kalmıyor, içinde bulunduğumuz cemiyete, millete, hatta topyekün insanlığa çektiriyoruz. Atalarımızın ifadesiyle, “Kurunun yanında, yaş da yanıyor!”
Hâsılı, bugün ihmâl ettiklerimizle muztaribiz. Hem de ıztırapların en acısıyla...
Keşke, başkalarına karşı birbirimizin kusurlarını örtebilsek, birbirimize karşı da, usûlüne göre, kırmadan “Hakkı ve sabrı tavsiye” edebilsek...
Görünen o ki; daha kat‘etmemiz gereken uzun mesafe, almamız gereken çok yol var… Bu hâl, bu keyfiyet ve bu azıkla ayakta kalıp hedefe doğru yol almanın kolay olmadığı da bir gerçek... Çare ise; İslâm'ı kaal'den hâl'e (sözden fiiliyata-uygulamaya) geçirebilmek, hayata tatbik edebilmekte...
Kısaca, bildiklerimizle âbit-âmil, ibadet ve amelimizde de ihlâs sahibi olabilmektedir.
HİKMETLİ SÖZLER
Akıldan daha iyi mal, cehâletten daha büyük musîbet, meşveretten daha sağlam istinâdgâh (dayanacak-güvenecek yer) yoktur. (İmam Câfer-i Sâdık r.a.)
Bir kimseye zulmetmeye gücün yettiğinde, Allâh'ın gücünün de sana yeteceğini düşün. (Ömer ibn-i Abdülaziz r.aleyh.)
Dünyayı tanıyan bir kimse, ne onun genişliğine sevinir, ne de sıkıntısına üzülür. (Süfyân-ı Sevrî k.s.)
Nimetler ürkektir. Onları ŞÜKÜR ile bağlayın. (İmâm Gazâlî k.s.)
BERCESTE
Dünya talebiyle kimisi halkın emekte
Kimi oturup zevk ile dünyayı yemekte
(Rûhî, ö. 1605)