Halis ECE

Hz. İbrâhim'in (aleyhisselâm) rüyâsı üç gece tekrar etti.

Birincisi “Terviye” gecesi ki, bir ses ona:

— Cenâb-ı Hakk oğlunu (İsmâil’i) boğazlamanı emrediyor, demişti.

İbrâhim aleyhisselâm sabaha çıkınca bunun Allah’tan mı, şeytandan mı geldiğinde tereddüt etti. Akşam oldu, yine aynı ses aynı emri verdi. O vakit anladı ki, bu rüya Hak’tandır.

Üçüncü akşam da bu tekerrür etmişti. Artık kanaati büsbütün sağlamlaştı. Bu üç güne sırasıyla, “Terviye, Arefe, Nahr” denilmesi bundandır. “Terviye” tereddüt demektir. Tereddüdün ardından ise, gelen emrin Cenâb-ı Hakk’tan olduğunu bildi (Arefe) ve boğazlamaya (Nahr) karar verdi.

Mâlum olduğu üzere kurban edilmek istenen zât, İsmâil aleyhisselâmdır. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, “Ene’bnü’zebîhayn” yani, ben iki kurbanlık zâtın oğluyum, buyurmuşlardır. Bunlardan biri ceddi İsmâil aleyhisselâm, diğeri de babaları Hz. Abdullah’tır. Peygamber Efendimiz’in dedeleri Abdülmuttalib, Zemzem kuyusunun kazılması tamamlanır yahut on oğula sahip olursa, bunlardan birini boğazlamayı nezretmişti.

Ne zaman ki her iki dileği de hâsıl oldu, kur‘a çekti. Boğazlanma işi, oğlu Hz. Abdullâh’a isâbet etti. O zamanın eşraf ve ulemâsı kendisini bundan vaz geçirmeye çalıştılar. Nihâyet yüz deve kurban etmek suretiyle nezri yerine gelmiş oldu. İsmâil aleyhisselâmın kurban edilme keyfiyeti de Mekke’de vâki olmuş, kesilen koçun boynuzları Ka‘be’de asılı iken, “Haccac–İbnü Zübeyr” muhârebeleri esnasında yanmıştır.
***

TEŞRİK TEKBİRLERİNİ UNUTMAYALIM

Teşrik tekbiri, teşrik günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her Müslüman’a vâciptir. Teşrik tekbirleri hakkında Kur’an-ı Kerim’de, “Belli günlerde Allâh’ı zikrediniz(S. Bakara, 184) buyrulmuştur.

Zilhiccenin 9’uncu günü arefedir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beşinci günün –ki, zilhiccenin 13’üncü, bayramın dördüncü günü– ikindi namazına kadar her farzın arkasından “Allâhü ekber, Allâhü ekber. Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” denilerek tekbir alınır. Toplam 23 vakit eder.

Tekbir getirirken ara verilmemelidir. Sol tarafa selâm verildikten sonra, daha yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünya kelâmı konuşmadan tekbir getirmek lâzımdır.

Teşrik tekbirini almakta; münferid (namazını yalnız kılan), imam, cemaat, mukim, müsâfir, kadın, erkek, herkes aynıdır.

Namazın başından imama yetişemeyen kimse de, lâhık gibi yetişemediği rek’atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri alır. Şayet tekbiri imamla birlikte alıp, sonra namazdan yetişemediği kısmı kazâya kalksa, namazı bozulmaz.
***

NÜKTE: SAADET VE SELAMETİN ESASI NEDİR?

Şâir Hersekli Ârif Hikmet Bey (1839-1903) şöyle demiştir:

“Pek çok yere seyahat ettim. Birçok ülke gezdim. Her tarîkati her mesleği tanıma fırsatı buldum. Çok para harcadım. Yedim içtim. Dünyanın acısına-tatlısına şâhit oldum. Saâdetin-mutluluğun esası olarak şu dört şeyi gördüm:

1. Sağlık ve âfiyet,

2. Hesâbını-kitâbını bilmek,

3. Güzel ahlâk,

4. Kalbi Allâh’ın zikriyle meşgul etmek
...”

Go to top