Halis ECE


Hemen her mübârek gün ve gecelerde aynı şeyleri düşünür, değişmeyen hakikatleri hatırlarız. Mü’min için bu vaziyet hiç değişmez; hakikat hep aynı hakikattir.

Dilerseniz, bu mübârek gece için düşünüp hatırladıklarımıza bir göz atalım...

Bildiğimiz gibi Ehl-i Sünnet inancına göre, “Hayrı da şerri de yaratan Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes hazretleridir. Ancak onun, şerre rızâsı yoktur.” Yani Cenâb-ı Hak, yarattığı kullarının cennete gitmesini, Cemâl-i İlahi ile şereflenmelerini istiyor, cehenneme müstehak duruma düşüp azap çekmelerine ise rızâsı yok.

Bunun için de cennete gidebilme vesilelerini çoğaltmış, cehenneme gitme sebeplerini ise azaltmıştır. Nitekim şu âyet-i celîle bunun açık delillerinden biridir:

“Kim (huzûr-i İlâhîye) bir iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı (ecir) vardır. Kim de bir kötülükle gelirse o, sadece onun misliyle cezâlandırılır. Onlar (yani iyilik edenler de fenalık yapanlar da) haksızlığa uğratılmazlar. (Sevapları eksik verilmediği gibi, azapları da artırılarak zulme uğratılmazlar.)” (1)

Evet, bir kötülüğe bir günah; ama bir iyiliğe/bir hayra bir sevap değil, on sevaptan başlayan bir yükseliş!.. Çünkü Rabbimiz kullarının, gadabına/öfkesine mâruz kalıp cehenneme girmelerini değil, rızâsına muvâfık/uygun amel ve ibadetlerde bulunup cennet ve Cemâl-i İlâhîsi ile müşerref olmalarını istiyor...

Bunun içindir ki, bütün gün ve geceleri kendisi yarattığı halde bazılarına birtakım farklılıklar, üstünlükler vermiş... Yapılan iyiliklerin, işlenen amellerin sevâbını daha da yükselterek yetmişe, yedi yüze, kandil gecelerinde daha fazlaya çıkartmış... Özellikle Kadir Gecesi’nde ise, rakamların ifade edemeyeceği kadar zirveye tırmandırmıştır. Hatta Kadir Gecesi’ne öylesine kudsî bir ulviyet lutfetmiş ki; bu geceyi ihyâ ile bin aylık nâfile ibâdet sevâbından daha fazla kazanmayı bile mümkün kılmıştır.

Niçin?

Çünkü Rabbimiz kullarının cennete gitmelerini istiyor, cehennemlik olmalarına rızâsı yok. Bunun için de bahaneler halk ediyor, sebepler-vesileler ihdâs ediyor; günahların cezâsını bir yazdırıyor, iyiliklerin sevaplarını ise on’dan başlatıyor... Yedi yüze, yedi bine, yetmiş bine, yedi yüz bine, milyonlara kadar çoğaltıyor... Hatta Kur’ân-ı Kerim’de, “... Sabredenlere ecirleri-mükâfatları hesapsız verilecektir”(2) buyuruluyor.

Hadis-i şeriflerde ise orucun insanı, ruhi terbiye vasıtası olan en mühim hasletlerden sabra alıştıracağı belirtilir. Bunlardan birinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyururlar ki: "Oruç sabrın yarısıdır." Kadir Gecesi de, oruç ayı olan Ramazan-ı şirif içerisindedir malum...

***

“SEN HİÇ KADİR GECESİ’Nİ YAŞAMADIN MI?”

İrşad ve mev'izaya dair bazı eserlerde şöyle anlatılır:

Bir kul “kabir azâbı” çekerse, mezarlıktaki arkadaşları ona sorarmış:

Sen hiç Ramazan ayına ulaşmadın mı, Kadir Gecesi’ni yaşamadın mı?

Şayet, “Yaşadım” derse, hayret ederlermiş... Nasıl olup da kendini affettiremedin; sel gibi akan, çağlayanlar gibi coşan sevaplarla amel defterini dolduramadın da kabir azâbına mâruz kaldın? diye...

Mezardakilerin bu hayreti de, Kadir Gecesi’nin kadrini/kıymetini anlamamız bakımından oldukça mânidar değil midir?

***

Velhâsıl, bu mübârek ay, gün ve gecelerde kabını dolduran doldurmakta, dolduramayan da lâyık olduğu kötü âkıbeti beklemektedir. Rahmet-i İlâhî sağanak yağmurlar gibi yağmakta, mağfiret-i İlâhî bembeyaz karlar gibi üzerimize inmektedir. Kaçanlar elbette istifade edemeyecek; letâifini-gönüllerini açanlar ise, mutlaka bu İlâhî feyzden mahrum kalmayacak, umduklarına nâil, korktuklarından emin olacaktır.

İşte bu noktada önemli olan hususulardan biri de; insanın kendini kontrol etmesi, kimlerin arasında ve yanında olduğuna dikkat etmesidir... İlâhî rahmetten kaçan bedbahtların/manevi felakete uğramış kimselerin mi, yoksa kalbini-gönlünü açıp nûr-i İlahi, feyz-i Muhammedî ile alâkadar olan bahtiyarların mı?

***

Rabbimiz bizleri rahmet-mağfiret-feyz ve bereketinin yağmurlar, karlar gibi yağdırmakta olduğu Kadir Gecesi’nden a‘zamî derecede istifade ve istifaza edebilen seçkin kulları zümresine ilhak buyursun.

***

KADİR GECESİNİ GÖZETMEK

Kadir Gecesi’nin, Ramazân-ı Şerif’in 20’sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit hadîs-i şerifler vârid olmuştur.

Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyükler de vardır. İmâm-ı Şâ’rânî hazretleri Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerif’in giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir:

- Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.

- Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece.

- Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.

- Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.

- Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.

- Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.

- Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.

İmâm-ı Şâ’rânî hazretleri 30 sene Kadir Gecesi’yle bu târife göre müşerref olmuşlardır. Birçok ehlüllah bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.

Malumunuz, Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü’minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri için ve diğer bazı sebeplerden dolayıdır.

***

Netice olarak şunu ifade edebiliriz;

Ramazan-ı Şerif hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazan-ı Şerif’in ikinci yarısında ise, iki adet cumartesi vardır. Bunlardan gecesi tek sayıya isabet eden, Kadir Gecesi’dir.

Not: Bu sene (H. 1429 / M. 2008) Ramazan-ı şerif Pazartesi günü girmiş olduğuna göre, yukardaki hesabe göre gerçek Kadir Gecesi 20 Eylül Cumartesi gününü 21 Eylül Pazar'a bağlayan gece yani 21'inci geceye isabet etmektedir. Bu usulden haberdar olan mü'minler, mutlaka o geceyi de ihya etmişlerdir.

***

KADİR GECESİ'NİN ALÂMETLERİ

- Kadir Gecesi’nde hava berrak ve güzel olur.

- O gece her şey Allah’a secde eder.

- Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır.

- Mü’minler afv-ı ilâhi ve mağfiret-i sübhânîye mazhar olurlar
. (3)


DİPNOTLAR
(1) En‘âm suresi, 160.
(2) Zümer suresi, 10.
(3) Dua ve İbadetler, Fazilet Neşriyat, İstanbul, 1983, s. 41.
Go to top