Halis ECE
“Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.” (en-Nahl, 16/68-69)
Bal, gerek yapılışı ve gerekse muhtevası ile son derece acîb/enterasan, faydalı ve şifalı bir gıdadır.
Müfesslrler, Allahu Teâlâ'nın bal arasında yaratmış olduğu en dikkat çekici özelliğin; ona peteğini altıgen şeklinde yapmasını ilham etmesi olduğunu söylerler. Üçgenden ongene kadarki şekiller, birbirlerine tam birleşmezler.
Bal arısının yaptığı peteği, akıl sahipleri bile âletlerle, araç-gereçlerle zor yapabilirler. Kovandaki binlerce arı, birbirlerinden habersiz ve hangi âletleri kullanarak mikron ölçüsünde sıfır hata ile milyarlarca sayıda bal peteği gözünü yapabiliyorlar?!
Dolayısıyla arının balı nasıl yaptığı sorusu, insanları hep meşgul etmiştir.
Rivayete göre Süleyman aleyhisselâm, İskender ve Aristo gibi zatlar, camdan kovanlar yaptırarak, arının nasıl bal yaptığını öğrenmek istemişler... Fakat arılar, her defasında cam kovanın içini görünmeyecek şekilde sıvadıktan sonra ancak bal yapmaya başlamışlardır.
Bal, aynı zamanda kuvvetli bir antibiyotik ve antimikrobiktir. Balın içerisine zerkedilen şarbon, verem, tifo ve dizanteri gibi iltihap yapan hastalıkların mikropları o ortamda yaşamıyor, hemen ölüyorlar.
Bal, vücutta yağların birikmesine de engel oluyor.
Günlük hayattaki tecrübelerden de biliniyor ki, açık kapta bekletilen bal; eksilmez, çürümez, küflenmez, kokmaz…
Denilebilir ki su dâhil, hiçbir gıda maddesinde baldaki bu özellik yoktur.
***
HER ŞEYİ TAKDİR EDİP HİDAYET EDEN (YOL GÖSTEREN) ALLAH'TIR
Abdülvehhab-i Şa’rani Hazretleri Nil kenarında oturmuş, “Takdir edip hidayet eden (yol gösteren) O'dur.” (el-A’lâ, 87/3) ayet-i celilesinin tefsirini yazmak için düşünürken bakmış ki; bir zehirli böcek (muhtemelen akrep) sür’atle Nil’i doğru yol alıyor. Takip etmiş… Böcek, nehrin kenarında suyun üzerinde bekleyen kaplumbağanın sırtına binip karşıya geçmiş. Sonra da, öteden koşup gelen bir yılanın boynuna atlayıp onu sokmuş. Yılan çaresiz kıvranırken, oradaki ağacın altında yatmakta olan adam uyanmış… O esnada yılan da ölmüş. Dehşet ve hayretler içinde kalan o adama Şa’rani Hazretleri, gördüğü hadiseyi anlatınca, adam Mevla’ya karşı kusurlu olduğunu itiraf etmiş…
Şa’arani Hazretleri de Allahu zû’l-Celâl ve’l-Kemâl Hazretlerinin, nasıl takdir edip de hidayet ettiğini (mahlukata yollarını, yapacakları işin yöntemini nasıl gösterdiğini) gördükten sonra tekrar düşünüp, “Vallâhi ente kadderte ve hedeyte: Allah’ım, zatına yemin olsun ki, sen takdir ettin, sen yol gösterdin” deyip ayet-i kerimenin tefsirini yazmağa başlamış…
***
Velhasıl bilindiği üzere her şeyi yaratan, takdir eden, hidayet edip yol gösteren Rabbimiz, arılara da hidayet etmiş; yapmaları gereken işin, yolunu ve yöntemini en hurda teferruatına kadar talim buyurmuştur.