Selamun Aleykum saygideger hocam, selam hakkindaki yazinizi okudum.
Ben Norvecte yasiyorum, malumunuz burada kirk cesit milletten insan var ve cogu müslüman oldugunu iddia eden Irak, Iran ve Afganistan asilli kisilerdir.
Fakat yasantilari veya görüsleri itibariyle tamamen bizim itikadimiza göre (ehli sünnet vel cemaat) tezat bir halleri var. Bu kisilerle her karsilastigimizda selam veriyorlar, ve bir seferinde sadece Aleykum dedigimde bir tanesi selami dogru almadigim icin braz bozulmustu. Yani alsak bir türlü almasak baska bir türlü. Sizce ne yapmamiz gerekir. Simdiden Allah razi olsun. Seyrani
*******
Ve aleyküm selâm.
Sevgili kardeşim;
“Bid'at ehli ile alakalı bazı meseleler" başlıklı yazımızda, bu sorunuzun gayet detaylı bir şekilde cevabı var. Ancak sizi arama zahmetine sokmamak için, yazının o kısmını aşağıya aynen kopyalıyorum. Lütfen dikkatlice okuyunuz.
“Ehl-i bidata Selâm vermek, almak vesaire...”
Onlarla karşılaşınca, gayrimüslimlerde olduğu gibi mecbur kalmadıkça selâm vermemek, onlar verdiğinde de, sadece “ve aleyke” diyerek almak en uygun olanıdır. Tabii selâmla kastımız-niyetimiz de, Allah hidayet versin demek olmalıdır.
Bilindiği üzere selâm; sevgi ve muhabbeti ifade eder. Dinimizde manevî bağları kuvvetlendirmek için teşri' edilmiştir. Müslümanlarla müslüman olmayan kimseler arasındaki bağ, küfürle; bid'at sahipleriyle de o çirkin inanç ve amelleri dolayısiyle kopuk olduğundan, onlara selâm vermenin bir manası da yoktur.
Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor ki: “Yahudi ve Hristiyanlara öncelikle siz selâm vermeyin. Yolda onlardan biriyle karşılaştığınız zaman, eziyet etmemek şartıyla, onları yolun kenarından yürümeye zorlayınız.” [Müslim, Sahih, Selâm 13; Ebû Dâvûd, Sünen, Edeb 138; Tirmizî, Sünen, İsti‘zân 12; İbni Mâce, Sünen, Edeb 13] Bid'at ehlini de bu tasnife dahil edebiliriz.
Bu mevzuda âlimler arasında farklı görüşler vardır. İmam Nevevî’nin (rh.) bildirdiğine nazaran, Şâfiî alimlerin (rahımehumullah) büyük çoğunluğuna göre Ehl-i Kitaba selâm vermek haramdır, selâmlarını almak ise caizdir. Bunun da kısaca “ve aleyküm” şeklinde olması gerekir. Diğer bazı âlimlere göre ise, ilk selâm vermek haram değil, mekruhtur. Yani hadisteki nehiy (yasak) kerahet içindir. Ancak İmam Nevevî bunun haram olduğu görüşündedir.
Bir kısım âlimlere göre, bir zaruret-zorunluluk, bir ihtiyaç, bir sebepten dolayı olursa, onlara selâm vermek de almak da caizdir. Alkame, Nehaî (rahımehumallah) bu görüştedir. İmam Evzaî (rh.) de bunun caiz olduğunu şu sözleriyle ifade etmiştir: “Eğer onlara selâm verirsem, benden önce de bazı salih kimseler onlara selâm vermiştir; eğer vermezsem benden önce de bazı salih kimseler onlara selâm vermemiştir (düşüncesiyle bunu yaparım)”.
Bu farklı görüşleri göz önünde bulundurduğumuzda mümkün oldukça selâm vermek yerine başka bir ifadeyi kullanabiliriz (Mesela ‘merhaba’ diyebiliriz). Şayet karşı taraf bunu, kasıtlı bir şekilde Selâm verilmediğini düşünüp alınganlık gösterecek olursa, cevaz veren âlimlerin görüşleri istikametinde hareket etmeyi tercih edebiliriz.
Ehl-i Kitap’tan birisi selâm verdiği takdirde ise, yalnızca “Ve aleyküm! (size de)” denilir. [Buhârî, Sahih, İsti’zân 22, Mürteddîn 4; Müslim, Sahih, Selâm 6–9]
Maslahata binaen, müslüman olmayan kimselere “selâm” lafzını ifade etmeden ‘iyi günler, iyi akşamlar, merhaba’ gibi ifadeler kullanılabilir.
Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşayanlar karşıdakilerin kâfir olduğunu bilmiyorsa, selâm verebilir. Eğer selâmı almazlarsa, kendi selâmını kendisi “ve aleyküm selâm” diyerek geri alır. Onların bu selâmı almamasından dolayı da sorumlu olmaz.
Eski devirlerde her şey dinî usûl va âdap çerçevesinde değerlendirildiği için, Müslümanın vakarını, izzetini yansıtma gayesiyle yukarda söylenildiği davranışlar olabiliyordu. Bugün global dünya medeniyetinde din değil, maalesef başka evrensel kurallar, nezaketler ön plana çıkmıştır. Dolayısiyle karşı tarafa böyle bir davranış sergilemek, izzet ve vakar değil, nezaketsizlik, görgüsüzlük olarak kabul edilecektir. İmam Gazalî (rh.), “bir sünnet fasık olan kimselerin şiarı / nişanı, âdeti, simgesi haline gelmişse, biz onun terk edilmesine hükmediyoruz” [İhya, 2, 270] diyor.
Biz de bu hususta İmam Gazali hazretlerinin yolunu takip ederek, “Eğer gayriüslimleri yolda sıkıştırmak, onları selâm alıp vermeye zorlamak bu asırda nezaketsiz, firâsetsiz, görgüsüz insanların şiar ı /nişanı, âdeti, simgesi, alameti olarak değerlendiriliyorsa, bu davranışı terk etmenin daha uygun olacağını” söyleyebiliriz.