Selamun aleykum hocam;
şer'an dedemizden önce ölen annemize,dedemizin malından miras taksimi yapılmaz mı, ben ve kardeşlerim annemiz dedemizden önce öldüğü için dedemizin malından bize pay düşmezmi. medeni kanuna göre sorun yok, önce ölmüş anneye,sonrada çocuklarına dedenin malını veriyorlar. benim sorum şeriate göre nasıl yapılmalıdır. yoğun olduğunuzu tahmin ediyorum hocam,kısa bir açıklama yapar mısınız. Allah kolaylık versin. İsmail Ardıç
*******
Ve aleyküm selam.
Gördüğüm kadarıyla miras hukukundaki “dede yetimleri”nin durumundan söz ediyorsunuz. Yani babaları ya da anneleri dedelerinden önce ölen çocukların dedelerinin terekesinde payının olup olmayacağını soruyorsunuz.
Hemen ifade edelim; ferâiz’ı / İslâm miras hukukunu belirleyen nasslarda bu vaziyette olanların mirastan hisse alacağına ya da alamayacağına dair sarih bir hüküm yoktur. Meseleyi fukahanın açıklamalarından öğrenmemiz gerekiyor.
Bilindiği gibi İslâm miras hukukunu belirleyen nasslar birinci derecede Kur’an-ı Kerim ayetleridir. Bununla birlikte mirasta dahi içtihada bırakılan mesele de vardır. Mesela Kur’an-ı Kerim ninelerin payını da zikretmez. Bu husus Hz. Ebu Bekir (r.a.) döneminde mesele olunca, Halife-i Müslimin sahabe ile yaptığı istişâre sonucunda, Rasûlullah’ın (s.a.v.) bir tatbikatına da dayanarak, nine de anne sayılmış ve ona da mirastan hisse ayrılmıştır. Bunda ümmet ittifak edince ninenin de ashâb-ı ferâizden sayılması icmâ ile sabit olmuştur. İşte bu miras payları zikredilmeyen “dede yetimi” kimseleri de, annenin annesi olan ninenin anne sayılması icmâına dayanarak, evladın evladı olan torunların da evlat sayılmasına hükmedenler olmuştur.
Nitekim Mısır’da 1946'da İslâm miras hukukunu kanunlaştıran merci, bu mülahazalarla anneleri ya da babaları ölen çocuklara, dedelerinin ya da ninelerinin vasiyette bulunmaları gerektiğine; bulunmazlarsa ölen anne ya da babalarına, hayatta olsalardı kalacak olan mirasın onlara intikal etmesi icap ettiğine hükmetmişlerdir.
Ama onların bu hükmü bizim için bağlayıcı değildir. Çünkü fukahanın temel fıkıh kitaplarındaki açıklamaları ve ecdadın İslâm tarihi boyunca uygulamaları bu yönde olmamıştır. Onların tatbikatı kısaca ferâizdeki “el-Akrabu fe’l-akrab” ve “Kurbâ bu’dâyı men’ eder” kaidelerince, yakın hısmın uzaktakini hacbedeceği (mirastan men edip mahrum bırakacağı) düsturuna göre olmuştur. Ve biz de bunu böyle kabul eder ve bu istikamette amel ederiz.
Sonuç olarak meseleye şöyle açıklık getirebiliriz:
Babası dedesinden önce ölmüş bir çocuk düşünelim… Bu çocuğun dedesi vefat ettiğinde, dedenin başka oğulları (evlatları/çocukları) varsa, bunlar ölene yani mûrise (miras bırakana), torundan daha yakın oldukları için öncelikle onlar vâris olurlar, dolayısiyle torun vâris olamaz. İşte bu toruna miras hukukunda “dede yetimi” veya “dede mahrumu” denir.
Velhâsıl, ferâiz ilmi kıstaslarına (İslâm miras hukukuna) göre, “yakın var iken uzak vâris olamaz”! Halk arasında da, “Dede yetimine miras düşmez” diye bir tabirimiz de mevcuttur. Ancak bunun bir istisnası vardır; şayet ölen dedenin, geride evlat olarak sadece bir kızı varsa, o zaman dedenin ölen oğlunun oğluna, yani dedenin ölen oğlundan olan erkek torununa da miras düşer. Bu durumda dedenin mirasının yarısı (1/2) kızına, yarısı (1/2) da bu torununa pay edilir.