Hocam bir bayan evli ama eşiyle geçinemiyor ve eşinden ayrı yaşıyor ve aynı zamanda bu hanım boşanmak istiyor.. Kocası dini nikâhından ve resmi nikâhından onu boşamıyorsa hanım da illa boşanmak istiyor ve evini ayırmış ayrı yaşıyorsa bu kadının nikâhı düşer mi? Düşerse dinen kaç ay veya yıl sonra düşer? Açıkçası kadın ayrıca evlenebilir mi? Cevabınız için şimdiden çok teşekkür ederim..

 

*******

Değerli kardeşim;

Karı-koca kaç ay, kaç yıl ayrı kalırlarsa kalsınlar, ayrı kalmaktan veya yatakta yatmamaktan ötürü nikâh akdi bozulmaz.

Bunu böyle tesbit ettikten sonra gelelim meselenin açıklamasına ve o kadının nasıl boşanabileceğine...

Bildiğiniz üzere evliliğin sona ermesi ya talak ile olur, ya da fesih ile. Bunlar da şu yollarla gerçekleşir:

1- Erkeğin hanımını boşaması ile...

2- Erkeğin boşama hakkını kadına vermesinden sonra, kadının kocasını boşaması ile...

3- Liân sebebiyle. Yani, birbirinden şüphelenen karı koca bir birlerine zina isnadında bulunurlarsa, karşılıklı yeminleşirler ve lanet okuyarak ayrılırlar.

4- Hanımı Müslüman olan kocanın İslâm ’ı reddetmesi ile nikâh sona erer.

5- Karı-kocadan birinin dinden çıkmasıyla...

6- Erkek veya kız çocuğu velileri tarafından bülüğa ermeden nikâhlanırsa, büluğa erdiğinde nikâhını devam ettirme veya yok sayma hakları vardır.

7- Karı-kocanın birbirlerine denk (kefâet) olmamalarından ya da ailedeki huzursuzluktan dolayı mahkeme kararı ile ayrılmasıyla.

Sizin sözünü ettiğiniz durum tam da bu maddeye uygundur. Dolayısiyle dava açar ve muhakeme yoluyla boşanabilir. Ve ancak boşandıktan sonra yeni bir evlilik yapabilir. Erkeğin kadına o şekilde zulmetme hakkı yoktur.

8- Kadında veya erkekte bulunan bir cinsî ârıza veya başka kusurlardan dolayı gene mahkeme kararı ile ayrılma... [Bkz. Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhu (Terc.), 9, 259-500]

İslâm’da boşama hakkı yalnızca erkeğe tanınmış da kadın bu haktan tamamen mahrum edilmiş değildir. Kadın da evlenirken boşama hakkını (tefvîz-ı talak) üzerine almışsa erkek gibi o da boşayabilir.

Ayrıca kadın meşrû mâzeretleri varsa, mahkemeye de başvurup kendisini ayırmasını hâkimden isteyebilir de... İslâm’da bu yol da kapalı tutulmamıştır. Şartları oluşunca bunların hepsini de hanımın uygulamaya koyması mümkündür. Yani kadına bu hakları İslâm  getirmiştir.

***

İslâm'da boşamaya izin verilmesinin sebep ve hikmeti

İslâm boşamaya niçin izin vermiş, yuvanın dağılmasına çıkan yolu niçin kapatmamıştır?
Bu sorunun cevabı, İslâm’da yer verilen boşama uygulamasının sebebini, hikmetini ifade edecektir.

Şüphesiz İslâm dini evlenmenin ömür boyu bir beraberlik ve bağlılık olmasını istemiş ve bunun için de, muvakkat (süreli ve geçici) evlilik akitlerini bâtıl (hükümsüz) saymıştır. Ancak, ideal ile gerçek, istenen ile gerçekleşen arasında çoğu defa farklılıklar vardır. Bazı durum ve şartlarda evlilik çekilmez bir yük, katlanılmaz bir beraberlik halini alabilir. Buna rağmen evlilik devam etsin “Allah’ın birleştirdiklerini hiçbir kimse ayıramaz” demek, insanın yapısı, maddi-manevi ihtiyaçları ile bağdaşmayan bir temenni olmaktadır. İslâm bunun yerine, evliliğin devamı için tarafları azami gayret göstermeye teşvik etmiş; boşamayı “Allahın sevmediğini” ifade ederek sevimsizleştirmiş, fakat gerektiğinde, zaruret haline geldiğinde de bu yolu açık tutmuştur. Çünkü zorla güzellik olmaz; zorlama ile sevgi ve bağlılık doğmaz.

Kâğıt üzerinde evli kalıp, gönül ve beden olarak ayrı yaşamayı ise ahlakî, içtimaî/sosyal ve ailevî mahzurlarından dolayı İslâm tasvip etmemiştir.

Bunu böylece tespit ettikten sonra geçelim boşama selahiyetinin neden öncelikle erkeğe verildiğine...

Boşama yoluyla evliliği sona erdirme selahiyeti, prensip olarak önce kocaya aittir. Kadının bu selahiyeti alması ise, evlenme akdi yapılırken, yahut daha sonra kocasının boşama selahiyetini kendisine vermesine bağlıdır. Kadın isterse evlenme şartı olarak bunu ileri sürer ve elde eder. (Boşamada erkekten farkı olmayabilir. Kadının isteğine bağlıdır.)

Kocanın, boşama selahiyetini ulu orta kullanmasını önleyen mehir, nafaka gibi mali müeyyideler yanında, başka sosyal, dini ve ahlakî müeyyideler de vardır. Cemiyet, makul ve meşrû bir sebebe dayanmayan boşamalara karşıdır. Vicdanları tatmin eden bir gerekçe bulunmadan kadın boşayan erkekler, toplumda itibarlarından çok şeyler kaybederler.

Bu gibi uygulamaların isabetinden dolayıdır ki İslâm toplumlarında ailenin istikrar ve güveni, diğer toplumlarla kıyas edilemeyecek seviyede sağlam olmuştur..

Bugün bu gerçek batılılar tarafından da ifade edilmektedir.

Kaldı ki kadın -haklı bir gerekçesi varsa- hem hakeme (aralarında tansip edecekleri sivil bir hey’ete), hem de hâkime (resmî makama) müracaat ederek kendisini ayırmalarını isteme hakkına da sahiptir. Hakim nikâhı feshedip kadını ayırabilir de..

Demek ki; boşama imkânı hem erkeğe, hem kadına, hem de mahkemeye tanınmıştır. Bununla beraber kadının boşama hakkını beyinden alması hiçbir zaman tavsiye edilmemiştir. Aile içi hadiselerden sık etkilenen hanımın bu hakkını hemen kullanarak yuvanın yıkımında acele edeceğinden endişe edilmiştir. Nitekim hanımların çoğunluğu da bu haklarını tarih boyunca almamayı tercih etmiş, uygulamaya koymamışlardır. Bundan dolayı da bu hak pek bilinmemekte; İslâm kadına boşama hakkı vermemiştir zannedilmektedir..

Ayrıca kocanın hanımına boşanma hakkı vermesi,  nikâh akdi esnasında  olduğu gibi, evlilik devam ettiği daha sonraki bir zaman diliminde de olabilir. [Bkz.el-Kâsânî,  el-Bedaiu's-sanai' fî tertîbi'ş-şerai', 3, 91-96; İbn Âbidîn, ed-Dürrü’l-Muhtar, 2, 574-578; V. Zuyahlî, el-Fıkhu’l-İslamî, 7, 423]

 

 

Go to top