İmam-i Mübin Ve Kitab-ı Mübin Nedir ? Levh-i Mahfuzdan Farklımıdır ?
Soru: Rudvan tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap
*******
Hayrola Rudvan, müfessirliğe mi soyundun? Gene takmışsın kafayı Levh-i Mahfuz’a...
Her neyse... Gene de lüzumlu-lüzumsuz demeden, vaktimizin müsaadesi nisbetinde cevaplamaya çalışalım. Ama biz desek de demesek de, sen bütün bunların en azından kendin için gereksizliğini; bilmenle bilmemen arasında, herhangi bir farklılığın olmayacağını da unutma!
***
İmâm-i Mübîn, Kitâb-i Mübîn, Ümmü’l-Kitap, Levh-i Mahfûz esasen Kur’an-ı Kerim’de zikri geçen esrarlı terkiplerdir. Bunlar bir bakıma, edebî tabirle, müterâdif lafızlar (gibi)dir ve çoğu zaman da biribirlerinin yerinde kullanılır. Asıl itibariyle aralarında fark yoktur. Maamafih, bunları çeşitli detaylarla anlatarak farklı olduğunu söyleyenler de vardır. Ama sen bunlara kafanı takma, gönlünü meşgul edip kendini yorma.
Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede buyuruyor ki; “Biz her şeyi İmâm-i Mübîn’de takdîr ettik.” [Yâsîn suresi, 12] Bir diğer âyette ise, “Size Allah’tan bir Nûr ve Kitâb-i Mübîn geldi” [Mâide suresi, 15] buyrulur.
Âyet-i celilelerde; her şeyin kendi muhtevâsında plânı çizildiği, takdir edildiği, yazıldığı, sayıldığı, hesap edildiği bir İmâm-i Mübîn ile, bu takdirden sonra, yine Cenab-ı Hak tarafından gönderilen, indirilen, verilen, îcad edilen bir Nûr ve bir Kitâb-i Mübîn’den bahsedilir. Kur’ân-ı Kerim bir başka âyette, İmâm-i Mübîn’in levhası olarak da Levh-i Mahfûz’a dikkatimizi çeker. [Bkz. Burûc suresi, 22]
***
Gelelim meselenin tavzihine...
Bilindiği üzere “levh”; kelime olarak yassı, düz, üzerine yazı yazılabilecek bir cisim demektir. "Levh-i Mahfûz"; Allah tarafından üzerine maddî-mânevî, canlı-cansız her şeyin kayıt ve tesbit edildiği mânevî bir levha veya bütün bu hususlara bakan ilm-i ilâhînin bir ünvanı kabul edilegelmiştir. Onun için herhangi bir tebeddül, tagayyür (değişme ve bozulma) söz konusu olmadığından ötürü ona "Levh-i Mahfûz" denmiştir. Yani Allah (c.c.) tarafından takdir edilen şeylerin yazılı bulunduğu ve yine O’nun tarafından korunmuş manevi levha; bir başka ifadeyle ilm-i ilahi... Bu mânevî âlem, Burûc sûre-i celilesinde de ifade edildiği gibi, Kur'ân-ı Kerim'in "Beyt-i Ma'mûr"dan önce taayyün buyurulduğu (âşikâr olduğu) levha demektir ki; bu, aynı zamanda bu dünya ve ondaki mevcudatın, ukbâ ve ötesindekilerin de bütün vasıflarıyla içinde bulundukları her şeyi kuşatıcı mânevî bir defterdir.
Bazı ayetlerle yukarda zikri geçenleri tekrar bir hatırlayalım: “...Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.(Orada eksik bırakılan hiçbir şey yoktur.) [Enâm suresi, 59] “...Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) sayıp yazmışızdır; (o levhada bir-bir her şey kayıt altına alınmıştır.” [Yâsîn suresi, 12] “...Nezdimizde herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır. (O, olmuş ve olacak her şeye ait bilginin saklı bulunduğu bir kütüktür.)” [Kaf suresi, 4] “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın...” [Hadîd suresi, 22] Yani O, her varlığın mâruz kaldığı-kalacağı bütün hâdiseleri ve sonuçları içinde barındıran çok büyük bir kitaptır.
Evet, Levh-i Mahfûz, bildiğimiz, bilemediğimiz, bütün mükevvenatın ve içindeki eşyâ ve hâdiselerin kayıtlı bulunduğu “Ümm-i Kitap (ana kitap)tır”. Fizikî ve metafizikî dünyalarla alâkalı her nesne, haricî vücut açısından ortaya çıkmadan evvel, Levh-i Mahfûz'da bir taayyün görmüş, belirlenmiş ve zamanı gelince de, oradaki programa uygunluk içinde meydana çıkmış / ortaya konulmuştur. Her varlığın bu şekilde önceden takdir ve tesbit edilip sonra da ona göre infaz edilmesi cebrîliğe açık gibi görülse de hiç de öyle değildir; zira "İlim mâlûma tâbidir" kaidesince, Allah (c.c.), olacağı da olmuş gibi bildiğinden, insanların ihtiyari fiilleriyle alâkalı takdirlerini âdetullah plânında onların temâyül ve tercihlerine bağlamıştır.
Bazı âlimler, Levh-i Mahfûz'u "Kitap", "Kitâb-i Mübîn", "İmâm-i Mübîn", "Kitâb-i Meknûn", "Ümmü'l-Kitap"... gibi ünvanlarla da zikrederler ki, bu tabirlerin hepsi de Kur'an ve Sünnet’ten alınmadır, bunlara kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur. Başta da ifade ettiğimiz gibi, bunlar müteradif lafızlar olarak biribirlerinin yerinde kullanılmıştır. İnsan, bu hususlarla alâkalı bildiklerini seslendirirken temkinli olmalı ve "Allâhu a'lem" demeyi ihmal etmemeli; bilmediği / bilemeyeceği mevzularda da ya bir bilene işarette bulunmalı veya "bilmiyorum" demesini bilmelidir.
Ulemâ, Levh-i Mahfûz'un yanında, “Allah dilediğini mahv u isbât eder ve ana kitap (Ümmü'l-Kitap) O'nun nezdindedir." [Ra’d suresi, 39] âyetinin delâletiyle, bir de "Levh-i Mahv u İsbât"tan bahsederler ki, daha önceki sorunuza verdiğimiz cevapta bunun açıklamasını yapmış idik. Oraya bkz.
Diğer bir yaklaşımla, "Ümmü'l-Kitap”, “Kitab-i Mübîn" veya "İmam-i Mübîn" de diyebileceğimiz "Levh-i Mahfûz" her şeyin ilmî mebdei / başlangıcı, temeli, esası; asla değişmeyen ama bütün değişip dönüşmelere birden bakan; evveli-âhiri aynı anda gören, illeti mâlûlle, sebebi müsebbeple beraber kuşatan, değişmeyen ve bozulmayan bir ana kitap, nezd-i ilahice hususi bir tayin, bütün taayyünlerin / meydana çıkan her şeyin, onun satırlarında yer aldığı çok büyük bir defter ve mânevî bir levhadır. Fıtratın dünü-bugünü, ilahi kanunların geçmişi-geleceği, her nesne ve her hâdisenin ilk şekli ve son hâli itibariyle (ilmî tabirle: min haysü hüve hüve) bu levhanın içine yerleştirilmiş, orada mevcut ve mahfuz bulunmaktadır.
İşte "Levh-i Mahfûz" böyle bir levhadır ve onun keyfiyet ve mâhiyeti mevzuunda daha fazla bir şey söylememiz bizim için mümkün değildir.