Es-Selamu aleykum Muhterem hocam..Size 2 sorum olacaktı..Allah razı olsun..
1) Hocam, cemaatle namaza durduğumuzda imam Fatiha okumaya başlamadan önce Sübhanekeyi okuyoruz.. Burada Sübhaneke’yi okumada geç kaldığımızda Fatiha suresini imam okumaya başladı ise direk okumadan Fatiha suresini dinleriz diye biliriz.. Sübhaneke’yi okurken yarısına gelsek bile Fatiha başladı ise yarıda kesmemiz ile alakalı bir malumat okumuştum.. Bu ne kadar doğrudur? Bunun dışında gene imam ile beraber namaz kılarken imam sehiv secdesi yapması gerektiğini anladığı vakit direk secdeye gidiyor.. Burada bizler gene oturuşta okur vaziyette oluyoruz ve imamın secdeye yönelmesi ile okuduğumuz dua yarıda kalarak secdeye gidiyoruz.. Burada yarım kalan duayı hızlı bir şekilde tamamlayarak mı secdeye gitmeliyiz yoksa keserek direk secdeye mi gitmeliyiz?
2) Hocam mübarek kurban bayramı gelmezden önce Allah razı olsun bir hocamızın sohbeti olmuştu.. Burada hocamız bir iki önemli konuya temas etti.. Öncelikle "Oğlum Askerden geldi ya da bir devlet büyüğünün bir ile gelmesi gibi vb. Niyetler ile kesilen kurbanlar kesinlikle olmuyor dedi.. Burada Allah rızasının dışına çıkılmış oluyor dedi.. Bizler bu gibi konularda tam olarak ne üzere niyet etmeliyiz? Bizler borcu olan, kazadan beladan korunma, sıkıntı, şükür gibi vb konularda kurban kesilmesi iyidir diye biliriz.. Halis bir niyet ile direk Allah rızası için kesmek ve bu niyetleri kalpten mi geçirmek icap eder? Yoksa ki direk Allah rızası için kesip dua mı etmelidir?
Allah razı olsun Hocam..
*******
1- Evet, doğrudur; aynen bildiğiniz gibi, İmam Fatiha’ya başladı ise Sübhâneke’yi kaldığınız yerde keser, kıraati dinlemeye başlarsınız. Yapabilirseniz, imamın ara verdiği sıralarda (durak aralarında) tamamlamaya çalışırsınız. Sehiv secdesi esnasında da okumayı keser, imama uyarak sehiv secdesine gidersiniz. Çünkü burada da imama tâbi olmak / uymak esastır. Ama tamamlayabilirseniz tamamlarsınız, yoksa bir şey lazım gelmez.
2- Oğlum sağ-salim askerden geldi, hacca giden yakınım hacdan döndü diye veya devlet büyüğü ya da sevip saydığı bir kimse gelince, o insana sevgi ve saygıdan dolayı hayvan kurban etmek caiz değildir. Fakat bu kurban, sevinçten dolayı Allah için / Allah’a şükür olarak kesilir ve etleri fakirlere yedirilirse caiz olur.
Allah rızası için olmayıp, yalnız askerden gelen, hacdan dönen için veya gelen birilerini karşılamak için kesilen hayvan lâşe hükmündedir. Bu niyetle kesilmesi de yenmesi de caiz olmaz, haram olur. Allah rızası niyetiyle gelene ziyafet için kesmekte ise hiç mahzur yoktur.
Dile getirdiğiniz gibi, kazadan beladan korunmak, sıkıntı ve kederden kurtulmak niyetiyle, nail olduğu nimetlere şükür vb. hususlarda Allah için kurban kesilmesi elbette ki iyidir. Kurbanı, halis bir niyetle direkt / doğrudan Allah rızası için kesmek gerekir. Bir başka düşünce ve niyetin karıştırılmaması lazım. Ve bu niyetlerin kalben yapılması esastır, niyeti dille söylemek icap etmez, çünkü niyet zaten kalp işidir. Kurbanı Allah rızası için kestikten sonra da, meşru hudutlar dahilinde içinizden geldiği gibi dua edebilirsiniz.
Ayrıca bir araba alınca, temel atılırken veya hasta iyi olunca, Allah için hayvan kesmeyi adayıp, etini fakirlere sadaka olarak vermek de caizdir, güzeldir.
Bir kimse, kestiği hayvanı Allah için kesiyorsa, ister arabanın tekerleği yanında, ister evin temelinde kessin mahzuru olmaz. Mühim olan niyettir. Adanan hayvan yalnız Allah rızası için kesilmelidir. İnsan için ya da herhangi bir şey için kesilenler yenmez.
Eğer kesilen kurban adak ise, eti fakir fukaraya dağıtılır. Onun etinden nezrin sahibi (adağı adayan kişi) yiyemeyeceği gibi, usûl ve fürû tabir edilen yakınları da yiyemez. Yani, adağı yapanın kendisi, anne-babası, dede ve nineleri, evlat ve torunları, karı-koca o adaktan yiyemezler. Kadınla erkek arasında adak hususunda bir fark yoktur. Fakat kişinin kayın validesi, kayın pederi (eğer fakirseler) yiyebilir. Bu hayvanın etini fakire tasadduk etmek gerekir.[İbni Âbidin, Reddü’l-Muhtâr, 5, 208]
Son olarak adak etiyle alakalı bir fetva ve açıklaması:
"Zeyd, adak olarak kestiği kurbanın etinden nafakası kendisinin üzerine lazım gelen kimselere yedirse helal olmaz" [Abdürrahim Fetvalarından, Hulâsatü’l-Ecvibe, 2/161]
Yani kesilen adağın etinden, kişinin karısı, evlat ve torunları ile anne-baba, dede-nine gibi nafakası kendi üzerine lâzım gelen (bakmakla yükümlü olduğu) insanlar yiyemezler. Bundan istifade etmek, tamamen sayılan kimselerin dışında kalan fakir Müslümanların hakkı olmaktadır. Eğer bu hükmü bilmeyerek veya ihmâl ederek (dikkatsizlikle) yedirmiş olsa, bedelini fakirlere tasadduk etmesi gerekir.