Selamün aleyküm hocam, paramıza bankada vadeli hesap açtırmamız caiz mi, yoksa vadesiz ve fazisiz mi yatırmalıyız? İslami hükümlerle yönetilmeyen ülkelerde bankalardan alınan faizin mubah olacağına dair sözler duyuyoruz, fakat kesin bir bilgimiz olmadığı için kalbimiz rahat etmiyor, işin aslı nedir, bu konuda bilgilendirirseniz memnun oluruz. Saygılar.. Ümmü Habibe Yurtsever - Konya
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Öncelikle tabii ki işinize-hesabınıza uygun olanı tercih etmelisiniz. Âcil ya da kısa vadede ihtiyacınız olacaksa elbette ki vadesiz hesaba yatırmalısınız tasarrufunuzu... Ama uzun süre ihtiyacınız olmayacaksa, vadeli yatırmanız daha mantıklı ve hesaplı değil mi? Zira vadesiz yatırdığınızda siz kâr edecek değilsiniz ki? Söz konusu fazlalık bankanın kasasına intikal edecek. Bu, meselenin madde planındaki yönü.
Öbür taraftan İslâm hukukunun bir yerde uygulanıp uygulanmamasına göre, o ülkenin hukuk lisanındaki aldığı isimler ve o isimlere göre bazı fıkhî hükümlerin tatbikindeki farklılıklar tabii ki söz konusu... Bunu da zaten duymuşsunuz, ama "kalbiniz rahat etmiyor"muş... İşin aslını soruyorsunuz. Aslını açıklamaya çalışırız. Siz de kalbinizin rahat ettiği gibi yaparsınız.
Meselenin aslı şudur: “İslâm hukukunun uygulanmadığı yerlerde Müslümanla gayrimüslim arasındaki fazlalıklar faiz hükmünde değildir.” [Bkz. Molla Husrev, Düreru'l-Hukkâm fî Şerhi Gureri'l-Ahkâm, 2, 591 ist.1258; İbn Kudâme, el-Muğnî, Riyad, 1981, IV, 45-46; Kudûrî, ilgili bahis kenar kayd] Bu mealde bir hadis ve bu hadisten müçtehitlerimizin istinbat ettikleri hüküm vardır. Aksi yönde farklı değerlendirmeler, değişik hükümler de var tabii. Hanefi mezhebinin öne çıkan görüşü budur. Ancak unutmamak gerekir ki; faiz, Müslümanla Müslüman arasında her yerde her zaman haramdır, hiçbir şekilde caiz olmaz.
Bir defa daru'l-harb mevzuunda Hanefi mezhebinde İmam-ı Azam ve İmameyn'in (rahımehumullah) içtihatları olmak üzere iki farklı görüş vardır. Tercih edilen İmameynin (rahımehumallah) görüşüdür. Onlara göre 'daru'l-islâm'da İslâm ahkâmı yürürlükten kaldırıldığı an orası daru'l-harb'e inkılâp eder.
Hal böyle olunca, düşünün bakalım; var mı dünyada 'daru'l-İslâm' denilebilecek bir ülke..?
İkinci olarak içinde yaşadığınız / yaşadığımız ülkeyi ve bu ülkede faaliyet gösteren söz konusu kurumları düşünün... Mesela bankalar tüzel kişi olarak İslamî esaslara göre mi çalışıyor? Böyle bir derdi-tasası var mı bu müesseselerin? Mesele bu kadar net, cevabı da haliyle basit.
Ama dediğimiz gibi, kalbiniz rahat etmiyor, içiniz elvermiyorsa, gönlünüze uygun geldiği gibi hareket etmekte elbette ki serbestsiniz. Kimse sizi icbar etmiyor, edemez, etmez. İster bankaya bırakırsınız fazlalığı, ister alır hayır müesseselerine verirsiniz, ister faizsiz muameleyle çalıştıklarını söyleyen finans kurumlarıyla çalışırsınız... Bütün bunlar sizin bileceğiniz, sizin karar vereceğiniz iş. Ama her hâlükârda fazlalıkları bankaya bırakmamanızı tavsiye ederim.
Bütün bu muamelelerle ilgili olarak şahsen benim fikrimi sorarsanız; mümkünse hayatınız boyunca hiçbir şekilde faizin hiçbir türlüsüne bulaşmayınız derim. Mevcut şartlar muvacehesinde alıp vermeniz dinen caiz bile olsa... Zira dinde takva-azimet-ihtiyat bunu gerektirir. Ve bunun maddi-manevi faydalarını da mutlaka görürsünüz.
Ancak mecbur kalırsanız da, ruhsatlarla amel etmekten, şer’î fetvaya göre ticari muamelelerden kaçınmamalısınız. Yoksa hem zora, hem dara düşersiniz. Müslüman hem akıllı, hem mantıklı, hem idrakli, hem şuurlu olması lazım… Şartlara ve ahvale göre gardını alabilmesi gerekir.
Her şeyin en doğrusunu Allah Teâla bilir.
Rabbim (c.c.) cümlemizi sözlerimizde, fiillerimizde, tavır ve davranışlarımızda hikmetten-maslahattan, sadakat ve istikametten ayırmasın. Hidayet üzere yaşatsın, kâmil imanla teslim-i ruh edebilmeyi nasip eylesin.