Selamün aleyküm hocam, Eyub Sultan Hazretleri Yezid’in ordusunda İstanbul’un fethine katıldığı ve burada şehit düşüp kaldığı doğru mudur? Teşekkür ederim. Mümtaz Gündoğdu
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Bu sözünü ettiğiniz hadise tamamiyle gerçektir; vatan sevgisi ve Allah yolunda cihadın ehemmiyetine dair İstanbul’un manevi Sultanı Ebu Eyyubi'l-Ensarî (r.a.) hazretlerinden bizler için ders ve ibret dolu örnek bir davranıştır.
Rasûlüllah’ı (s.a.v.) 6 ay evinde misafir etme şerefine eren, Hz. Halid (Ebu Eyyub el-Ensari) 87 yaşında ve 3 bin km yol kat’edip Yezîd’in ordusunda bayraktar olarak İstanbul’un fethine katılmıştı…
O yaşına rağmen bir hayli de harp etti... Fakat yaralandı! Son nefeslerinin geldiğini anlamıştı. Yezid ziyaretine gelince, Hz. Halid ona şu vasiyet ve ricalarda bulundu:
a) Ben öldükten sonra cesedimi alın ve Rum topraklarında götürebildiğiniz kadar ileriye götürün ve en uca, uzak yere gömün.
b) Asker yavrularım atlarıyla üstümde gezinsinler… Kabrimde onların ayak seslerini ve tekbirlerini duymak isterim.
c) Öldüğüm zaman halka (Ümmet-i Muhammed’e) benim selâmımı ve Rasûlüllah’tan (s.a.v.) duyduğum şu müjdeyi veriniz:
“Bir kimse Allah’a şirk koşmaz, Ehl-i Tevhid olarak ölürse (er veya geç) Hz. Allah onu cennetine koyacaktır.”
Yezîd onun bütün bu tavsiyelerini yerine getirdi. Fakat İstanbul’u feth edemedi.
Geri dönerken de Bizans İmparatoruna bir ültimatom verip öyle döndü. Bu ültimatomunda Yezîd şöyle diyordu:
“Eğer Hz. Halid’in kabrine en küçük bir hakaretiniz olursa, İslâm topraklarında olan bütün kiliselerinizin yıkılmış olduğunu biliniz.” [M. Asım Köksal, İslâm Tarihi, C. 4, S. 277]
Dikkat edilirse, Hz. Halid (r.a.) gibi mübarek bir zat 87 yaşında Yezîd’in kumandasındaki orduda bir nefer / bir asker; biz de asırlar sonra efrâd-ı ümmetten biri olarak ifrata kaçıp haddi tecavüz etmemeye gayret edelim. Lânetten dilimizi uzak tutalım. Çünkü Ehl-i Sünnet âlimleri, belki pişman olup tevbe etmiş olabilir ihtimâlinden ötürü ihtiyâten, ölümünden sonra Yezîd’e lânet ve ta’n edilmemesini söylemişlerdir. Onun hesabı artık Allah’a kalmış… Dilerse bağışlar, dilerse azap eder. Bizi ilgilendiren, bize sorulan bir tarafı olmasa gerek.
Rabbim (c.c.) bizlere, imanla bu âlemden geçmiş-göçmüş ecdadımız hakkında dilimizi de kalbimizi de korumayı nasip eylesin. Onlar için afv u mağfiret ve rahmet dileyen, hayır dualarda bulunan kulları zümresine ilhak eylesin. Amin...