selamun aleyküm hocam

hoparlore uyarak namaz kılmak caiz mi.bazı dini sitelerde hoparlorden gelen sese uyarak namaz kılmanın caiz olmadığı,hoparlorle okunan fatihaya amin diyenin namazının bozulduğunu okudum.sizde hoparlor televizyon gibi sesler yankıdır.bunlarla dinlenen kuranın hükmünün olmadığını yazdınız.şimdi bu hoparlorle kılınan namazlara uymak caiz midir.

bir de salavat getirirken eli kalbe götürmek bidat midir.böyle yapmanın bir zararı varmıdır. Akın Can

********

Ve aleyküm selam.

1- Namazda kıraatin ve tekbirlerin daha net duyulabilmesi için -gerekiyorsa- hoparlör kullanılabilir. Meselenin bir yönü bu.

Diğer yönü, namazda imamın görülmesi şart olmamakla birlikte güzeldir, tercihe şayandır; nitekim eski camilerde görürüz, minberin arkasındaki cemaatin imamı görebilmeleri için, gövdesi gözenekli / deliklidir. Fakat maalesef şimdilerde bu hassasiyeti pek göremiyoruz.

Netice; imam hem görülmüyor hem de sesi duyulmuyorsa, o takdirde müezzinin ya da imamı duyan birilerinin tekbirleri tekrar etmesi icap eder, mütâbeat / uymak için sadece hoparlör kâfi gelmez.

2- Salavât-ı şerife getirirken eli kalbe götürmek, fart-ı muhabbetten (aşırı sevgiden) neş’et eden bir hâldir; dolayısiyle böyle bir davranışa bid’at demek doğru olmaz. Nitekim ashab-ı kiram (r.anhum) dahi birbirleriyle karşılaştıklarında ellerini göğüslerine koyarlardı. Sebep; birbirlerine karşı o denli muhabbet üzere idiler ki, karşılaşma esnasında âdeta sevinçten kalpleri kafesinden fırlayıverecekmiş gibi olur ve buna engel olmaya çalışırlardı. Bir mü’minin de, Allah’ın Habîbi Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) ismi anılıp salavât getirdiği esnada Ona olan muhabbetinden dolayı elini kalbinin üzerine koymasının ne gibi bir mahzuru olabilir? Velev ki bunu takliden bile yapmış olsa… Çünkü neticede taklit ettiği insanların kim ve hangi derecenin-mertebenin sahibi oldukları ortadadır. Bakınız Firârî mahlaslı bir şairimiz bu hususu ne de güzel dile getirmiştir:

Ol Ârif ki;

Habîb-i zî-şân, Rasûl-i Ekrem,

Hâtemü’l-Enbiyâ, İki Cihan Serveri

Cenâb-ı Ahmed-i Mahmûd u Muhammed Mustafa (s.a.v.)

Efendimiz’e rabt-ı kalb ile bağlıdır.

 

Ol ki muhabbet meclislerinin eridir,

Her kim bu meclislerin birinde,

O’nun (s.a.v.) mübârek adını andıkta;

Ol Peygamber (s.a.v.) âşığının beden libâsı,

Zâhiren sükût içinde olsa da,

Kalbi o denli ten kafesine çarpar ki;

Sanki o kalb-i mecrûh, ten kafesin yıkıp

Yerinden fırlaycak…

 

İşte ol Habîbullah (s.a.v.) âşığı,

Kâinat Serveri’nin (s.a.v.) mübârek adını duydukta,

Beden libâsını yırtacakmışçasına çırpınan kalbin üzerine

Sağ elin içi ile bastırıp salavât-ı şerife getirir.

Ki, kalb-i hazîn bu hâlini başkasına bildirmesin,

Sırrını ifşâ etmesin,

Aşkını zâhir kılmasın.

***

el-Hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn!

Yâ ilâhe’l-âlemîn! Nebîmiz-Rasûlümüz-Efendimiz, sebeb-i vücudumuz Muhammed Mustafa’ya, âl u ezvâcına ve ashabına hudutsuz salât ve selâm olsun. Fart-ı muhabbetten kalbimiz dahil bütün letâifimiz galeyana gelsin, pür-nûr olup feyz-i Muhammed’le dolup taşsın.  

Risâleti İncil, Tevrat ve Zebûr ile de müjdelenen… Nübüvvetine, velâdetinden hemen önce ve doğumu esnasında meydana gelen hârikulâde hallerle delâlet edilen… Geleceğini, insanlardan insaflı ilim sahiplerinin haber verdiği… Tek işaretiyle ayın ikiye bölündüğü Efendimiz’e, âl ve ashabına bilâ aded velâ hudut salât u selâm olsun.  

Davetiyle ağaçların yanına geldiği, duâsıyla yağmurun sür’atle yağdığı, bulutun sıcaktan korumak için başında gölge yaptığı, bir kilelik yiyeceğinden yüzlerce-binlerce insanın doyduğu, parmakları arasından suyun Kevser gibi aktığı… Allah Teala'nın kertenkeleyi, ceylanı, kuru hurma direğini, koyun paçasını, deveyi, dağı, taşı ve çakıl taşlarını onun için konuşturduğu… Mi'râc’ın ve, "O kadar ki, (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. Göz ne şaştı, ne (de sınırı) aştı" [Necm suresi, 9, 17] âyetlerinin sahibi Efendimiz ve şefaatçimiz Rasûl-i zîşâna, ilk indiği andan itibaren Kıyamete kadar Kur'an'ı her okuyanın okuduğunda onun her harfi sayısınca salât ü selâm olsun.

Cenab-ı Rabbi’l-âlemîn bizlere, Habîb-i edîbi Rasûl-i zîşânı  hürmetine afv u mağfiretini bezledip rahmetiyle muamele buyursun! Amin…

Go to top