SA hocam sorum size biraz saçma gelebilir ama merak ettigim bi husus yemin i belli bi süre zarfı için edebilir miyiz 
Örnegin:Yemin ederim 1 sene içinde ............ gibi birşey bu şekil yemin olur mu böyle yemin etmiş olsak ömürlük bi yemin sayılıp bozula bilir mi şimdiden teşekkürler. yakup

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Meselâ dediğiniz gibi, “Vallâhi falan günahı şu kadar gün boyunca işlemeyeceğim” diye muvakkat yani belirli bir vakitle kayıtlı olarak yemin edilebilir.

Dilerseniz meseleyi daha geniş çerçevede ele alalım, bu esnada sizin sorunuzu da açıklamış olalalım.

Malum olduğu üzere yeminler, Allah (c.c.) adına edilenler ve Allah Teala’dan başkası adına edilenler olmak üzere ikiye ayrılır.

Kasem suretiyle Allah adına edilen yeminler; “Allah ya da İzzet, Celâl, Azamet” gibi zâtî sıfatlarının başına “vav, bâ, tâ” harflerinin birisini getirmek suretiyle yapılır. Müslümanlar arasında en çok kullanılan yemin lafızları; “Vallâhi, billâhi ve tallâhi” lafızlarıdır

Mün'akıde yemini (Gelecekle alakalı yemin)

Mün'akide yemini, bir şeyi yapmak veya yapmamak için edilen yemindir. Bu yemin gelecek ile ilgilidir. Bir kimsenin “yarın falan yere gideceğine” veya “falan kişiyle bir daha konuşmayacağına” yemin etmesi bu kabildendir.

Mün'akide yemini kendi arasında, mürsel, muvakkat ve fevr olmak üzere üçe ayrılır.

(1) Mürsel yemin: Bir fiili yapıp yapmamayı zamana bağlamadan edilen yemindir. Meselâ, bir işi yapacağına yemin eden ama bunu zamana bağlamayan kişinin ettiği yemin mürseldir. Ölüm anına kadar ettiği şeyi yapıp yemininden kurtulabilir. Belirli bir sürenin geçmesi ile yemini bozmuş sayılmaz. Bu yemine “mutlak yemin” de denilir.

(2) Muvakkat yemin: Bir zamana bağlı olarak edilen yemindir. Bu yemin, filin bağlandığı zamanla kayıtlıdır. Zamanın dolması ile yeminin hükmü sona erer. Meselâ, bir meyveyi üç gün yemeyeceğine yemin eden kişi, üç gün dolduktan sonra o meyveyi yese yeminini bozmuş sayılmaz. Belirli bir süre içinde bir şeyi yapmaya yemin eden kişi, o işi kararlaştırdığı süre içinde yaparsa yemininden kurtulmuş olur. O süre içinde yapmazsa, daha sonra yapsa bile yeminini bozmuştur; keffâret ödemesi gerekir. Şayet yemin eden kişi süre dolmadan ölürse, İmam-ı Azam Ebû Hanife ve İmam Muhammed'e (rahımehumallah) göre yeminini bozmuş olmaz. İmam Ebû Yusuf'a (rh.) göre bozmuş olur. Bu yemine “mukayyed yemin” de denilir.

(3) Fevr yemin: Bir sebebe bağlı olarak edilen yemindir. Başka ifadeyle; kendisi ile gelecek değil, şimdiki zaman kasdedildiğine karîneler bulunan yemindir. Bir soruya cevap verirken edilen yemin bu kabildendir. Meselâ; yemek yiyenlerin, yanlarına gelen birisine “buyur ye” demelerine karşılık onun “vallâhi yemem” demesi fevr yeminidir. Gelecekle değil o anla ilgilidir. Dolayısıyla daha sonra bir şey yemesi ile yeminini bozmuş olmaz. [Tahânevî, Keşşâfu Istılâhâti'l-Fünûn, II, 1549, 1550; Muhammed Ravas Kal'acî, Hamid Sadık Kuneybî, Mu'cemu Lüğâti'l-Fukahâ, 514]

Mün'akide yemininde yeminin gereğini yapmaya berr, yapmamaya bârr, yemini bozmaya hıns (ha-nûn-peltek se ile), bozana da hânis denilir. Bu neviden bir yeminin icabını / gereğini yapan kişi yemininden kurtulmuş olur. Yemininde hânis olan kişiye ise keffâret gerekir.
Yeminde aslolan ona sadakat göstermektir. Ancak bu, yemin edilen şeyin dinî hükmüne göre farklılık gösterebilir. Onun için yemine sadakat gösterme meselesini alimler beş grupta ele almışlardır:

1- Uyulması vâcip olan yeminler: Farz olan bir ibadeti yapmak veya masum bir insanı ölümden kurtarmak ya da bir haramı terk etmek için yapılan yeminleri yerine getirmek farzdır. Çünkü Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), “Allah'a itaat etmek üzere yemin eden kişi itaat etsin” buyurmuştur. Bu kabilden olan bir yeminin gereğini yerine getirmeyen kişi günahkar olmuştur; tevbe ve istiğfar etmesi icap eder, ayrıca yemin keffâreti ödemesi gerekir.

2- Edilmesi haram, uyulmaması sevap olan yeminler: Bir farzı terk etmek veya bir haramı işlemek için yemin etmek haram bir yemindir, bozulması farzdır. Dolayısıyla, meselâ anne-babası ile konuşmamaya yemin eden kişi, onlarla konuşacak, yani yeminini bozacak ama yemin keffâreti ödeyecektir. Ayrıca haram bir şeyi yapmaya yemin ettiği için tevbe istiğfar edecektir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.); “Bir şeye yemin edip de, başkasını daha hayırlı gören kişi yemininden dolayı keffaret ödesin, sonra da o hayırlı olan şeyi yapsın” buyurmuştur. [Nesâî, Sünen, Eymân, 41; Ebû Dâvud, Sünen, Eymân, 12]

Bir başka hadiste de şöyle buyurulmuştur: “Rabbe isyanda, sıla-yi rahmi kesmekte ve mâlik olmadığın şeyde, sana yemin de, nezir de yoktur”. [Ebû Davud, Sünen, Eymân, 12; Nesâi, Sünen, Eymân, 17; İbn Mâce,Sünen,  Keffâret, 8; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 185, 202] Nitekim bu hadise istinat eden İmam Şâ'bî'ye (rh.) göre, haram bir fiili işlemek üzere yemin eden kişi yeminini bozar, yani o haramı işlemez. Ayrıca keffâret ödemesine de gerek yoktur. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.), kişinin haramı işlememesinin yeminine keffâret olduğunu söylemiştir. [Ebû Davud, Sünen, Eymân, 12]

Ancak bu maddenin başında da belirttiğimiz üzere Hanefî âlimleri, mün'akide yemininden dolayı kulların mes’ul olacağını / sorumlu tutulacağını bildiren âyetin [Mâide suresi, 89] zâhirine göre hükmetdip, bu durumdaki kişinin yeminini bozması ve keffâretini de ödemesi gerektiğini söylemişlerdir. Hanefî mezhebine müntesip olan Müslümanların buna dikkat etmeleri gerekir.

3- Uyulması mendup olan yeminler: Bir maslahata (iyi-güzel ve ehemmiyetli bir işe, barışa, dirlik ve düzene) müteallik (bağlı-yönelik) olan yeminlerdir. Binaenaleyh yapılması mendup (şeriatçe yapılması uygun görülen işlerden) olan bir fiili işlemek için edilen bir yemine uymak da menduptur, güzeldir. Böyle bir yeminin bozulması mekruhtur, keffâret gerekir.

4- Mubah olan yeminler: Mubah olan (işlenmesinde sevap ve günah olmayan) bir işi yapmak veya yapmamak, ya da doğru olan bir haber üzerine yemin etmek mubahtır. Böyle bir yeminin bozulması efdâldir. Bozulursa keffâret gerekir.

5- Mekruh olan yeminler: Mekruh olan bir fiili işlemek veya mendubu terketmek için yemin etmek mekruhtur. Alış-veriş esnasında yemin etmek de mekruhtur. Böyle bir yeminin bozulup keffâret ödenmesi efdâldir. Yemine sadakat ise mekruhtur. [Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâî fî Tertîbi’ş-Şerâî, III, 17, 18; İbn Kudâme, el-Muğnî, II, 167; Necati Yeniel-Hüseyin Kayapınar, Süneni Ebû Davud Terceme ve Şerhi, XII, 236]

Yemin edildikten sonra hemen peşinden “inşâallah” denilirse, bozulması halinde keffâret gerekmez. Çünkü Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Yemin edip de istisna eden (İnşâallah diyen) isterse döner, isterse yemini bozmadan terk eder” buyurmuştur. [Ebû Davud, Sünen, Eymân, 9; Nesâî, Sünen, Eymân,18; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 6, 49] Ancak bu hükmün geçerliliği yeminle “inşâallah” demenin arasında konuşulmamasına veya konuşacak kadar susulmamasına bağlıdır.

İbn Kudâme'nin (rh.) bildirdiğine göre, “inşâallah” denildiğinde keffâretin gerekmeyeceğinde dört mezhep müttefiktir. [İbn Kudâme, a.g.e., XI, 227]

Go to top