Merhaba hocam; şüphe ve tereddütlerden kurtulup imanımızı kuvvetlendirmenin yolları nelerdir? nisaa

*******

Merhaba kardeşim.

Öncelikle mesajınız yanlış anlamalara sebep olabileceği ve sizi de vebâle sokacağı mülahazasıyla değiştirip tek cümleyle özetlediğimizi belirtelim. Sonra da yaşadığınız yanlışlardan, başınıza gelenlerden dolayı geçmiş olsun, diyelim.

Malumunuz, hatasız kul olmaz. Önemli olan hatada ısrar etmeyip tevbe edebilmek, dönüş yapabilmektir. Bu noktada samimi olduğunuzu ifade etmişsiniz. Mevlam muvaffak kılsın. Kâmil manada hidayet nasip eylesin. Hem de topyekün Ümmet-i Muhammed ve evladına…

Şikayetçi olduğunuz hususların dinî literatürdeki adı “vesvese”dir, kaynağı da şeytandır. Vaktimiz, vüs’atimiz nisbetinde problemi-derdi ele almaya, bu mevzudaki bazı ayet ve hadislerle anlamaya, kurtuluş çarelerinin ne olduğuna bakmaya çalışalım.

Topyekün âlemlerin yaratıcısı ve Rabbi olan Mevlâmız buyuruyor ki;

Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O’dur ancak Semi’ (her şeyi hakkıyla işiten), Alîm (kemâliyle bilen).” [Fussılet suresi, 36]

Allah’tan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese iliştiği zaman, durup düşünürler de derhal kendi basîretlerine sahip olurlar (hakikati görüp bilirler).” [A’râf suresi, 201]

وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ  Ve de ki: Rabbim! Şeytanların dürtüşmelerinden (kışkırtmalarından) sana sığınırım.

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ Onların huzuruma gelmelerinden / yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.[Mü’minûn suresi, 97-98]

***

İbn Abbas (r.anhuma) anlatıyor:

“Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ‘Şeytan, insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah’ı zikredince siner, çekilir; gaflet etse vesvese verir.” [Buhârî, Sahih, Tefsir, Kul eûzü bi-Rabbi’n-nâs 1]

İbn Abbas (r.anhuma devamla, Rasûlullah s.a.v.)  bana dedi ki:

“Eğer içinde herhangi bir vesvese bulursan şöyle de: هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ  “O (Allah), hem evveldir, hem âhirdir, hem zâhirdir, hem bâtındır. O her şeyi bilendir.” [Hadid suresi, 3]

***

Vesveseye önem vermemek lazım

Eğer vesveseye önem verilirse artar, verilmezse azalır, kaybolur gider.

Cenab-ı Hak şu âlemde pek çok hikmetlere binaen vesveseyi şeytanın eline vermiştir. Vesveseye ehemmiyet verdikçe o şişer, kabarır, büyür; ehemmiyet vermezsen söner, küçülür, kaybolur gider. Eğer ondan korkup endişe edersen ağırlaşır, hastalık haline gelir; korkmazsan hafifler, yavaş-yavaş yok olur.

***

Vesveseler imana zarar vermez

Delile dayanmayan vesveseler, üzerinde durup önemsemediğimiz müddetçe imanımıza zarar vermez, veremez.

Vesvese, tamamen telkinden ibaret bir şeydir. Vesveseyi aklınızda bitireceksiniz. Yani insan kendisinde vesvesenin olduğunu anladığı anda, vesvesenin bitmesi-bitirilmesi gerekir. Çünkü bunun vesvese olduğunu bilmediğinizde kendinizi günah işliyor, yanlış yapıyor zannediyorsunuz. Bu zandan dolayı da vesvese artarak devam ediyor. Halbuki bu durumun sizden kaynaklanmadığını, şeytanın telkini-üflemesi olduğunu ve sizin de bundan dolayı bir mes’uliyet altına girmediğinizi, günahkâr olmadığınızı anladığınız zaman vesvese kendiliğinden gidecektir. Vesveseyi gözünüzde büyütmeye gerek yok. Zira şeytanın hilesi, tuzağı, entrikası zayıftır.

Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor:

Rasûlullah’ın (s.a.v.) ashabından (r.anhum) bir kısmı ona sordular:

Bazılarımızın aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağına kaniyiz.” Nebî (s.a.v.):

“Hakikaten böyle bir korku duyuyor musunuz?” diye sordu. Oradakiler,

Evet! deyince:

“İşte bu (korku-endişe) imandan gelir (vesvese zarar vermez) dedi.” [Müslim, Sahih, İman, 209; Ebu Dâvud, Sünen, Edeb, 118]

Diğer bir rivayette Efendimiz (s.a.v.); (Şeytanın) hilesini vesveseye dönüştüren Allah’a hamdolsun.” demiştir.

Müslim’in İbn Mes’ud’tan (r.a.) kaydettiği bir rivayet ise şöyledir:

Dediler ki: ‘Ey Allah’ın Resulû, bazılarımız içinden öyle sesler işitiyor ki, onu (bilerek) söylemektense kömür kesilinceye kadar yanmayı veya gökten yere atılmayı tercîh eder. (Bu vesveseler bize zarar verir mi?).” Rasûlullah (s.a.v.):

“Hayır bu (korkunuz) hakiki imanın ifadesidir.” cevabını verdi. Yani gerçek iman sahibi olmayanlara şeytan vesvese de vermez. Mü’mine verdiği vesvese de, onun imanına zarar vermez.

İmani mevzularda (Allah’a iman, ahrete iman vs.), mukaddesatla alakalı hususlarda, sizin dile getirdiğiniz alanlarda şeytan insanın aklına ve hayaline şüphe ve kuruntularla vesvese verebilir. Vesveseli kişi korkarak ‘Eyvah, kalbim bozulmuş, inancım sarsılmış’ zanneder. Halbuki akla vesvese gelmesi, iman alametidir.

Kısacası, imanla alakalı mevzularda delile dayanmayan vesveseler, imanımıza zarar vermez.

***

Vesvese hüküm değil hayâldir

Kalbe gelen vesveseler hüküm ifade etmez, onlar birer hayalden ibarettir.

Şeytan ilk vesveseyi kalbe fısıldar. Bazı edebe zıt, ahlâka aykırı halleri hayale getirir. Vesvese eden kişi Rabb’ine edepsizlikte bulunduğunu zanneder. Hâlbuki o çirkin sözler kalbe ait değildir. Şeytanın vesvesesidir. Kalbin verdiği hüküm değil, hayâldir. Çünkü insan ibadet ederken bir sebep dolayısıyla alakasız çirkin şekiller hayâline gelebilir. Nasıl içimizdeki necâset temizliğimize zarar vermez, namazı bozmazsa, aynen onun gibi ibadetteki ilahi tefekkürümüz de o çirkin vesveselerin / şekillerin arasından tertemiz geçip giderler, birbirlerine bulaşmazlar. Tıpkı sütle idrarın-kanın karışmaması gibi…

***

Vesveseler ibadetin ruhunu-ulviyetini bozamaz

İnsan ibadet ederken bir hastalık bir sıkıntı (açlık veya def-i hacet vs.) sebebiyle o ihtiyaçlarının devasını hayalinde şekillendirebilir. Fakat bu hayaller ibadetin kudsiyetine / yüceliğine bir zarar veremez.

Namazda iken hayale gelen boş düşüncelere karşı, ‘Aman ne kusur ettim’ diyerek inceleyip meşgul olmamalı, fark edildiği an ondan dönülmelidir. Ta ki o zayıf düşünce-vesvese, dikkatimizi ona yoğunlaştırarak kuvvetlenmesin. Çünkü vesveseler âdeta balona benzer. Üfledikçe, yani önem verdikçe büyür, önem verilmezse küçülür, söner, giderler.

***

Amelim kabul oldu mu?

‘İbadetim-amelim sahih oldu mu’ demek yerine, ‘Kabul oldu mu’ diye düşünmelidir.

İbadet eden kişi amelinin sahih olup olmadığını düşünerek,  ibadeti tekrarlaması şeytanın verdiği vesveselerdendir. İşlediğimiz amellerimizde, “Acaba sahih olmuş mu?” diyerek vesvese etmek yerine “Acaba kabul oldu mu?” denilmelidir. Bunun için ibadet ve amellerin âdap-erkân ve şartlarına da mutlaka uymaya çaba gösterilmelidir.

***

Dinde zorluk yoktur

Evet, dinde zorluk, sıkıntı yoktur. Din kolaylıktır. [Bkz. Keşfü’l-Hafâ, 1., 414; Kenzü’l-Ummâl, 3/33, 36, 47; Buhârî, Sahih, İmân: 29]

Bir kişinin, yaptığı ibadeti doğru-düzgün olmadı vesvesesi ile tekrar etmesi ona usanç verir. İbadetlerinde muvaffak olamama düşüncesi ile umutsuzluğa düşer. Bu durum kişiye büyük bir zorluktur. Hem başta zaman olmak üzere pek çok israfa da yol açar. İsraf ise haramdır. Ayrıca unutmamak gerekir ki; insan âciz olduğu için zaten kulluğunda pek çok kusurları olur, olacaktır. Ancak bunların tevbe-istiğfar ve pişmanlıkla affolacağına, hatalarının düzeleceğine de inancı tam olmalıdır. Çünkü Allah’ın rahmeti geniştir, ümit kesmek kula yaraşmaz.  

Sonuç: İmanınızı sık sık kelime-i tevhid yani “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasûlullah” kelâmıyla yenileyiniz. Çünkü Peygamber Efendimizin (s.a.v.) buyurduğu üzere, iman da elbise gibi eskir. Yenilemek için de Bu güzel kelimeleri dilimizle-kalbimizle tekrar etmemiz gerekir. Keza vesveseden kurtulma yollarından birisi de, Felak ve Nâs surelerini çokça okumaktır. Özellikle de son iki rek’at sünneti olan namazlarda zamm-ı sure olarak…  

Go to top