Selamün aleyküm Halis ağabey. ALLAH (C.C) sizden razı olsun. Benim sorum; ..... her daim zikir halinde bulunmaktan kasıt nedir? Şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum. Allah a emanet olun.. Dualarınızı eksit etmeyin.. Adm

*******

Ve aleyküm selam.Rabbim cümlemizden ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’den ve evladından râzı olsun, der ve mukabil hayır-dualarınızın devamını beklerim.

Değerli kardeşim;

Sorunuzun cevabını, bu cevelengâhın en ehliyetli, en salahiyetli zat-ı şeriflerinin bu mevzudaki mübarek sözlerinden derlemeye çalıştığımız nâdide bir buketle arz etmeğe çalışalım. Bir vaazlarından özetle:

Cenab-ı Hak buyuruyor ki: Esteıyzü billâh Bismillâhirrahmanirrahıym:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْراً كَث۪يراً 

Ey o bütün iyman edenler! Allah’ı çokça zikr edin!’ [Ahzâb suresi, 41]

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de, “Men ehabbe şey'en eksera zikrahu:Kim bir şeyi çok severse, onu çokça zikreder (anar)’ [Ali el-Mütteki, Kenzül Ummâl, 1, 425, Hadis no: 1829] buyuruyorlar. [Malumdur ki, kim de bir şeyi çok anarsa, onu çok sevmeye başlar.]

“[Kişi] neye ehil ise onunla zikr [eder]; tesbih, tehlil, tahmid… Ve bunun emsâli İsm-i Zât ile ‘Allah Allah Allah’… Tevhid ile ‘Lâi liâhe illallah’… Tesbih ile ‘Sübhânallah’... ilâhirihî. Abdestli-abdestsiz bunun (Allah Teala’nın) zikrinden men olunmuyor. Hatta hades-i kebîre muhtaç (cünüp) iken dahi bunlardan men olunmamış.

“Zikir, bir şeyi kavlinde ve kalbinde hâzır etmektir. Kavlinde hâzır etmek, avâmın işi… Bunda unutmak bulunur. Lâkin kalbinde zikr olan hıfz olup (korunup orada bu muhafaza altına alındığından), aslâ unutmak olmaz. Uyurken, ölürken, öldükten sonra… [Kişi kendini] Huzur meAllah’a alıştırdığından, Allah’ın ehl olduğu [lâyık bulunduğu] şeylerle zikir… Her an, gece-gündüz zikir…Sırran ve alâniyeten (gizli âşikâre)… (Ayakta iken, otururken) ve yanları üzere (yaslanır / yatarken); bütün ezmân, emkân, hâl u kârda (her zaman her yerde her vaziyette) zikirle alâkadârdır. [Bkz. Âlu İmrân, 191] Şu mazhariyette ihlâs olup, (o zikir sahibinin) istediği olur…

“Kesret-i zikr (çokça zikir), lisandan kalbe ve ruha terakkîdir. Namazlar, ibadetler zikri müştemildir (zikri kapsamına alır). Lakin, zikrin efdali ‘Lâ ilâhe illlah’tır. Eğer bu ezkârı (zikirleri) vâizler tâlim etmezlerse (cemaate öğretmezlerse), önce onlar mes’uldür. Bu makine içinde Allah’tan başka ilah yok. Şu mevcudatta mutasrrıf Hazret-i Allah’tır. Ondan gayrı ilah yoktur. Envâ-i çeşit çalgılar çalmak, saatlerce eğlenmek, vakti zâyi’ etmek ayıp değil de, zikir neden ayıp oluyor? Şunu anlayamadık!..”

Kanaat-i âcizanem; açıklama babında da olsa, bu mübarek sözlere bir şey ilave etmenin zait ve gereksiz olacağı yönündedir. İcap edeceğini düşündüğümüz yerlerde zaten parantez cümlelerine yer vermeye çalıştık. Binaenaleyh bu haliyle sizlerin ve okuyan herkesin ıttılâna arz ediyorum. Sorunuzun cevabını da burada rahatlıkla bulabilirsiniz. Rabbim istifade ve istifâza nasip eylesin cümlemize…

Son olarak, yeri geldikçe işaret ettiğimiz gibi gene hatırlatmış olalım; bu ve benzeri meselelerinizi yakın çevrenizle görüşüp konuşmanız, onlarla istişare etmeniz daha güzel, daha muvafık ve daha isabetli olur.

Bu mevzu ile ilgili ayrıca aşağıdaki linklere ve tüm yazılar’dan zikirle alakalı diğer yazılara da bakmanızı tavsiye derim:

http://www.halisece.com/rabita/321-yollarin-en-kestirme-olani-rabita-yoludur.html

http://www.halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/23-tasavvuf/207-daimi-murakabe-ve-daimi-zikir-hali.html

Go to top