Hocam S.a
Aklıma bi kaç soru takıldı yardımcı olursanız sevinirim
ALLAH Razı Olsun.
1- Bazı esnaflar pos makinası kullanıyor kredi kartı çekimlerinde eğer 40 gün civarı para hesapta kalırsa banka kesinti yapmadan parayı esnafa iade ediyor eğer ticaretin yapıldığı sonraki gün esnaf parayı çekmek isterse banka belli bi miktar para kesiyor. Burda kesim yapıldığı zaman iki taraf içinde haram olurmu.
2- Nisa Suresi 43. ayette:Ey mü'minler sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar ve de (cünüpken-yolculuk hali dışında) yıkanmadıkça namaza yaklaşmayınız. parantez içine aldığım yerde ne demek istiyor.
3- Cemaat ile namaz kıldığımda ilk rekata yetiştim fakat zammı sureye yetişmedim ikinci rekata kalktığımda zammı sure okurmuyum.
*******
Ve aleyküm selam.
1. Baştan hemen belirtelim; bu işin en güzeli, faizin hiçbir cinsine hiçbir şekilde bulaşmamaktır. Burada söz konusu olan iki taraf değil, bir taraftır; o da esnafın durumudur. Çünkü bankanın malum sistemde bir tüzel kişilik olarak faizin haramlığı hükmü ile herhangi bir derdi-düşüncesi-endişesi yoktur. Faizi ödeyen de esnaftır, haramdır. Bundan kaçınmak gerekir.
Ancak söz konusu muamelelere-uygulamalara mecbur kaldığımızı düşünecek olursak, şu yolları takip edebiliriz:
a) Mümkünse bu işlemi faizsiz finans kurumları desteğinde yapma yollarına gidebiliriz.
b) Bu işlemi, bankalarla yaptığımızda banka komisyonunu devreye sokmadan yapma çarelerini araştırıp gardımızı ona göre alabiliriz. Ayrıca bunun, peşin bir alış veriş olmayıp, bir veresiye alış veriş olduğunu kabul etmeliyiz. Gereken mallarda vade farkını biz kendimiz müşteriye yansıtabiliriz. Meselâ kartla sattığımız malın bedelini kırk gün sonra alacağımıza göre, haliyle bu uygulama bizim ticaretimizde belirli bir daralmaya sebep olacaktır. Diğer taraftan sattığımız malın zam görmesi de söz konusu olabilir. Daralmanın yüksek olduğu ve zam göreceği de kesin olan malımızı kartla satarken kırk günlük vade farkını kendimiz koymamızda ve malın fiyatını ona göre belirleyip söylememizde bir mahzur olmaz. Çünkü vade farkı caizdir.
c) Hiç şüphesiz müşteriye kolaylık tanımanın alış-verişte / ticarette rahmet ve bereket vesilesi olacağı düşünüldüğünde, mümkün olan kalemlerde vade farkını affetmenin daha efdâl olduğunu da unutmamalıyız.
2. Evvela ayet-i celilenin tam olarak mealini görelim: “Ey o bütün iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüp iken de -yoldan geçmeniz başka / müstesnâ- guslünüzü edinceye kadar (namaza ve namazgâha-mescide yaklaşmayın). Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da cinsî münasebette bulunup, su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir toprak ile teyemmüm edin; niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.” [Elmalı’lı, Hak Dini Kur’an dili, Nisa suresi, 43]
Bu ayetin tefsirinde iki farklı görüş vardır. Her ikisini de nakletmeye çalışalım.
(a) Ayette, “Yoldan geçmeniz müstesna / başka” diye tercüme edilen kısım, “illâ âbirî sebîlin” diye geçmektedir. Bu ifadenin lafzî tercümesi ise, “yoldan geçmeniz müstesna (yolu oradan geçenler hariç)” demektir. Hemen aşağısında yolcuları anlatmak üzere “alâ seferin” ifadesi kullanılmıştır. Yolcular böyle ifade edildiğine göre “illâ âbirî sebîlin”e farklı bir mâna verilmelidir. İşte böyle düşünen ve bir kısım açıklayıcı rivayetlerden de faydalanan müfessirler bu ifadeyi “yolu mescidden geçenler, mescidde oturmadan bir tarafından girip diğer tarafından çıkarak yoluna devam edenler” diye izah etmişlerdir. Medine'ye hicret edildiğinde ilk yapılan bina mescid olmuştu. Mescidin çevresinde de bir kısım ashabın evleri vardı, bu evlerin şehre açılan yolu mescidden geçiyordu. Bu sebeple bazan cünüp olarak mescidden geçmek gerekebiliyordu. İşte âyet buna izin vermiş, bazı rivayetlere göre Resûlullah (s.a.v.) birkaç istisna dışında evlerin yollarını değiştirtmiştir. [Bkz. Buhârî, Sahih, Salât, 80]
Buna göre “... namaza yaklaşmayın” cümlesindeki namazdan maksat “sarhoşlar için namaz ibadeti”, cünüp olanlar için ise “namaz kılınan yer olan mesciddir.” Cünüp olanlar, içinde oturmamak üzere, ihtiyaca binaen mescide girip çıkabilirler. Bu tefsiri yapanlar içinde İbn Mes'ûd, İbn Dînâr, Nehaî, Mâlik, Şafiî (rahımehumullah) gibi âlimler vardır.
(b) Âyeti farklı tefsir ve te’vil eden, aralarında Hz. Ali, İbn Abbas, İbn Cübeyr, Mücâhid, Ebû Hanîfe (r.anhum) gibi âlimlerin de bulunduğu diğer gruba göre, “yolu geçenler”den maksat, yolculardır. Yani, cünüpken-yolculuk hali dışında olup mukim bulunanlar da namaza yaklaşmasın. Ama yolcular bundan müstesnadır. Çünkü yolculukta su bulunmaması, mevcut suya hayatî ihtiyacın olması gibi sebeplerle cünüp olanlar boy abdesti almakta güçlük çekebilirler; bu sebeple yolculuk halinde cünüp olanlara teyemmüm meşru kılınmıştır. Aşağıda “alâ seferin” terkibinde farklı bir ifade ile yolcular ifadesi geleceği halde burada zikredilmesi, suyun bulunmaması veya suya olan ihtiyacın yolculuk halinde daha fazla olmasındandır. [Bkz. Cessâs, I, 202-205]
Yolculukta su bulunmadığı veya onu kullanmaya bir engel bulunduğu takdirde teyemmümün caiz olduğu hükmünde ittifak vardır. İmam Şafiî (rh.) gibi bazı müctehidler su mevcut ise hazarda (yolcu olmayanlar için) hayatî tehlike bulunmadıkça teyemmümün caiz olmadığı hükmünü benimsemişlerdir.
Nisa süresindeki bu âyet sefer halinde, Mâide süresindeki 6. âyet ise hazar halinde (gerektiğinde) teyemmümün gusül ve abdest yerine geçtiğini ifade etmektedir.
Teyemmüm, niyet edildikten sonra yer kabuğuna ait temiz toprak, kil, kum, taş gibi bir nesneye iki elin içi ile dokunup yüzü, sonra bir daha dokunup dirseklere kadar kolları mesh ederek yapılmakta, hem abdest hem de cünüpler için gusül yerine geçmektedir.
3. ‘Cemaat ile namaz kıldığımda ilk rekata yetiştim fakat zammı sureye yetişmedim ikinci rekata kalktığımda zammı sure okurmuyum?’
Hayır okumazsın, buna gerek yok. İmama rükûda iken yetiştiğin takdirde, o rek’ate yetişmiş sayılırsın, tamamdır, herhangi bir eksiği-gediği yoktur.
A ç ı k l a m a
Bilindiği gibi, namazdaki farz kıraatların / okuyuşların en önemlisi, Fatiha suresini okumaktır. Bu açıdan, Fatiha okumanın hükmü, hangi rek’atlarda okunması gerektiği, imama uyanlar tarafından da okunması gerekip gerekmediği gibi ayrıntılara ilişkin farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu farklı görüşlerin temelinde, Rasûlullah’tan (s.a.v.) nakledilen farklı hadislere ve uygulamalara ağırlık ve önem verilmesidir.
İmama uyanların Fatiha okumasında temel alınan durumlar, Fatiha’nın namaz için hükmü / gerekliliği ve namazdaki kıraat / okuyuş biçimidir. Farz namazlar açısından, gece namazları (akşam, yatsı ve sabah namazları) cehrî / açık okuyuşlu, gündüz namazları (öğle ile ikindi namazları) ise gizli / içinden okuyuşludur. Ayrıca, cuma namazı da açık okuyuşludur.
Hanefi mezhebine göre, okuyuş ister gizli / sessiz, ister açık / sesli yapılsın, her türlü namazda imamın okuması cemaat adına yeterlidir. İmama uyanın / cemaatın kıraat yapması tahrîmen mekruhtur. Cemaat, sadece “Sübhâneke” teşbihini-duasını okur, bundan sonra susup imamın okuyuşunu dinler, imamın gizli okuduğu yerlerde de yine susar. Hanefiler bu mevzuda, “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun ve dinleyin.” [A’raf suresi, 204. Ayrıca bk. Müzzemmil suresi, 20] ayetine dayanırlar. Ayrıca, “Kimin imamı varsa, imamın okuyuşu onun da okuyuşudur.” [İbn Ebi Şeybe, Musannef, 1, 377. Ayrıca bkz. İbn Mâce, Sünen, İkamet, 18], “İmam, uyulmak için vardır. Öyleyse, o tekbir alınca, siz de tekbir alın. O okuyunca, siz susun.” [Buhari, Sahih, Salât, 18; Ebu Davud, Sünen, Salât, 68, 175] hadislerine dayanırlar.
Şâfiî mezhebine göre, imama uyan, hem âşikâr / açık, hem de gizli okuyuşlu bütün namazlarda Fatiha okumak zorundadır. Fatiha suresi, bütün rek’atlarda okunur. Şâfiîlere göre, Besmele de Fatiha suresinin bir ayeti olduğu için, Fatiha okumaya Besmeleyle başlamak zaruridir. İmama uyan, gizli okuyuşlu namazlarda, hem Fatiha’yı, hem de zamm-ı sureyi içinden okur. Açık okuyuşlu namazlarda ise, imam Fatiha’yı okuyunca biraz durur, bu sırada imama uyanlar yalnızca Fatiha’yı içinden okumakla yetinirler. Bu görüşün dayanağı, “Fatiha’yı okumayanın namazı olmaz.” [Tirmizî, Sünen, Mevâkit, 69; Dârimî, Sünen, Salât, 36], “Fatiha’sız namaz olmaz.” [Buhari, Sahih, Ezan, 10/95; Ebu Davud, Sünen, Salât, 2/136, Hadis no: 822] hadisleridir. Çünkü bu hadisteki ifade, umumi olup, hem imamı, hem uyanı şumûlüne alır (kapsar). Namazdaki okuyuş şeklinin önemi yoktur. Dolayısıyla Fatiha okumayanın namazı sahih olmaz, Fatiha'yı okumadığı rek'at geçerli sayılmaz. O rek'ati yeniden kılması lazımdır.