hocam tekrar selamun aleykum

Verdiğiniz hizmetlerden dolayı Allah razı olsun.

hocam fazla vaktinizi almadan size aklıma takılan birkaçtane soru sormak istiyorum.

1-sabah namazının farzında zammı sure olrak birinci rekatta amenerrasulu ve devamındaki surenin ilk iki ayeti 2.rekatte ise zammı sure olarak huvallahüllezi okunmasının sırrı nedir.(bazı günler sabah namazlarını farklı kurslarda eda ediyoruz.

hep bu şekilde kıldırdılar dikkatimi çekti.)

2-bazen namaz kılarken kaçıncı rekatta olduğum hatırımdan çıkıyor.bende kalbimde kaçıncı rekatte olduğuma dair hangi taraf ağır basarsa ona göre namazı tamamlıyorum(meselea 3.rekattmi 4.rekattmı diye vesvese gelirse hangisi ağır basarsa ona göre kılıyorum.namazı bitirdikten sonrada.aynı namazı Niyet ettim Allah rızası için üzerime farz olupda üzerimden sakıt olmayan ....namazını kılmaya diye niyet ederek tekrar kılıyorum.acaba doğrumu yapıyorum

3-hocam bende dahil olmak üzere bazı arkadaşlarımızın maddi sıkıntıları var.sitenizde konuyla ilgili yazılarınızı okudum bana borç için neler okunması sorulduğunda sizin yazılarınızı okumadan önce  41 vakıa suresi okuyun diyordum.(talebeyken aklımda öyle kalmış) 41 vakıa suresinin hikmeti nedir tek başına okunabilirmi. hocam okuma usulu ve zamanı hakkında bilgi verebilirmisiniz

4-hocam son zamanlarda çalıştığımız iş yerinde bazı arkadaşlar erbaini idrisiyye diye bazı dualardan bahsediyorlar. erbaini idrisiyye nedir okunması tavsiye edilirmi bu konuda bilgi verebilirmisiniz.

Hocam biraz uzun oldu hakkınızı helal ediniz.

*******

Ve aleyküm selam.

(1) Malum olduğu üzere bütün namazlarda Fatiha’dan sonra zamm / ilâve olarak Kur’an-ı Kerim’den her ayet ve sûre okunabilir. Zikri geçen ayetleri okumalarının sebebi, âcizane kanaatim, bunların fazilet ve esrârı büyük olup onlardan istifade ve istifâza maksadına mâtuftur. Âmene’r-Rasasûlü’ye Âl-i İmrân’ın ilk iki ayetini ilave etmelerinin sebebi de, birinci rek’atte okudukları ayetlerin ikinci rek’atte okuyacakları Hüvellâhüllezî’nin ayet adedinden fazla olması içindir.

Meseleyi şöyle açabaliriz:

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) namazlarda belli ayet ve sureleri mûtad olarak okumazdı, yani bunu âdet haline getirmezdi. O bakımdan her gün belli ayetleri-sûreleri okumak mekruh görülmüştür. Ancak kişi, işinin çokluğundan bunu yapıyorsa, o takdirde kerahet kalkar. Ama şu namazda şu sûrelerin, bu namazda bu sûrenin okunması lâzımdır / vâciptir, diye bir kanaat taşıyan kimsenin, her gün belirli sûreleri okuması kesinlikle mekruh sayılmıştır. Çünkü böyle bir vücûp ne rivayet, ne içtihat yoluyla sabit olmuştur. Binaenaleyh her gün farklı sûre ve âyetleri okumak çok daha uygun ve sünnetin ruhuna daha muvafıktır.

Sabah namazının farzının her iki rek'âtında Fâtiha'dan başka 40–50 âyet uzunluğunda birer sûre okumak sünnete daha muvafık olur. Abdullah bin Sâib’den (r.a.) gelen bir rivayet şöyledir:

“(Bir keresinde) Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) sabah namazında el-Mü'minûn sûresini okudu. Musa ile Harun (aleyhimesselâm) bahsine gelince veya İsa'dan (a.s.) bahseden kısma gelince kendisini bir ürperti aldı ve rükû'a vardı.”

Dilerseniz meseleyi tasnif ederek biraz daha açıp açıklamaya çalışalım.  

a) Sabah namazının farzında, Fatiha'dan sonra biraz fazla Kur'an okunması sünnettir. Nitekim Cenab-ı Hak buyuruyor ki:

Güneşin kaymasından gecenin kararmasına kadar namazı güzel kıl, bir de kıraatıyla mümtaz olan sabah namazını; zira sabah Kur'anı hakıkaten meşhûddur. (Şühûda mazhardır, yani şâhitlidir; gece ve gündüz devir teslim melekleri şâhittir, mü’minin namazdaki o kıraatına).” [İsra suresi, 78]

Bu sünnetin en az derecesi kırk ayettir. Tabii müsait olan vakitlerde… Yoksa Rasûlullah Efendimizden (s.a.v.) farklı uygulamalar da görülmüş... Hatta zaruret hallerinde Felak ve Nâs sureleriyle kıldırdığı da olmuştur.

Bununla beraber bilindiği gibi üç kısa ayet okunmasıyla da namaz caizdir.

Vaktin çıkmasından endişe edildiği zaman az ayet okunur. Öyle ki, yalnız Fatiha ile veya birkaç ayet ile yetinilir.

İmam-ı Azam (rh.) hazretlerine göre, farz olan kıraatın en az sınırı, asgarî altı harf ihtiva eden bir âyettir. “Sümme nazara (sonra baktı)” ve “Lem yelid (doğnamdı)” ayetlerinde olduğu gibi. [el-Kasânî, Bedâyiu’s-Sanâyi’fî Tertîbi’-Şerâyi’, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, II. Baskı, Beyrut, 1394/1974, I, 110; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, I, 145; Bilmin, Ö.N., Büyük islâm ilmihali, İstanbul, 1966, s. 153]

Sabah namazının farzını yalnız başına kılan kimse, tekbirleri ve "Semiallahu limen hamideh" cümlesini, Fatiha'yı ve ekleyeceği sure ya da ayetleri âşikâre olarak okuyabilir.

b) Bir rek’atta sıra ile birkaç sure okumak caiz ise de, farz namazlarda tek bir sure okumak daha faziletlidir. Malumunuz, nafilelerde durum farklıdır; onlar, nasıl tarif edilmiş ve hangi surelerin kaç defa okunması tavsiye edilmişse öyle kılınır.

c) Farklı okuma şekli olarak aklıma gelen, Hz. Üstâzımızın (k.s.) usûlü… Şöyle ki:

Sabah namazını evde ikame ettiklerinde, merhume ablalarımızı uyarır, imam olur, hadi evlatlarım, biz namaza başlıyoruz, abdestinizi alıp bize yetişirsiniz buyururlar ve ilk rek’atte Yâsîn-i şerifin ilk üç sayfasını yani 40 ayetini okurlar, ikinci rek’atinde de geri kalan kısmını okurlarmış. Bildiğiniz gibi Yâsîn suresi 83 ayettir. Yapabilirsek çok güzel bir usûl; hem Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) sünnetini, hem de Hz. Üstazımızın (k.s.) usûlünü yerine getirmiş oluruz. Sürekli yapamasak da, hiç olmazsa zaman zaman yapabiliriz bunu...

(2) Bir kimse namazında şüphelenerek üç mü, yoksa dört mü kıldığını hatırlamasa, eğer bu yanılma durumu kişinin başına ilk defa gelmişse, yani bu gibi şüphelenmeler o kişide devamlı bir âdet hâline gelmemişse, namazını yeniden kılmalıdır. O namaz bâtıl olmuştur. Bunu yeniden kılmak için oturarak selâm vermesi daha iyidir. Çünkü bu mevzuda şu hadis vardır:

"Sizden biri namazında kaç rek’ât kıldığı hususunda şûpheye düşerse, namazını yeniden kılsın." [ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râye li-Tahrîri Ahâdîsi'l-Hidâye, 2, 173]

İbn Ebu Şeybe de İbni Ömer'den (r.anhuma) şu hadisi rivayet etmiştir:

"Üç rek’ât mı, dört rek'ât mı, kaç rek'ât kıldığını bilemeyen kişi, kaç kıldığını hatırlayıncaya kadar namazını yeniden kılacaktır."

Bir namazı böyle yeniden kılan kişi, kaç rek’ât kıldığı hususunda tam olarak kesin bir bilgiye sahip olur. Fakat aynı namaza devam edecek olursa onu bu şekilde tam olarak yapamaz. Eğer selâm verdikten sonra şüphe ortaya çıkacak olursa, bu namazı yeniden kılmak gerekmez. Nitekim selâm vermeden önce ve teşehhüt miktarı oturduktan sonra da şüphe hâli ârız olursa, yine namazı iade etmek gerekmez.

Eğer böyle bir kimseye çoğu kez şüphelenme durumu geliyorsa, galip olan kanaatine göre namazına devam eder. Üç veya dört rek'âttan hangisi hakkında kanaati ağır basıyorsa, o tarafı tercih eder. Çünkü sık-sık vesveseye düşen bir kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır. Ayrıca Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuşlardır:

"Her kim namazında şüphelenirse, doğrusunu araştırsın." [Buhari ve Müslim Sahîhayn’da bu hadisi İbn Mes'ud'dan (r.a.) merfu olarak tahric etmişlerdir]

Namazda şüphelenip kaç rek’at kıldığı hususunda kesin bir görüş ve kanaate varamayan kimse, en az rek’âtı esas alarak namazına devam eder. Çünkü en azı hakkındaki bilgi kesindir. Böyle bir kimse, oturması lâzım geldiğine kanaat getirdiği her yerde oturmalıdır. Bu suretle farz veya vacip olan oturuşu terk etmemiş, bunları yerine getirmiş olur.

Yine bir kimse dört rek’âtlı bir namazda, kılmakta olduğu rek’âtın birinci mi, yoksa ikinci mi olduğu hususunda şüphelenirse, araştırmasında vardığı kanaate göre amel eder. Eğer araştırması bir sonuç vermezse, o takdirde en azını esas kabul ederek namazına devam eder. Yani kılmakta olduğu rek’âtı birinci rek’ât kabul eder ve ikinci rek’ât olma ihtimalinden dolayı da oturur. Çünkü ikinci rek’âtta oturmak vâciptir. Sonra kalkıp başka bir rek’ât daha kılarak oturur.

En azı ile amel etmek gerektiğinin delili, Ebu Saîd el-Hudrî (r.a.) hadisidir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Sizden biri namazında şüphelenir de, üç mü, yoksa dört mü kıldığını bilemezse, şüphelenmeyi bıraksın ve en az rek’âtı esas olarak namazına devam etsin." [ez-Zeylaî, a.g.e., 2, 174]

Bu durumdaki bir kişinin, namazın sonunda sehiv secdesi yapması gerekir.

Sonuç olarak, burada anlatılanlara göre kendi durumunuz tayin ve tesbit etmek size düşüyor. Ancak sizde bu durum ilk olmadığından, galip olan kanaatinize göre namazınıza devam eder, üç veya dört rek’âtten hangisi hakkında kanaatiniz ağır basıyorsa, o tarafı tercih edersiniz. Çünkü sık-sık vesveseye düşen bir kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır.

(3) Maddî sıkıntılar sebebiyle Vâkıa suresi de okunabilir. Nitekim Abdullah b. Mes’ûd’u, ölüm hastalığında ziyâret eden Hz. Osman (r.anhuma),

- “Sana bir bağışta bulunulmasını emredeyim mi?” demiş. Abdullah (r.a.), buna ihtiyacı olmadığını söylemiş. Hz. Osman,

- “Senden sonra kızlarına kalır.” demiş. O zaman Abdullah (r.a.) ona şu cevabı vermiştir:

- “Sen kızlarımdan korkma. Ben onlara Vâkıa suresini okumalarını emrettim. Ben, Nebî sallallahu aleyhi vesellemden şöyle dediğini işitmiştim: ‘Her kim her gece Vâkıa suresini okursa, ona fakirlik-yoksulluk dokunmaz.” [Kenzü’l-Havâs, 2, 66; Rezîn, Hadis no: 798]

Ancak bakabildiğim yerlerde daha başka okuma usûl ve adetleri de görmekle birlikte 41 sayısına rastlamadım. Fakat neden olmasın? Tabii ki olabilir. Ancak bunun en kolay, uygun ve uygulanabilir olanı, hadis-i şerifte belirtildiği gibi her gece bir kere okumak olmalıdır, diye âcizane mülâhaza ediyorum. Ve buna 41 gün devam edip adet de 41'e tamamlanabilir. 

(4) Her yolun kendine hâs usûl ve âdâbı, evrâd u ezkârı vardır, olabilir. Erbaîn-i İdrîsiyye de ve daha pek çok benzerleri de vardır, onları okuyan insanlar da mevcuttur. Ama bunlar başkalarını ilzam etmez, bağlamaz. Tasavvufta meşhur bir düsturdur; “Müridin fıkhı mürşidinin amelidir” denilir. Binaenaleyh mürid, kendisine söylenenleri yapmakla mükellef ve muvazzaftır; onları ihlâsla ifa ettiğinde, gereken her türlü istifade ve istifazayı hâsıl eder. Başka yerlerde bir şeyler aramasına gerek kalmaz. Kısacası hedefe ulaşmanın binbir türlü yolu vardır, meşhur tabiriyle, ‘kişiyi Allah’a götüren yollar, mahlûkatın nefesi adedincedir.’ Pîrân bu yollardan en kestirme olanının râbıta yolu olduğunu belirtmişlerdir. Bu madde ile ilgili geniş malumat için ayrıca bkz.

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2415-es-selamu-aleykum.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1065-dini-soru.html

Go to top