Sa. Hocam parmakları çıtlatmanın bir günahı olur mu, bir zararı var mıdır? Ellerimizi parmaklaramızı kenetlemek dinen yasak mıdır, bir sakıncası olur mu? Teşekkür ederim. Allaha emanet olun. Ali Vedat Bilgin - Ankara
*******
Ve aleyküm selam.
1- Camide, namaz için safa girerken, namaza dururken ve namaz içinde parmakları çıtlatmak mekruhtur.
Bu meseleyi Ö.N. Bilmen merhum Büyük İslâm İlmihali’nin Namazın Mekruhları bahsinde şöyle ifade etmiştir: “Namazda iki elin parmaklarını birbirine çatmak (kenetlemek), parmak çıtlatmak veya çıtlayacak şekilde sıkmak ve elleri böğrüne koymak mekruhtur.”
Kenetlenme yasağının hikmeti üzerine ulema, hadislerden mülhemen şunları söylemiştir: “Çünkü şeytandandır”, “uykuyu getirir”, “kenetlemenin arzettiği manzara, ihtilâfın (karmaşanın) manzarasıdır, bu manzara namazda veya namaz hükmündeki bir halde (amelde-ibadette) bulunan kimse hakkında mekruh görülmüştür. Zira başka bir hadiste, “Karışık olmayın; kalplerinize ihtilaf girer” buyrulmaktadır, gibi te’viller / yorumlar da getirilmiştir.
Namaz içinde mekruh olmasının sebebi, en azından namazın sevabını azaltan bir iş (amel-i kalîl) olmasından dolayıdır. Hatta vaziyete göre namazı bozacak davranış (amel-i kesîr) olma tehlikesi de mevcuttur. [Bkz. Mehmed emre, Fetvalar, Soru no: 1038]
Meseleyi içtimai (sosyal) açıdan ele alıp namaz dışında değerlendirecek olursak; bizim irfanımızda kabul gören âdâb-ı muâşeret kaidelerine, Allah dostlarının ikaz ve beyanlarına nazaran, bacak-bacak üstüne atmak, gerinmek, esnemek, ağzını kapamadan aksırmak, parmak kemiklerini çıtlatmak, parmakları kenetleyip kilitlemek veya kolları göğüste bağlamak ayıp sayılmış, mekruh yani çirkin görülmüştür.
Mazanna-i ricâlden dinlediğimize göre, Mersinli Abdullah Mutî namıyla meşhur amcamızın (rahmetullahi aleyh), parmakları kilitleyenlere çok kızdığı ve ellerine vurup onlara engel olduğu bildirilmektedir. Ki, bu da bize Efendi Hazretlerinin (k.s.) bunu men’ettiğini gösteren bir delildir. Çünkü Mutî amca böyle bir şeyi asla kendiliğinden yapmaz.
Sağlıkla ilgili yönü: Parmak eklemlerini çıtlatmak âdap yönüyle mekruh olduğu gibi, bunu âdet edinip alışkanlık haline getirenlerin ileride bazı sağlık problemleriyle karşılaşabileceği, Parkinson hastalığına mübtela olabileceği de hatırlatılmıştır.
N e t i c e
Biz mü’minler için uygun olanın, hoş olmayan bu davranışlardan uzak durmak olduğu âşikârdır. Dolayısiyle doğru, güzel ve isabetli olan, şayet böyle alışkanlıklarımız varsa, onları terk etmektir.
Emir ve nehiylerde olduğu gibi, âdapla alakalı yasak ve tavsiyelerin pek çok sebep ve hikmetleri vardır. Eskiden dedelerimiz-ninelerimiz, dağda bayırda, ormanlarda kaynaktan veya çeşmelerden su içerken, oluğa ağzını dayayarak içenlere engel olurlardı. Gözle göremediğiniz yılan-çiyan yavrularını içmiş olabilirsiniz, zarar görürsünüz, derlerdi. Suyu bir bardağa koyun veya avucunuza alıp bakın, ondan sonra için diye tenbihte bulunurlardı. Sonra ilmî kaynaklarda bunların âdaptan olup, musluğa, içi gözükmeye bir kaba ağzını dayamak suretiyle su içmenin mekruh olduğunu aynen gördük. Nitekim Ebû Saîd’den (r.a.) bu hususta gelen rivayet şöyledir: “Rasûlullah (s.a.v.) su kaplarının ağzından içmek için ağızlarının dışa kıvrılmaların yasakladı.” [Buharî, Sahih, Eşribe, 23; Müslim, Sahih, Eşribe, 111] İbn Abbas (r.anhuma) da şöyle anlatmaktadır:
“Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), su kırbalarının ağızlarını kıvırıp veya testiyi başımıza dikip su içmekten bizi men etmişti. Peygamberimiz'in (s.a.v.) bu ikazından sonraki bir zamanda, adamcağızın birisi, geceleyin kalktığı gibi testiyi başına diker. Testinin içinden bir de ne çıksın: Yılan!”
Bu hadisler, suyu doğrudan kabın ağzından içmeyi yasaklamaktadır. Dolayısiyle avuç, maşraba, bardak gibi büyük kapla araya girecek bir başka küçük kapla içilmesi tavsiye edilmektedir.