Selamun aleykum değerli Hocam. Sizlerin de değerli vaktinizi alıyorum ama iki tane sorum olacaktı. 

Birincisi: Diyelim ki ben galericiden bir araç satın alacağım. Satıcı bana diyor ki; bu arabanın fiyatı peşin alırsan 50.000 TL, 12 ay vade ile alırsan 55.000 TL olur. Bende 12 ay vade ile 55.000 TL'ye almayı kabul ediyorum. Antlaşmayı yapıyoruz ve ödemeleri yapmaya başlıyorum. İşte asıl sorum burda başlıyor. Diyelim ki 2 ay sonra elime toplu miktarda para geçiyor ve arabanın borcunu toptan kapatmak istiyorum. Satıcıya diyorum ki; bak daha 10 ay vadem vardı ama ben sana borcun tamamını vereyim sende 1000 TL sini alma. Yani aracın fiyatı 54.000 TL'ye gelmiş olacak bu durumda. Satıcı bunu kabul ediyor. Çünkü bu günkü piyasa şartlarında peşin ara almak satıcının da işine gelecek. Zira oda geriye kalan 10 ayı beklemeden aldığı parayla başka araba alıp onu da satacak belki. Bu işlem caiz midir?

İkincisi: Yine aynı alışveriş akdinde durum tam tersi olursa. Yani 12 ay dolmasına rağmen ben borcumu ödeyemediysem ve satıcıdan 6 aylık ek süre istesem veya istemesem de satıcı zarara uğradım diyerek 55.000'in üstüne artı fiyat ekleyebilir mi? Bu işlem caiz midir? Emre Karkar

*******

Ve aleyküm selam.

Sevgili Emre, dilersen öncelikle sorundaki bir ifade hatasından yola çıkarak onu tashih edelim. "İki tane soru" olmaz, "iki soru" olur. Bu yanlış toplumumuzda -özellikle de siyasilerimizde- maalesef çok da yaygın. Mesela "İki tane adam" diyor! Oysa "tane" tabiri her yerde her şeyde kullanılmaz, onun istîmâli başka şeylerde, başka ifadelerdedir.

Sorularınızın cevabına gelince…

(1) Borçlunun, herhangi bir şart koşmadan borcunu vâdesinden önce ödemesi caizdir. [Bkz. İbn Âbidin, Reddü’l-Muhtâr, Beyrut, 1991, 5, 82] Keza alacaklının da herhangi bir şarta bağlı olmaksızın ödemenin erken yapılmasından dolayı alacağından bir miktar indirim yapması da caizdir. [Bkz. el-Merğınânî, el-Hidâye, 3, 60-61] Zira satıcı alacağının tamamından vazgeçebileceği gibi, indirim de yapabilir. Bu, müşteri lehine bir ikram olup, faiz şumûlüne (kapsamına) girmez.

Ancak alım-satım akdinde taraflar, vâdeli satılan malın bedelinin, vâde dolmadan ödenmesi halinde fiyatta indirim yapılmasını şart koşarlarsa; içlerinde Hanefîler’in de bulunduğu ulemânın çoğunluğuna göre bu akit fasit olur. Fasit akid de faizli muâmele hükmündedir. [Bkz. Serahsî, el-Mebsût, Beyrut, 1993, 13, 126; 21, 31; el-Merğınânî, el-Hidâye, 3, 48; İbn Âbidin, Reddü’l-Muhtâr, Beyrut, 1991, 5, 84-85, 91]

Alacaklı, vâdesi gelmiş olan bir alacağı için, borçluya, alacağının belirli bir kısmını tayin ettiği süre içerisinde ödemesi durumunda kalanından ibra edeceğini (borçtan kurtaracağını) söyler, borçlu da o süre içerisinde öderse bu caiz olur ve alacağının kalan kısmından ibra etmiş / kurtulmuş, temize çıkmış sayılır. [el-Merğınânî, el-Hidâye, 2, 180] Vâdesi dolmamış borçlarda alacaklının borçluya, borcun bir kısmını vâde dolmadan önce ödemesi şartıyla kalan kısmının düşürülmesi için yapılan bir sulh sözleşmesi Hanefî âlimlerine göre caiz değildir. Çünkü vâde, para karşılığında satılmış olur. Bu da faize girer. [el-Merğınânî, el-Hidâye, 3, 197; Ali Haydar, Dürerü’l-Hukkâm Şerhu Mecelleti’l-Ahkâm, 4, 57]

Mecmeu’l-Fıkhi’l-İslami (İslam Fıkıh Akademisi) de 1998 yılında aldığı 64 no’lu kararında; daha önceden şart koşulmuş olmaması ve araya üçüncü bir şahsın girmemesi kaydıyla, ister alacaklının ister borçlunun talebi ile olsun, vâdeli borcu peşine döndürme karşılığında borçtan indirim yapmanın caiz olduğuna karar vermiştir. [Mecelletü Mecmai’l-Fıkhi’l-İslâmî, Sayı, 6, sh. 193; Ayrıca bkz. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı, Dinî Bilgilendirme Platformu]

(2) Bir kişinin ödeme imkânı olduğu halde, zamanında borcunu ödememesi caiz değildir. Parası olduğu halde zamanında borcunu ödemeyen azabı hak eder. Bu, meselenin uhrevî cihetidir, dünyevi ciheti ve müeyyidesi ayrı.

Evet, ödeme imkânı olduğu halde zamanında borcunu ödemeyen borçlu, mânen sorumludur. Rasûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.), “Zengin kişinin borcunu ödemeyi ertelemesi / uzatması zulümdür[Buhârî, Sahih, Havâlât, 1, 2, İstikrâz, 12. Ayrıca bkz. Müslim, Sahih, Müsâkât, 33; Ebû Dâvûd, Sünen, Büyû’, 10; Tirmizî, Sünen, Büyû’, 68; Nesâî, Sünen, Büyû’, 100, 101; İbn Mâce, Sünen, Sadakât, 8] buyurmuşlardır.

Dünyevî hukuk açısından ise; kişinin zimmetinde bir borç sabit olur ve onu ödemeye yanaşmazsa, bu kişi yetkili makamlar tarafından ödemeye zorlanabileceği gibi, gerekli görülmesi halinde hapsedilir. Fakihler bu nevi bir cezanın uygulanmasını, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) mevzu ile ilgili hadislerine yani Sünnet’e dayandırmışlardır.

Borçlunun borcunu geciktirmesi sebebiyle, mesela enflasyon gibi bir sebeple alacaklı zarara uğrarsa ve miktar her ne ise borçluya bu zarar tazmin ettirilir, ödettirilir. Fakat alacaklı, keyfine ve kafasına göre ilave / artı bir fiyat uygulayamaz. Bu caiz olmaz. Borçlunun malî sıkıntı içinde olduğunu isbat etmesi halinde ise, yetkili makamlar, borcunu ödeyebilmesi için kendisine belli bir süre tanır. Maamafih bu durum da, alacaklının kanunî hakkını istemesine engel teşkil etmez.

Go to top