es-Selamu aleykum hocam..
Nefis ile mücadele en büyük cihaddır hadisinin sahih olmadığını kelam-ı kebir olduğunu sahur programlarında çıkan bir hocanın uydurma hadis olduğunu, asıl ayette ve hadiste geçen asıl cihadın düşman karşı yapılan cihad olduğunu ve çeliştiğini, bunun Tarikatların nefis ile olan mücadelede dile getirdiklerini ve hadisin hiç bir şekilde kaynağının bulunmadığını söylemesi ile alakalı konuyu size sormak istedim..Selam ve dua ile..
*******
Ve aleyküm selam.
Bahis mevzuu olan metin, hadis-i şeriftir, hem de hasen… Kelâm-ı kibâr (sizin ifadenizle kelam-ı kebir) olduğunu söyleyenler, âmiyane tabirle 'halt etmişler'… Binaenaleyh;
Asıl çelişki onların ‘kuş beyinleri’nde…
Onlar kaynağını bulamadıklarında, kaynak olmamış mı oluyor?
Kaynak, sadece onların kasır basarlarıyla bakıp, fakat basiretten mahrum oldukları için göremedikleri eserlerden mi ibaretmiş?
Safrası bozuk kişinin, balın tadını alamamasında balın suçu nedir?
Görme engelli kişinin bir şeyi görememesinde o şeyin bir kabahati olur mu..? diyelim ve sadede gelelim.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) o hadis-i şeriflerinde cihadı iki kısma ayırmışlardır:
1. Cihâd-ı asgar: Küçük hatta küçücük cihad. Yani görünen düşmanla yapılan bu cihada / savaşa Peygamberimiz (s.a.v.) küçük cihad adını vermiştir.
2. Cihâd-ı ekber: Büyük / en büyük cihad. Bu da görünmeyen düşmanla yani nefisle yapılan cihaddır.
Bu husustaki mübarek sözün, yani “Racâ‘nâ mine’l-cihaadi’l-asğari ile’l-cihaadi’l-ekberi” hadis-i şerifinin aynı lafızlarla rivayet edildiği kaynaklar için müracaat edilebilecek eserler:
1) el-Hatîb, Tarihu Bağdad, hadis no: 7345.
2) Zebîdî’nin İhya Şerhi’nde Irakî’nin bu hadisi Beyhakî’nin Kitabü’z-Zühd’de rivayet ettiği yönünde açıklama yer alır.
3) İthafü’s-Sâdeti’l-Müttakîn, c. 8, s. 657.
4) Ayrıca , “Mücahid nefsiyle cihad eden kişidir” [Tirmizî, Fezâili’l-Cihad, bab no: 2, hadis no: 1621, Tirmizî bu hadisin sahih olduğunu bildirir.] Bu hadis de bahis mevzuu hadisi te’yid etmekte / desteklemektedir.
5) Keza Seyyid Ahmed el-Ğumârî, Avârifü’l-Maârif üzerine yaptığı tahriç çalışmasında, bu hadisin muhtelif bütün nakillerini inceledikten sonra, onun hasen derecesinde olduğunu bildirir. [Bkz. Avâtıfu’l-Letâif, c. 1, s. 188.]
6) Zikri geçen hadisi İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri de Mektubat’ında nakletmektedir.
Dilerseniz o kısmı teberrüken ve teyemmünen (feyizlenmek-bereketlenmek maksadiyle) kaydedelim.
“…Bilinmesi gerekir ki; mutmain olmakla birlikte nefsin kendi sıfatlarını / özelliklerini korumasında çok menfaatlar, sayılamayacak kadar faydalar vardır. Çünkü nefsin kendi sıfatlarıyla zuhur etmesi tamamiyle engellenecek / buna mâni olunacak olsaydı, manevi terakkînin önü kesilir ve ruhta melekîlik karakteri başgöstererek kendi makamına hapsolurdu…
“Ruhun terakkîsi nefse olan muhalefetindendir. Nefse muhalefet kalmayınca, terakkî nasıl gerçekleşecekti!..
“Seyyidü’l-kâinat aleyhi efdalü’s-salavâti ve ekmelü’t-teslîmât, kâfirlerle yaptığı bir savaştan (Tebuk harbi) dönerken, “Küçücük cihaddan en büyük cihada döndük” buyurmuşlar… Burada Peygamberimiz (s.a.v.) nefisle olan cihadı, en büyük cihad olarak ifade etmişlerdir.” [A.g.e., Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy., 1, 41]