Selamün Aleyküm,
Halis Hocam, Fazilet takviminin 18 ağustos (1915) yaprağının arkasında Emir Timur diye bahsedilen şahıs, Yıldırım Beyazıd'la savaşan Osmanlı'nın bel kemiğini kırani Fetret devrine sebep olan Timur mu ? Yoksa başka bir şahıs mı ?
*******
Ve aleyküm selam.
Takvimle alakalı soru ve meselelerinizi, firmanın takvim ünitesine sormanız daha uygun ve daha isabetli olur. Maamafih sormuşsunuz madem, eski bir takvimci olarak tabii ki cevaplayabiliriz.
O yazıda bahse mevzu olan ve “Emir Timur” diye zikredilen zât, aynen dediğiniz gibi Timurlenk rahmetullahi aleyhdir. Timur, sağ ayağı aksak kalacak şekilde darbe aldığından dolayı kendisine Farsça Timurlenk, Türkçe olarak ise Aksak Timur denilmekteydi.
Söz konusu savaşın tarihî sebepleri, siyasî-askerî, içtimaî-iktisadî neticeleri apayrı bir müzakere ve mütâlaa mevzuudur. Merak ediyorsan, tarihî kaynaklara müracatla araştırır, bakar, görür ve üzerinde tefekkür-taakkul-tezekkür edersin. Bu noktada özetle söylenebilecek en kısa söz; Atalarımızın dediği gibi,
“İki testi çarpışınca biri kırılırsa biri de çatlar.”
Yani bir çatışmada, yenen de yenilen de zarar görür. Aynen öyle de olmuş. İki Sünnî Müslüman ordu karşı karşıya gelmiş, maalesef İslâm âlemi topyekün zarar görmüş!
Gerek Timur’un galibiyetinin, gerekse Yıldırım Beyazıt’ın (rahmetullahi aleyhima) mağlubiyetinin altında maddî-manevî, zâhirî-bâtınî pek çok sebepler vardır. Oku, öğren dememdeki kastım budur. Tarih, bize okutulduğu gibi basit manada sadece bir kronolojiden ibaret değildir. Bâhusus sebep-sonuç ilişkileri mühimdir. Bunlardan alınacak dersler ise ehemdir, elzemdir!
Ayrıca bu ve benzeri mevzularda hassas olmamız lâzım. Zira her iki taraf da Müslüman… Binaenaleyh haklarında konuşurken-yazarken üslûbumuza, ağzımızdan çıkan, kalemimizden-klavyemizden dökülen kelime ve kavramlara dikkat etmeliyiz. Bu mesele bir bakıma, tarihteki diğer Müslüman grupların biribirleriyle olan mücadele ve muharebelerine benzemektedir.
Son söz olarak şairin dediği gibi, herhalde, 'Esrâr-ı İlahî perde-perde / Bilemem ki neler var geride!' demekten de kendimizi alamayız. O bakımdan hiçbir zaman ve hiçbir ânımızda kader’i de unutmamalı, hatırdan çıkartmamalıyız.