S.a. Şahmeran duası diye bir dua var mıdır?İsim mahfuz
*******
Dilerseniz öncelikle mezkür kelimeyi tahlil edelim.
“Şahmeran”, Farsça bir terkiptir. Yılanların şahı manasına gelen ve iki kelimeden teşekkül eden "şâh” ve “merân" yani şâh-ı merân’dan meydana gelmiştir.
Şahmeran'la alakalı bütün efsânevî kayıtlar ve Şahmeran efsanelerine hâs bütün tasvirlerde bu varlık dişidir. Şahmeran kültürü daha çok Cizre ve Nusaybin civarında yaygındır.
Mersin’in Tarsus ilçesinde de bu varlığın o civarda yaşadığına inanılır. Aynı isimli bir efsane Mardin havalisinde de geçer. Bu çevrede Şahmeran bir resimle tasvir edilir ve Şahmeran ustaları tarafından yapılan tablolar evlerin duvarlarını süslemekte kullanılır.
Şahmeran; masallarda, hikâyelerde akıllı ve iyiliksever olarak tavsif ve tarif edilir. Belinden aşağısı yılan, üstü ise insan şeklindedir.
Bazı kayanklarda şu açıklamalara da yer verilmiştir:
Binlerce yıl önce yedi katlı yerin altında Tarsus'ta yaşayan yılanlar vardı. Meran adı verilen bu yılanlar, gerçekten akıllı ve şefkatli idi. Onlar barış içinde yaşarlardı. Meranların kraliçesine Şahmeran denirdi. O genç ve güzel bir kadındı.
Efsaneye göre, Şahmeranı gören ilk insan Cemşab oldu. O, geçimi için odun satan fakir bir ailenin oğluydu.
Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfederler. Balı çıkarmak için Cemşab'ı aşağıya indiren arkadaşları, paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçarlar. Cemşab mağarada bir delik görür ve buradan ışık sızdığını farkeder. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye girer. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler ve bir havuz ile pek çok yılan görür. Havuzun başındaki tahtta süt beyaz vücutlu bir yılan oturmaktadır.
Şahmeran'ın itimadını kazanan Cemşab uzun yıllar bu bahçede yaşar. Yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarır. Bunun üzerine Şahmeran da kendisini salıvereceğini, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini ister. Şahmeran'a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran'ın yerini kimseye söylememiş.
Ancak bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Vezir, hastalığın çaresinin Şahmeran'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salınmış. Cemşab kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılmış. Şahmeran Cemşab'a;
"Beni toprak çanakta kaynatıp suyumu Vezire içir, etimi de Padişaha yedir" demiş.
Böylece Vezir ölmüş Padişah da iyileşip Cemşab'ı veziri yapmış.
Efsaneye göre Şahmeran'ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Efsane bu ya; Tarsus'un, Şahmeran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istilâ edileceği rivayet edilir. Bkz. wikipedia
Şimdi gelelim sözü edilen Şahmeran duasına…
İnternette ve bazı kitaplarda ‘Şahmeran duası’ diye bir duadan bahsediliyor. Ancak, temel İslâmî kaynaklarda böyle bir dua yok. Dua ve esrarı ile havâs mevzularında meşgul olanlar, ekseriyetle birçok duayı bir araya getirerek, evirip çeviriyor, süsleyip püslüyor, yaldızlıyor, farklı isimler altında okuyucuya sunuyorlar... Mesela Şahmeran duası, Döngel duası, Kayıp bulma duası, muhabbet duası… şu dua bu dua diye farklı ünvanlarla isimlendiriyorlar. Bunların çoğunun aslı-esası yoktur. Sağlam kaynaklara dayanmıyor.
Bir defa başta da açıklamaya çalıştığımız gibi, Şahmeran ismi İslâmî bir kelime değil, efsanevî bir kavramdır. İslâm tarihiyle, İslâm irfanıyla (kültürüyle) alakası yoktur. Bununla birlikte bahsedilen duada, İslâmî esaslara zıt bir ifade ve ibare de mevcut değildir. Biraz önce belirttiğimiz gibi, birçok duayı harmanlayıp bir araya getirmişler. Sonra da Şahmeran duası diye ortaya koymuşlar. Meselenin aslı-esası, hakikati-mahiyeti budur.
Peki, madem duada mahzurlu bir şey yoksa okunamaz mı?
Dileyen okur. Okuyana okuma denilmesi gerekmez. Zira ismi ne olursa olsun, hatta ismi-ünvanı olmasa dahi güzel olan, içinde Allah’a isyanı-günahı mucip bir ifadenin bulunmadığı her dua okunabilir.
Ancak tasavvuf erbabı mü’minler, öyle her duyduğu-gördüğü duayı / duaları okumak yerine, kendilerine tavsiye edilenleri okurlar, okumalıdırlar. Bu da bâtın-i şeriatte / maneviyat yolunda tavsiye edilen bir edeptir. Nitekim Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye’nin 33’üncü ve son halkasını teşkil eden Üstâzünâ Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) hazretleri, bu usûle işaret ettikleri bir hatırlatmalarında, ‘Ben pîrândan izinsiz bir dua dahi okumadım’ buyurmuşlardır. Binaenaleyh müntesiplerinin de bu düstura riayet etmeleri iktiza eder. Zira ‘Usûlü terk eden vusulden (maksada-hedefe-gayeye ulaşmaktan) mahrum kalır.’ ‘Mürîdin fıkhı mürşidinin amelidir.’
***
Merak edenler için Şahmeran duasının latinize edilmiş metni:
“Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Hayyül Kayyûm. Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-aliyyü’l-Hakîm.
Allâhu lâ ilâhe illâ hüve’s-Semîu’l-Alîm. Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’r-Rahmânürrahıym
Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Vâhıdü’l-Ehad. Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Ferdü’s-Samed.
Allâhu lâ İlâhe illâ Hüve’r-Raûfu’r-Rahîm. Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Azîzü’l-Hakîm.
Allâhu lâ ilâhe illâ hüve’z-Zâhiru’l-Bâtın. Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Ahadü’s-Samed.
Allâhu lâ ilâhe illâ Hüuve’l-Fettâhu’l-Alîm. Allâhu lâ ilâhe illâ Huve’l-Azîzü’l-Alîm.
Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Hannânü’l-Mennânü’d-Deyyân. Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Kadîru’l-Kaahir.
Alâhu lâ ilahe illâ Hüve’r-Râfîu’l-Alîm. Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’r-Rabbü’l-Arşi’l-Azıym.
Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Melikü’l-Kudüs. Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Hamdü’l-mübîn.
Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Bâisü’l-Vâris. Allâhu lâ ilâhe illâ Hüve’l-Esmâü’l-Husnâ.
Hüve’l-Hayyü lâ ilâhe illâ Hüve Fed’ûhü Muhlisine Lehü’d-dîn. el-Hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn. Bi Rahmetike yâ Erhame’r-Râhımîn. Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-Azıym.”
Mealini gereksiz görüyoruz. Zira duada geçenler ekseriya kelime-i tevhid, sonra da Esmâ-i Hüsnâ ile bunlara müteallık bazı kısa ayet ve niyaz cümleleridir.