Salemun aleykum hocam, bi sorum olacak, kulak cinlamasi hakkında, Peygamber Efendimizden olduğu söylenmekte, bunun asli nedir hocam? Allaha emanet olun. Mehmet Murat Karakahraman – facebook

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Kulak çınlaması, ind-i Bârî’de hüsn-i zikrin geçmekten (Cenab-ı Hak nezdinde / Allah katında iyilikle anılmaktan dolayı) olup, salât-ı şerife getirmek lazımdır.” [Ebu’l-Faruk Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)]

Bu demektir ki; her ne kadar bazıları, özellikle de İbnü’l-Cevzî rahımehullah [*], el-Mevzûât’ında (3, 76) mevzudur / uydurmadır dese de, "Birinizin kulağı çınladığı zaman, bana salât getirsin; ‘beni hayırla ananı Allah (c.c.) da (nezdindekiler / melekler yanında) hayırla ansın’ diye dua etsin” mealindeki hadis sahihtir. Eğer sahih olmamış olsaydı, son devir dersiâmlarından Nakşî yolu Müceddidîn silsilesinin 33’ncü ve son halkasını teşkil eden, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) verâset-i tâmmesine sahip mürşid-i kâmil ü mükemmil bir zat olan Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri, hadis-i şerifin meali mahiyetindeki yukarda kaydettiğimiz o sözü sarf eder miydi hiç!

Erzurumlu İbrahim Hakkı (k.s.) hazretleri de Mârifetnâme’sinde ‘çınlama’dan değil de ‘seğrime’den söz ederek şöyle der:

‘Kulak seğrir; sağ ve solda hoş haberdir. Boğaz da kulakla seğirirse; sağda mal, solda gamdır.[A.g.e, 44. Kısım, 8. Bölüm]

Meseleyi tıbbi açıdan değerlendiren uzmanların görüşlerine gelince… 

Kulak çınlamasının tıbbi bazı sebepleri vardır. Bunları aşağıda açıklamaya çalışacağız.
Ancak, eskiden beri insanlar arasında cari olan bir inanış, belki bu konuya ışık olabilir. Şöyle ki, bir insanın kulağı çınladığı vakit, “birileri benden bahsediyor / beni anıyor veya falanın kulağını çınlattık” gibi ifadeler kullanılmaktadır. 

Gerçekte dışarıdan gelen bir sesli uyaran olmadan hastanın ses algılamasına Kulak çınlaması (tinnitus) denir. Bu ses değişik tonlarda ve özelliklerde olabilir. Hastalar kimi zaman bir çınlama, kimi zaman uğultu, rüzgâr sesi veya bir makinenin çalışma sesi gibi diye tarif edebilirler. Bunların hepsine birden ‘tinnitus’ adı verilir. 

Tinnitusa yol açabilecek çok sayıda sebep vardır. Bunlar arasında Kulak kiri (buşon) gibi basit sebepler olabileceği gibi, iyi ya da kötü huylu tümörler gibi ciddi faktörler de olabilir. Kulak çınlaması daha çok ileri yaşlardaki kimselerde görülmesine rağmen her yaşta olabilir. En sık görülen sebepler olarak şunlar sayılabilir:

- İç kulağın yaşlanması

- Kulağa giden damarlarda daralma

- Hipertansiyon

- Gürültülü ortamlarda bulunma

- Orta Kulak iltihapları

- Dış Kulak rahatsızlıkları

- Kolesterol ve diğer yağların yüksek oluşu

- Psikolojik faktörler (depresyon , gerginlik)

- Kullanılan ilaçlar (aspirin ve bazı antibiyotikler...)

Bunların dışında; daha seyrek görülen sebepler çok uzun bir liste oluştururlar. 

Tinnitusun bir hastalık olmayıp, başka bir hastalığın belirtisi / habercisi olduğu unutulmadan teşhis konulmaya çalışılmalıdır. Ancak tinnitusun gerçek sebebi çoğunlukla tesbit edilemediği için, tedavide hedef, tinnitusun azaltılması olmaktadır. Kulak çınlamasının sebebi araştırılırken en sık uygulanan tetkikler şunlardır:

- Odiometrik tetkikler (orta Kulak ve iç Kulak ölçümleri)

- Tansiyon ölçülmesi

- Kan tahlilleri (kan şekeri, kolesterol, karaciğer, guatr tetkikleri)

- Radyolojik İncelemeler (Normal grafiler, bilgisayarlı tomografi, manyetik resonans).

Yapılan tetkikler sonucunda eğer tinnitusa sebep olabilecek bir hastalık bulunursa, o hastalığın tedavisi yapılmaya çalışılır. Ancak mevcut hastalığın başarılı tedavisi bile tinnitusu ortadan kaldırmayabilir. 

Sebebi belli olsun olmasın, tinnitusu azaltmak için en sık başvurulan yöntem ilaç tedavisidir. Bu maksatla; iç kulağa giden kan akımını arttırıcı ilaçlar kıllanılır. 

Tinnitus eğer hastanın günlük hayatını olumsuz yönde etkileyecek kadar şiddetliyse, ‘tinnitus masker’ denilen ve işitme cihazına benzer cihazlar faydalı olabilmektedir. Tinnitus sebebiyle uykuya dalmakta zorlanan hastalar için pratik bir yöntem, yatmadan önce 15-20 dk. süre ile walkman dinlemek olabilir. Bu tinnitusu geçici olarak kaldırabilir.

Ne dersiniz; çok rahatsız etmediği sürece en güzeli, “salavât-ı şerife”ye devam etmek değil midir? Hastalık derecesinde de olsa kulak çınlamamız, umulur ki bu vesileyle Cenab-ı Hak şifasını veriverir. Zira Şâfî isminin sahibi O’dur. Başvurduğumuz sebepler ne olursa olsun, O’ndan başka şifa verecek yoktur. 

Rabbim cümlemizin ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’in istisnasız bütün hastalıklarına âcil, hasarsız ve kalıcı şifalar ihsan eylesin. Amin…

 

Dipnot

[*] İbnü’l-Cevzî (rh.); tefsir, hadîs, târih ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimidir. Künyesi, Ebu’l-Ferec olup, ismi, Abdurrahmân bin Ali bin Muhammed bin Ali bin Ubeydullah bin Abdullah bin Kasım bin Nadr bin Kasım bin Muhammed bin Abdullah bin Abdurrahmân bin Kasım bin Muhammed bin Ebî Bekr Sıddîk’dir (rahmetullahi aleyhim ve radıyallahü anhüm). Ebu’l-Ferec, büyük dedesi Câferu'l-Cevzî’ye ait el-Cevzî nisbetinden dolayı, İbn Cevzî diye meşhûr oldu. Kendisine de; el-Kuraşî, et-Teymî, el-Bekrî, el-Bağdâdî nisbet edildi. İbn Cevzî, Hanbelî mezhebine mensup büyük bir müfessîr, kudretli bir edîb, târih ve terâcim (biyografi) müellifidir.

İbn Cevzî’yi, İbn-i Teymiyye’nin talebesi olan İbn Kayyim el-Cevziyye ile karıştırmamalıdır. İbn Kayyim 1292-1350 (H. 691-751) târihleri arasında yaşamıştır. Aralarında bir buçuk asırlık bir zaman farkı vardır. Ayrıca itikad ve fikrî bakımdan da çok farklı şahsiyetlerdir. Ebu’l-Ferec ibni Cevzî, Ehl-i Sünnet, diğeri ise dört mezhebe uymayan bid’at ehli birisidir.

Ebu’l-Ferec ibni Cevzî’nin doğum târihi kesin bilinmeyip, 1120 (H. 511) senesinde Bağdâd’da doğduğu tahmin edilmektedir. 1201 (H. 597) yılında vefat etmiştir. [Bkz. İslam Tarihi Ansiklopedisi6. Cild]

Go to top