Selamünaleyküm Hocam, Hocam birkaç tane aklımda soru var. Onları soracaktım. Sorularım biraz fazla oldu ve karışık oldu kusura bakmayın.
1) Geçen birisi, İki vakit namazı arasında en az 30 dk beklemen gerekir, dedi. Böyle bir durum var mı? Böyle bir durum varsa bunun hükmü nedir. Yani 30 dk beklemeyip kılsan ne gibi sorun olur. Ayrıca sadece farz namazları için mi geçerli yoksa nafile namazları için de geçerli mi?
2) Geçen ikindi namazı kılarken birkaç kişi cemaat oluşturmuş ikindinin farzını kılıyor ben ise ikindinin sünnetini kılmaya başladım. Böylelikle farzı da kendim kıldım. (İkindi namazının sünnetini kılmazsak olur biliyorum fakat fırsatım varken ikindinin sünnetini kılmaya çalışıyorum) Ben farzı bitirdikten sonra o cemaatten biri geldi ve “bir yerde farz namaz kılınıyorsa ona uymalısın yoksa tek başına kılarsan namazın kabul olmaz” dedi. Böyle bir durum var mı?
3) Yatsı namazının sünnetini kılarken ikinci rekatta oturduktan sonra tahiyyat okuduktan sonra salli ve barik okumadan kalkarsan sehiv secdesi yapmak gerekir mi yoksa yapmazsan da namaz olur mu? Ayrıca Yatsı namazının sünnetinde 3. rekata kalkınca Sübhaneke yi okumazsak sehiv secdesi yapmak mı gerekir?
4) Namaz esnasında sehiv secdesi yapılması gereken bir hatayı namaz esnasında birden fazla yapınca namaz bozulur mu yoksa birden fazla hata için bir kere sehiv secdesi yapmak yeterli olur mu?
5) Elinde kanayan yara var. Vakit geçmek üzere kan durmuyor. Yaranın üzerine yara bandı yapıştırıp abdest alıp namaz kılsak olur mu? Sitenizden araştırdım fakat tam bir şey bulamadım. Veya başka çaresi var mı?
6) a-Sitenizdeki kuru temizleme ile ilgili cevabınızı okudum fakat tam anlayamadım. Demek istediğim pantolonum su ile yıkamak için kumaşı uygun değil. Evde yıkarsak kumaş çekebilir. Elbisede ise necaset olup olmadığını bilmiyorum. Yani normal günlük kullandığım pantolon. Kuru temizlemeye sorduğum kadarıyla da su değil de kimyasal madde kullanıyorlar. Pantolonumu kuru temizlemeye verip temizlendikten sonra namaz kılmama engel olur mu? b- Veya pantolonda necaset olsa pantolonu 3 kere kuru temizlemeye versek necaset temizlenmiş olur mu? (aynı kimyasal maddeyi kullandıkları için olmaz demiştiniz) Mehmet Mehmet – Facebook
*******
Ve aleyküm selam.
Canım kardeşim; kafana takılan bu soruların hemen hemen tamamı, kusura bakma ama basit ilmihal bilgileriyle alakalı, böyle bir format için oldukça gereksiz meseleler…
Dolayısiyle hatırlatmak isterim; vaktim vardı, sabrım ve sağlığım -hamdolsun- elverdi, cevaplamaya çalıştım. Fakat özellikle sehiv secdeleriyle ilgili soruların tamamen fuzuliyattan... Zira temel ilmihal bilgisine sahip hemen her mü’min, namazda hangi hallerde sehiv secdesi gerektiğini de gerekmediğini de bilir, hatta bilmesi gerekir. Al eline ilmihali, bak, oku, anlamaya çalış. Şayet namazda terk veya te’hir edilen bir fiil sünnet ise, niçin sehiv secdesi gereksin? Hanefi mezhebine göre sehiv secdesi, bir namazın kusurlu kılınması hâlinde, bu kusuru düzeltmek maksadı ile namazın sonunda yapılan secdedir malum. Kusur da, ekseriyetle namazda farzın te'hiri, vâciplerden birinin unutularak terki (yapılmaması) yahut te’hiri (geciktirilmesi) veya takdimi (vaktinden önce yapılması) suretiyle ortaya çıkar. Namaz içinde bu yanlışlıklar hatırlanırsa, namaz sonunda sehiv secdesi yapılır. Sehiv secdesi malum, vâciptir.
Peki, sen namazın farz ve vaciplerini bilmiyor musun? Bilmiyorsan şayet, büyük eksiklik... Bu eksikliği sür’atle gidermen, bunun için de öğrenmen lazım. Onları bildikten sonra da, nerede sehiv secdesi gerekir, nerede gerekmez rahatlıkla çözebilirsin. Soracak yer aramana gerek kalmaz. Öyle değil mi? Bu husutaki şaşmaz ölçü budur. Her yerde her zaman aynıdır, değişmez.
Anlaşıldı mı Mehmet Mehmet rumuzlu kardeşim?
Şimdi gelelim soru diye dile getirdiklerinin cevaplarına…
1. Hayır, iki vakit arasında öyle bir bekleme süresi söz konusu değildir. Her namaz kendi vakti girdiğinde eda edilir. Hatta vakti üçe bölecek olursak; ilk kısım en faziletli bölümdür, ikincisinde ecir biraz düşer, üçüncü kısımda ise kişi ancak borcunu eda etmiş / ödemiş olur. Belki o söz; öğleyi asr-ı evvel içinde kılan kişinin, ikindiyi yarım saat veya 45 dk. sonra yani mevsimine göre asr-ı sâni girdikten sonra eda etmesini kastetmiş olabilir. Veya bulunduğu mecliste bu anlatılmak istenmiş, fakat dinleyenin bunu tam olarak kavrayamamış olması da mümkündür.
2. En doğru ve faziletli olan, hemen cemaate iştirak etmendi. İkindinin sünneti gayr-i müekked olduğu için farzdan sonra eda edemezsin; tamam, ama farzı tek başına kılmaktan 27 derece farklı olan cemaat sevabına nail olmuş olursun. Bunun yanında ise gayr-i müekked bir sünnetin / nafilenin hiçbir hükmü olmaz. Kıldığın farz şer’î bakımdan sahihtir, namazın geçerlidir, bununla borcun ödenmiş olur. Fakat evlâ olanı terk ettiğin için sevap bakımından zarara, hem de büyük zarar uğramış oldun.
Camide, bırakınız cemaatin farza durmasını, şayet kamet başlamışsa yapılacak iş, hemen cemaate iştirak edip farzı cemaatle kılmak, cemaat sevabını kaçırmamaktır. Sonra da kılamadığınız ilk sünnet müekked ise (öğlenin sünneti gibi) onu kılmaktır. Bilindiği üzere öğlenin ilk sünneti ikindi gibi değildir, farzdan sonra kılmakta bir mahzur yoktur. Böylece hem 27 derecelik cemaat sevabı alınmış, hem sonra da olsa sünnet kılınmış olmaktadır.
Bu uygulama, cumaya gidildiğinde de aynıdır. Camiye gelince sünnet kılınmış da imam hutbeye çıkıyorsa oturup hutbe dinlenir. Cumanın farzını imamla birlikte kıldıktan sonra kişi, kılamadığı ilk sünneti, arkasından da son sünneti kılar. Ardından da zuhr-i ahîr ve vaktin sünnetini kılar.
Peki, bu durumda sabah namazının sünneti nasıl kılınır?
Sabah namazının sünneti öğle gibi farzından sonra kılınamayacağından, kamet getiriliyor da olsa önce bir köşede acele ile sabahın sünnetini kılmayı tercih etmek, sonra Tahiyyat’ta da olsa imama erişmeye çalışmak doğru olandır. Böylece hem sabahın çok kuvvetli olan sünnetini terk etmemiş, hem de Tahiyyat’ta bile olsa cemaat sevabına erişmiş olur.
Ancak, sünnete başlayacak olan kimse, farzı kaçıracağını düşünürse, artık sünnetten mahrum kalmayı göze alıp cemaate erişmeyi tercih etmesi gerekecektir. Çünkü cemaatteki 27 derecelik sevap, tek başına kılınan sünnette yoktur.
Sabah namazının bu farkından dolayı denilmiştir ki: Namazlarda kamet getirilirken sünnete başlamak mekruhtur. Ancak sabah namazı bundan müstesnadır. Sabah namazında kamet getirilirken de olsa imama yetişeceğini ümit eden kimse aceleyle sünneti kılar, sonra Tahiyyat’ta da olsa imama erişmeyi tercih eder. Eğer cemaate erişemeyecekse, sünneti terk edip hemen imama uyar. Çünkü sabah namazının tek başına kılınan sünneti ne kadar faziletli olursa olsun, 27 derece fazla olan cemaat sevabına ulaşamaz.
Aslında, sabahın sünnetini camide değil evde kılmak en faziletli olanıdır. Hadis-i şerifte bu sünnetin evde kılınması hususunda müjdeli haberler verilmektedir: "Sabah namazının sünnetini evinde kılanın gerginliği azalır, rızkında bereket çoğalır, hayatının sonu da hayırla noktalanır!" Bundan dolayı Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) sabah namazının sünnetini hep Hane-i Saadetleri'inde kılar, mescidde kılanları da teşvik etmez, evlerinde kılmayı tavsiye buyururdu!" [Bkz. Mehmed Zihni Efendi, Nimet-i İslam, Namaz bahsi]
3. İkindi ve yatsı namazının ilk sünnetinin ilk teşehhüdünde Salli ve Bârik dualarını okumak sünnettir. Okumamaktan dolayı sehiv secdesi gerekmez. Fakat sünnet terkedildiği için sevabından mahrum kalınmış olur. İkindi ve yatsı namazının ilk sünnetleri iki rek’at olarak da kılınabilmektedir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) bazan iki rek‘atta bir selâm vererek de kılmıştır. Bu sebepten ikindi namazının ve yatsı namazının ilk sünnetlerinin ilk oturuşlarında Salli-Bârik duaları da okunmaktadır.
Namazlarda Sübhaneke okumak mutlak manada sünnettir, sünnetin terkinde ise biraz önce de belirttiğimiz gibi, sehiv secdesi gerekmez.
Malum olduğu üzere sünnet namazlar müekked ve gayr-i müekked sünnetler diye ikiye ayrılıyor.
Müekked olan sünnetler: Beş vakit namaza ve cuma namazına bağlı olarak kılınan namazların bir kısmı müekked sünnettir. Bir hadiste bu mahiyetteki sünnetler şöyle belirlenmiştir:
"Her kim bir gün ve gecede, farz namazlar dışında on iki rek’at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona Cennet’te bir ev bina edecektir. Bunlar şu namazlardır: Sabah namazından önce iki rek’at, öğleden önce dört rek’at, öğleden sonra iki rek’at, akşamdan sonra iki rek’at ve yatsıdan sonra iki rek’at." [Tirmizi; Sünen, Salât, 189; Nesâî, Sünen, Kıyâmül-Leyl, 66; İbn Mâce, Sünen, İkâme, 100]
Müekked olan dört rek’atlı sünnetlerin ikinci rek’atında, Tahiyyat'tan sonra başka bir dua okunmadan ayağa kalkılır ve ayakta da Sübhaneke okunmadan Besmele ile Fatiha'ya başlanır.
Gayr-i müekked sünnetler: Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.v.) kesintisiz devam etmediği ve bazan terk ettiği sünnetler olup, bunlara mendup da denir. Bu namazlar şunlardır:
(I) İkindi namazından önce tek selamla kılınan dört rek’at namaz. Rasûlullah (s.a.v.) bu namaz hakkında şöyle buyurmuştur: "İkindi namazından önce dört rek’at namaz kılan kimseye Allah rahmet etsin." [Tirmizî, Sünen, Salât, 301]
(II) Yatsı namazından önce kılınan dört rek’at namaz. Hz. Âişe’den (r.anha) şöyle dediği nakledilmiştir:
"Nebî sallallahu aleyhi vesellem, yatsıdan önce dört rek’at namaz kılardı." [Zeylaî, Nasbu’r-Râye, 2, 145 vd.; eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, 3, 18]
Bu iki sünnet gibi, ikişer ya da dörder kılınması mümkün olan teravih gibi nafileleri dörder rek’at olarak kılarken, Tahiyyat'tan sonra Salli-Bârik okunur ve üçüncü rek'ata kalıkınca Sübhaneke okunduktan sonra Euzü-Besmele ile Fatiha'ya başlanır.
Bu namazların üçüncü rek’atında Sübhaneke okunmasının sebebi, gayr-i müekked sünnet olmasındandır. İki rek’atta bir selâm verilse bile kaza edilmesi gerekmez. Halbuki, öğle namazının ilk sünnetinin ilk iki rekatında selâm verilse, yeniden kılınması gerekir.
4. Bir namazda sehiv secdesini gerektiren birçok hata ile namaz bozulmaz, hataların tamamı için de tek sehiv secdesi kâfidir.
5. Yaranın üzerine band yapıştırarak abdest alıp namaz kılmak olur, caizdir. Tabii oraya su değmiyorsa, bandın (sargının) üzerini meshetmek gerekir. Kısacası, kanı nasıl durdurabiliyorsan durdur. Fakat en uygunu herhalde yara bandı ile kapatmak olur. Bu mevzuda detaylı bilgi için bkz.
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/938-sargi-ve-gusul.html
6. Madem okudun anlayamadın, yeniden oku, anlarsın. Aynı şeyleri dumadan tekrar edecek vaktimiz yok. Bu bir… İkincisi, elbisede necaset olup olmadığından şüpheleniyorsan, yıka. Yıkayamıyorsan kurutemizlikçiyle görüş, necasetini de gidersin. Bilir onlar neyi nasıl temizleyeceklerini… O gideremiyor, siz de temizleyemiyorsanız şayet, at o pantolonu, temizlenebilir bir bir pantolon edin kendine. Kıtlıkta-yoklukta-zarurette kalmış değilsindir herhalde… Necaset varsa ve temizlenmemişse, fıkhî ölçüler dairesinde namaza mâni olacak miktarı da vardır, olmayacak durumu da vardır elbette… Bunun hakkında sitede bilgiler mevcut, onları da ara bul ve anlayarak okumaya çalış. Eğer necaset az ve namaz caiz olabilecek miktarda dahi olsa, kerahetten uzak değildir. Öyle bir elbise ile namaz kılmak mekruh olur. Uzak dur o kafana taktığın pantolondan!