s.a. hocam namazlarımı sandalye üzerinde oturarak kılıyorum, ama çok eleştiri alıyorum, ne yapmam gerek? (İsim mahfuz)
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Hasta veya beden ve zihin bakımından özürlü olan kişiler de, gücüne göre namaz kılmakla yükümlüdür. Namazın kıyam, rukû ve secde gibi rukünlerini yerine getirmek farz olduğu için, özürsüz olarak bir farzı terk etmek namazın sıhhatine engel olur. Kur'ân-ı Kerim’de mü’minler hakkında, “…secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden…” [Zümer suresi, 9] buyurulur. Ve yine buyrulmuştur ki; "Gönülden boyun eğerek Allah için namaza kalkın." [Bakara suresi, 238] "Ey iman edenler, rukû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin..." [Hac suresi, 77]
Bir rahatsızlığı yüzünden ayakta namaz kılmakta zorlanan İmran İbn Husayn’ın (r.a.) sorusu üzerine Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Namazı ayakta kıl, eğer buna gücün yetmezse oturarak, yine gücün yetmezse yaslanarak kıl.” Nesâî’nin rivâyetinde şu ilâve vardır: “Eğer gücün yetmezse sırt üstü kıl. Allah kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.” [Buhârî, Sahih, Taksir, 19; Tirmizî, Sünen, Mevâkît, 157; Ebû Dâvud, Sünen, Salât, 175; Zeylaî, Nasbu'r-Râye, 2, 175]
Bu duruma göre, hasta ayakta namaz kılmaya güç yetiremez veya ayağa kalkınca hastalığının artmasından veya uzamasından yahut da şiddetli ağrı duymasından korkarsa, namazı oturduğu yerde kılar, gücü yeterse rükû ve secdeye varır. Çünkü zorluk kolaylığı celb eder, zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur. Bir hasta, bir yere dayanarak ayakta namaz kılabildiği sürece, farz namazları oturarak kılamaz.
Yine bir süre ayakta kılmaya gücü yeten kimse o kadar ayakta durur, sonra oturarak namazını tamamlar. Hatta yalnız iftitah tekbirini ayakta alabilen kimse, bu tekbiri ayakta alır, sonra oturup namazını kılar, başka türlü yapamaz.
Rahatsızlığı yüzünden secdeye tam olarak eğilemeyen kimsenin, secde yerini sandalye veya yastık gibi bir şeyle yükseltmesi gerekmez. Rukû ve secdeleri gücünün yettiği kadar eğilerek imâ ile yapar.
İmâ; namazda başı önüne doğru eğmek suretiyle yapılan işarettir. Hz.Câbir’in (r.a) şöyle dediği nakledilmiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) bir hasta ziyaretine gitmişti. Hastanın yastık üzerine konulan bir tahtaya secde ettiğini gördü. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) derhal bunları kaldırtarak şöyle buyurdu:
“Eğer gücün yeterse, namazı yer üzerinde kıl. Buna gücün yetmezse, imâ ile namaz kıl ve secdeni rükûundan daha çok eğilerek yap.” [Zeylaî, a.g.e., 2, 175 vd.]
Hâsılı; oturmaya da gücü yetmeyen kişi, namazını sırtüstü yatarak kılar. Ayaklarını kıbleye karşı uzatır, rükû ve secdesini imâ ile yapar. Yanı üzerine yatmakta olan bir hastanın yüzü kıbleye yönelik olduğu halde ima ile namaz kılması caizdir. Ancak sırtüstü yatarak ima ile namaz kılmak, yanı üzerine yatıp kılmaktan daha uygundur. Çünkü bu durumda, hastanın yüz kısmının kıbleye yönelmesi daha kolaydır.
Başı ile de imâ yapamayacak kadar rahatsız olan kişi, namazı iyileşme zamanına erteler. Göz, kaş veya kalple yapılacak ima geçerli olmaz. Çünkü namazın bir rüknü, ancak başın hareketiyle yerine getirilebilir. Diğerleriyle bu mümkün olmaz. Bu, İmam-ı AzamEbû Hanîfe’nin (rh.) görüşüdür.
İmam Ebû Yusuf’a (rh.) göre, bu durumda kalbi ile imâda bulunamazsa da, göz ve kaşları ile imâda bulunur.
İmam Züfer ile İmam Şâfiî’ye (rahımehumallah) göre, kalbi ile de imâda bulunarak namazını kılar. Başka bir rivâyete göre böyle bir hastanın güç yetirememesi bir gün ve bir geceden fazla sürerse, bu süreye ait namazları aklı başında olsa bile düşer. Bunları kaza etmesi gerekmez. Çünkü namaz kılmaya gücü yetmemiş olur.
Baygın veya komada olan, ya da aklı giden kişi, tam bir gün ve bir gece geçmeden kendine gelse, bu süreye ait namazları kaza eder. Bu durum bir gün ve bir geceden uzun sürerse namazları düşer. Bu hususta İmam-ı Azam Ebû Hanîfe (rh.) 24 saati ölçü alırken, İmam Muhammed (rh.), kaçırılan namaz sayısını ölçü almıştır. Bu yüzden İmam Muhammed’e göre, kaçırılan namazlar beşten fazla ise düşer, az ise düşmez.
Buna göre;
Ayakta durmaya gücü yetmeyen veya ayakta durması hastalığının uzamasına veya artmasına sebep olacağı anlaşılan kimse, oturarak namazını kılar; oturmaya da gücü yetmezse, duruma göre yanı üzerine veya arkası üstüne yatarak imâ ile namazını kılar.
İmâ namazda rükû ve secdeye işaret olmak üzere başı eğmektir. Bu, ayakta yapılabileceği gibi oturarak, yanı veya sırtı üstü yatarak da yapılabilir. Yan yatışta yüz Kıble’ye gelecek şekilde yatılır, sırt üstü yatmada ise ayaklar Kıble’ye gelecek şekilde yatılır ve yüzün Kıble’ye yönelmesi için başın altına bir yastık konulur.
Görüldüü üzere bütün bu açıklamalar içerisinde koltuk-sandalye-tabure veya benzeri şeyler üzerine oturma durumu yok. Binaenaleyh, namazda bunları kullanan mü'minlerin, derhal buna son vermeleri icap ettiğini söylemeye de herhalde gerek yok diyebiliriz. Aksi halde ya namaz kabul olmaz veya olsa da sevabı gider.
Ancak, yerin çamur olması, yolculuk esnasında kafilenin beklememesi, binek hayvanın huysuz olup kaçması,... gibi durumlar, yere inmemeye özür olarak gösterilmiştir. Bu noktadan bakılınca yerde oturmakta veya ayakta durmakta zorlanan birisinin, sandalyede namaz kılmasının bir mahzuru olmayacağı söylenebilir.
Keza, namaz kılarken huzurlu olmak da çok önemlidir. Çünkü namaz huzurdur. Eğer otururken kişi hakikaten ıztırap çekiyor, huzursuz oluyorsa, sandalyede daha huzurlu kılabilecekse, sandalyede oturarak namaz kılabilir. Yoksa sudan bahanelerle caiz olmaz. Binaenaleyh namazı aslî şekline / erkânına uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedenî rahatsızlıklar, bu mevzuda meşrû mâzeret olarak görülmemelidir.