Abi selam aleyküm Rasûlullah efendimizin cenaze namazi münferiden kılındığını okudum. Sebebi nedir acaba? Fatih Aktaş – Facebook
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Evet, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) namazı cemaatle değil, münferiden kılınmıştır. Çünkü bizzat kendisi öyle olmasını-yapılmasını tarif buyurmuşlardır. Maamafih tarihçiler arasında, zahirî, idarî ve içtimai sebepleri göz önünde bulundurarak, Müslümanların halifesi olmadığı için cemaat halinde değil, münferiden kılınmıştır... Ayrıca Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) ahirete irtihal ettiği odada bulunduğundan, Müslümanların hepsi bir araya sığmadıkları için münferiden kılınmıştır, diye izahlarda bulunanlar da vardır. Bunlar da makul ve mantıklı açıklamalardır.
Bu hususta gelen hadis şöyledir:
Abdullah b. Mes'ud (r.a.) anlatıyor:
“Nebîmiz / Peygamberimiz ve Habîbimiz / Sevgilimiz, irtihalinden bir ay önce bize vefatını haber verdi.” [İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 256-257; Taberî, Târîh, c. 3, s. 1 92-1 93; İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 320; Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 5, s. 253; İbn Hacer, Metâlibu'l-Âliye, c. 4, s. 261]
“Yâ Rasûlallah! Senin ecelin ne zaman?” diye sorduk.
“Ecel yaklaşmış; Allah'a, Cennetü'l-Me'vâ'ya, Sidretü'l-Müntehâ'ya, Refîqu'l-A‘lâ'ya, Kandırıcı Doluya, Nasib'e, mes’ud / mutlu ve kutlu hayata dönüş yaklaşmış bulunmaktadır!” buyurdu. [İbn Sa'd, c. 2, s. 257; Taberî, c. 3, s. 193; Süheyl, Ravidu'l-Ünüf, c. 7, s. 590; İbn E sîr, c. 2, s. 320; Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 253; İbn Hacer, c. 4, s. 261]
“Yâ Rasûlallah! Seni kim yıkasın?” diye sorduk.
“Ev halkımdan, yakınlık sırasına göre en yakın olanlar!” buyurdu.
“Yâ Rasûlallah! Biz seni neyin içine sarıp kefenleyelim?” diye sorduk.
“İsterseniz, şu elbisemin içine; yahut Mısır bezine veya kumaşına sarınız!” buyurdu.
“Yâ Rasûlallah! Senin üzerine cenaze namazını kim kılsın?” diye sorduk:
“Allah size rahmet etsin! Sizi Nebînizden dolayı hayırla mükâfatlandırsın! [İbn Sa'd, c. 2, s. 257; Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 564; Taberî, c. 3, s. 193; İbn Esîr, c. 2, s. 320; Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 253; İbn Hacer, c. 4, s. 261]
“Siz, beni yıkadığınız ve kefenlediğiniz zaman şu seririmin üzerine ve şu evimin içindeki kabrimin kenarına koyunuz! Sonra, bir müddet benim yanımdan çıkıp gidiniz!”
“Çünkü, benim üzerime, ilk önce iki dostum, Cebrâil ve Mikâil, sonra İsrâfil, sonra da yanında melek ordularıyla birlikte ölüm meleği Azrâil (aleyhimüsselâm) namaz kılacaktır! [İbn Sa'd, c. 2, s. 257; Belâzurî, c. 1, s. 564; Taberî, c. 3, s. 193; Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 253; İbn Hacer, c. 4, s. 261]
Bundan sonra, takım takım giriniz, üzerime namaz kılınız ve salât ü selâm getiriniz! Fakat, överek, bağırıp çağırarak beni rahatsız etmeyiniz!” [İbn Sa'd, c. 2, s. 256-257; Belâzurî, c. 1 , s. 564; Taberî, c. 3, s. 192-193; Süheyl, c. 7, s. 590; İbn Esîr, c. 2, s. 320; Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 253; İbn Hacer, c. 4, s. 261-262]
“Üzerime namaz kılmaya önce ev halkımın erkekleri başlasın! Sonra, onların kadınları kılsın! Onlardan sonra da sizler kılarsınız!”
“Ashabımdan burada bulunmayanlara selâm söyleyiniz! Kıyamet gününe kadar şu kavmimden ve dinime, bana tâbi olacak olan kimselere de benden selâm söyleyiniz!”
“Yâ Rasûlallah! Seni kabrine kimler koyacak?” diye sorduk.
“Ev halkımla birlikte birçok melekler ki, onlar sizi görürler, fakat siz onları göremezsiniz!” buyurdu.” [İbn Sa'd, c. 2, s. 193; Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 106]
Bu açıklamalara göre Rasûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) cenaze namazını ilk olarak başta dört büyük melek olmak üzere melekler kılmıştır.
Hâsılı, Peygamber Efendimizin cenaze namazını önce melekler kıldılar; sonra da sırasıyla Hâşim oğullarının erkekleri, sonra kadınları, onlardan sonra da Hâşim oğullarının çocukları kıldılar. Takım takım bir kapıdan giriyor, imamsız olarak kendi başlarına Peygamberimizin (s.a.v.) üzerine namaz kıldıktan sonra o bir kapıdan çıkıyorlardı. Sonra Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer (r.a.), yanlarında Muhacir ve Ensar’dan, evin alabileceği kadar kişiler bulunduğu halde içeri girip saf oldular. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer ilk safa, Peygamberimizin (s.a.v.) hizasında durdular. Onlar çıktıktan sonra, başkaları girip namaz kıldılar. Erkeklerden sonra kadınlar, kadınlardan sonra çocuklar, çocuklardan sonra da köleler namaz kıldılar. Cenaze namazının kılınması çarşamba gecesine kadar devam etti. Namazdan boşaldıktan sonra Hz. Ömer, “Cenazeyi ve cenaze sahiplerini, artık kendi hallerine bırakınız (başlarından dağılınız)” diyerek seslendi. [Bkz.M. Asım Köksal, Hz. Muhammed (a.s.) ve İslâmiyet, Misvak Neşriyat, İstanbul, 1980, 11, 98-105]
Efendimiz (s.a.v.) vefat ettikten sonra nereye defnedileceği hususunda ihtilaf çıkmıştı. Bu ihtilafa Hz Ebû Bekir (r.a.), Rasûlullah Efendimizden (s.a.v.) rivâyet ettiği bir hadis-i şerif ile son verdi. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Peygamberler vefat ettikleri yerde defnedilirler.”
Bu hadis-i şerif gereğince Nebî (s.a.v.) Efendimizin döşeği kaldırılarak yerine Ensar’dan Ebû Talha (r.a.) tarafından kabir kazıldı. Kabre Hz Ali ile Hz Abbas’ın oğulları Fadl ve Kusem (r.anhum) indiler. Hz Âişe (r.anha) validemizin odasında iki kişilik daha kabir yeri kalmıştı. Oraya da sonradan Hz Ebû Bekir ve Hz Ömer (r.anhuma) defnedildiler. Medine Mescidi’nin yeşil kubbesinin altındaki Ravza’da üç dost birlikte yatmaktadırlar.
Rabbim (c.c.) şefaatlerinden, bâhusus Efendimizin şefaat-i uzmâsından mahrum eylemesin. Amin…