Selamün aleyküm hocam; okuduğumuz bazı tefsirlerde Nusaybin cinlerinden söz ediliyor. Bunun aslı nedir? Cinler de bulundukları memleketlere mi nisbet ediliyor? Konevî, Bursevî gibi.. Açıklayabilir misiniz? İsim mahfuz
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Evet, tefsirler başta olmak üzere dinî kaynaklarımızda ‘Nusaybin cinleri’nden bahsedilmektedir. Bu sebeple evvela, tefsirlerde bunlardan bahsedilen ayetlerin mealini görelim:
“(Rasûlüm) De ki: Hakikat bir takım cinnin Qur'ân dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyolundu. Şüphesiz biz, hayret verici bir Qur'ân dinledik. 2 - O Qur'ân hidayete erdiriyor, biz de ona iman ettik. Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız. 3 - Doğrusu, Rabbimizin şânı çok yüksektir. Ne bir arkadaş, ne de bir çocuk edinmiştir.” [Cin suresi, 1-3]
“29- (Habîbim Ahmed Rasûlüm yâ Muhammed!) Hani biz cinlerden bir grubu Qur’ân'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onlar Qur’ân'ı dinlemek için hazır bulundukları zaman birbirlerine "susun" dediler. Qur’ân'ın okunması bitince de birer uyarıcı (nez3ir) olarak kavimlerine döndüler. 30- Onlar kavimlerine şöyle dediler: "Ey kavmimiz! Gerçekten biz Musa'dan sonra indirilen ve kendisinden öncekileri tasdik eden bir kitap dinledik. O kitap hakikati / gerçeği ve hidâyeti / doğru yolu gösteriyor. 31- Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun ve O'na iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun." 32- Her kim Allah'ın davetçisine uymazsa bilsin ki, yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Onun Allah'tan başka dostları da yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içerisindedirler. 33- Onlar, gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmakla yorulmayan Allah'ın, ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu görmüyorlar mı? Evet, şüphesiz ki, O'nun her şeye gücü yeter. [Ahqâf suresi, 29-33]
Yukarıda meallerini zikrettiğimiz ayetleri dinleyen ve kavimlerine dönen cinlerin rivayetlerde “Nusaybin”li oldukları belirtilir. Meşhur bir belde olarak Araplarca bilinen Nusaybin, söz konusu rivayetlerde cinleri sebebiyle zikredilmektedir. O zaman Arapların inançlarında, insanlar gibi cinlerin de iskân mahalleri (yerleşim bölgeleri) bulunmaktadır. Hatta aynı yerleşim yerlerini insanlar ile cinler müşterek olarak kullanmaktadırlar.
İbn Hişâm’da (rh. d.? – v. 218 / 833) Cin sûresi hakkındaki rivayetleri anlatırken mevzuyu Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) Tâif’ten dönüşüyle alakalı olarak anlatmaktadır. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) EfendimizTâif’ten ayrılırken, mahzun ve mükedderdi...
Mekke-i Mükerreme’ye bir gecelik mesafeye gelince, gecenin karanlığında (ortasında) namaza durdu. Cehrî olarak Qur'an-ı Kerim kıraat etmeye başladı. Bunun üzerine bir grup cin, okunan Kur'an’a kulak verdi, dinledi. Daha sonra da kavimlerine giderek, onlardan, bu dinlediklerine tâbi olmalarını istediler. Muhammed b. Ka’b’ın, el_Kurazî’den yaptığı bu nakilde, İbn Hişâm şu detayları da kaydetmektedir:
“Bu cinler yedi kişi idiler ve Nusaybin cinleriydiler.”
Alkame’nin İbn Mesûd’dan (r.anhuma) naklettiği bir rivayet ise şöyledir:
Alkame (soruyor): Cin gecesi sizden hiç kimse Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber miydi?
İbn Mes’ûd: Hayır. Ancak bir gece O’nu Mekke‘de kaybettik. Her tarafta O’nu aradık, ama bulamadık. Acaba kendisine bir suikast mı yapıldı, yoksa onu cinler mi kaçırdı diye endişelendik. Çok kötü bir gece geçirdik. Nitekim gün ağarırken Hira dağı tarafından çıkageldi.
Kendisine çok endişelendiğimizi ve nereye gittiğini sorduğumuzda bize şu cevabı verdi:
“Bana cinlerin bir davetçisi geldi. Ben de gidip onlara Qur'an okudum.”
İbn Mesûd devamla şunları anlatıyor:
Rasûlullah (s.a.v.) sonra bizi cinlerle buluştuğu yere götürdü. Orada onların izlerini ve yaktıkları ateşlerin kalıntılarını bize gösterdi. Cinler o gece Nebî sallallahu aleyhi vesellem’den neleri yiyip yiyemeyeceklerini sormuşlar, Rasûl-i Zîşân (s.a.v.) de onlara;
“Üzerine Allah’ın (c.c.) isminin anılarak (Besmeleyle) kesilen hayvanların kemiklerinin ve deve atıklarının (gübresinin) kendilerine helâl olduğunu.” söylediğini anlatmaktadır. Rasûlullah (s.a.v.) bunu söyledikten sonra ashabına;
“Bunlarla taharetlenmeyiniz, onlar cin kardeşlerinizin azıklarıdır.” buyurmuştur.
Tirmizî’nin naklettiği bu rivayette söz konusu cinlerin “Cezîre”li oldukları da belirtilmektedir. Bu rivayet cinlerin yurtlarının Cezîre olduğunu söylüyor ki, bu Nusaybin ile aynı bölge demektir.
Beyhakî, ed-Delâilü’n-Nübüvve adlı eserinde bu rivayetlerin birçok farklı metinlerini (versiyonlarını) zikretmiştir.
İbn Kesîr, İbn Ebî Hâtim’in naklettiği mürsel bir rivayette İbn Mesûd’un (r.anhum) yukarıda zikretmiş olduğumuz İbn Mesûd rivayetini, yani, “Cin Gecesi” olarak rivayetlerde zikredilen hâdiseyi Ebû Râfi’ (r.a.) tarikiyle nakletmiş ve gelen cinlerin sayısının on iki bin ve cinlerin de Mûsul Ceziresi cinleri olduğunu ifade etmiştir. Hadis kaynaklarında daha çok “Kitâbu’l-Vudû’” bahsinde zikredilen bu rivayet, Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimizin İbn Mesûd’dan abdest için su istediğini, su bulamayıp yanındaki “nebiz” (hurma veya kuru üzüm şırası, suyu) ile abdest aldığını, dolayısıyla nebizle abdest almanın caiz olduğu mevzuunda âlimler ele almışlar ve nakletmişlerdir.
Yine İbn Kesîr, İbn Ebî Hatim’in, “Cin sûresi”ndeki ayetlerle ilgili gelen cinlerin Ninovalı cinler; “Ahkâf sûresi”ndeki ayetlerle ilgili olan cinlerin ise, Nusaybinli cinler olduğu yönündeki te’vil ve tefsirini nakletmektedir.
Görüldüğü gibi bunlar, bu rivayette de Cinler Nusaybinli olarak belirtilmiştir. İbn Kesîr yine İbn Ebî Hâtim’den mevzu ile ilgili olarak, Mücâhid’in (rahımehumullah) şöyle bir görüşte olduğunu belirtmiştir:
Ahqâf sûresinde zikredilen bir grup cin, yedi kişi idiler. Bunlardan üçü Harranlı, dördü de Nusaybinli idiler. Mücahid (rh.) bu yedi cinin isimlerini de sayar ki, bunlar şöyledir:
1. Hayâ,
2. Hasâ,
3. Mesâ,
4. Şâsır,
5. Nâsır,
6. İbyân veya İnyât,
7. Ehkâm veya Ered’dir. [İbn Kesîr, Tefsiru'l-Qur'âni'l-Azîm, VII, 280. Diğer cinlerden Müslüman olanların isimleri için bkz. El-Gımârî, Ebu’l-Fazl Abdullah b. Muhammed b. Es-Sıddîk, Gurretü’l-Ayni Biedilleti İrsâli’n-Nebiyyi İlâ’s-Sakaleyn ve Yetemesselü Alâ Esmâi’s-Sahâbeti’l-Cinniyîn, Beyrût 1986, s. 34-52]
Yukardaki ayet ve hadislerin ışığında meseleye baktığımız zaman, cinlerin de kavimlere ve memleketlere göre isimlendiğini anlıyoruz.
Mevzu hakkında detaylı bilgi için bkz. http://www.halisece.com/islami-makaleler/3125-qur-an-i-kerim-de-nusaybin-cinleri-yle-ilgili-ayetler.html