selamün aleyküm hocam bazı takkelerde nal-ı şerif var özellikle bu tarikatlerde önemli nal-ı şerifin faydaları ve hikmetleri nelerdir Gökhan Esmaoğlu – Facebook

*******

Ve aleyküm selâm kardeşim;

Öncelikle ismi düzeltelim; bu mürekkep (bileşik) ismin evvelindeki kelime “nal” değil, “Na‘l”dir. Yani İlm-i Vazı‘ tabiriyle, nûn-ayn-lâm maddelerinden teşekkül eder.

Bilindiği gibi Türkçemizde “nal” ismi, bir başka şeye ad olarak kullanılmaktadır. Atalarımızın onunla ilgili sözleri de vardır. Bunlardan ikisi şöyledir:

"Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır."

"At ölür nalı kalır, yiğit ölür nâmı kalır."

***

Bu kısa açıklamadan sonra gelelim sadedinde olduğumuz isme ve bunun manasına, aslına-esasına-esrarına, hikmet ve faydalarına

Na‘l-i Şerîf; Âlemlere Rahmet Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) kullandığı mübarek ayakkabılarının adıdır.  Na’l-i Saâdet diye de isimlendirilmiştir.

Türkçemize müfred (tekil) hâli na‘l ve tesniye (ikil) kalıbı ile na‘lın (nâlîn / nâleyn) şeklinde geçen bu isim, Arapça’da sandalet tarzı ayakkabılar için kullanılır.

Müslümanlar arasında Rasûl-i Ekrem Efendimize (s.a.v.) ait her şeyin pek üstün ve yüce bir değeri olduğu gibi, Na‘l-i Şerîf’in de çok ayrı ve farklı bir kıymeti vardır.

Bizim tasavvuf irfânımızda Na‘l-i Şerif’in bulunduğu yere, üzerinde bulunan kişiye hayır, bereket, iyilik, saâdet, meymenet / mutluluk / bahtiyarlık getirdiğine ve o yerin-kişinin her türlü kötülükten korunduğuna inanılır. Bunun içindir ki, Topkapı Sarayı’nda, stilize edilmiş Na‘l-i Şerîf tabanı şeklinde modeller ve sancak alemleri bulunmaktadır. Ve yine Mukaddes Emanetler Dairesi’nde muhafaza edilen içi arabesk motifler ve dualarla doldurulmuş ahşap bir yazmacı kalıbı vardır. (Envanter nr. 21/71) Bu da o şekillerin tekstil üzerinde de kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca Na‘l-i Şerîf şekli işleme motifleri arasında da yer almaktadır.

***

Pâk ceddimiz Osmanlı Sultanı I. Ahmed Han’nın (rahmetullahi aleyh), Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) kadem-i şerifine hürmeten “Bahtî” mahlasıyla yazdığı ve O’nun ayak izinden yaptırdığı sorgucunun üzerine nakşettirdiği mısraları meşhurdur. Kendi adına inşa ettirdiği Sultanahmed Camii içinde, ön kısımın sağ duvarında, hattat Ali Toy tarafından enfes bir ta‘liq hattla yazılmıştır. Gidenler görür. Kıt’a şöyledir:

“N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâim

Kadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-i Rusûlün

Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidir

Bahtîyâ durma yüzün sür kademine o gülün”

Dörtlük, bugünkü dille şu mânayı gelmektedir:

Ne olaydı, tâcım gibi devamlı başımda taşısaydım,
O peygamberler şâhının mübârek ayak izini.
Çünkü o ayağın sahibi, peygamberlik bahçesinin gülüdür.
Ey Ahmed, durma, o Gül’ün ayağına yüzünü sür.

***

İmâm Kastallânî’nin (rh.) el-Mevâhibü’l-Ledünniyye isimli enfes ve güzîde eserinde, bu Na’l-i Şerîf’in resminin ve misâlinin (örnek ve numûnesinin) bereketiyle ile ilgili tecrübe edilen faydalar sıralanmış ve şöyle denilmiştir:

Her kim, kendisinden bereketlenmek niyeti ile, bu Na’l-i Şerîfin resmini yanında bulundurursa;

- Zâlim ve taşkınların saldırısından,

- Düşmanların galibiyetinden,

- Azgın şeytanların şerrinden,

- Her kıskanç kişinin nazarından emin olur.

- Hâmile kadın onu sağ elinde bulundursa, Allah Teâla’nın yardımı ile doğumu kolay olur.

- Sihir ve büyüler bunu taşıyana tesir etmez.

- Bunu (usûlünce, su geçirmeyen muşamba vb. şeyle kaplı olarak üzerinde) taşımaya devam eden kişi, bütün insanlar tarafından tam bir kabul görür.

- Rasûlullah’ın (s.a.v.) kabrini ziyaret etmek mutlaka nasip olur.

- Nebyy-i Muhterem sallallahu aleyhi vesellemi rüyasında görür.

- Onu tasıyan ordu bozguna uğramaz.

- Bindiği gemi batmaz.

- Bulunduğu ev yanmaz.

- İçinde bulunduğu mekândaki eşya çalınmaz.

- Sahibinin (Rasûl-i Zîşân) hürmetine ne istense, yapılan dua reddolmaz.

- Sahibi ile hangi darlıkta tevessül edilse (O’nun hatırına, yüzü suyu hürmetine istense) mutlaka o sıkıntı kalkar.

- Sahibi ile hangi hastalıkta meded istense, mutlaka şifâya kavuşulur.

***

Önemli bir hatırlatma:

Bütün bu sayılanların tahakkuku / gerçekleşmesi için, öncelikli şart, kişide kuvvetli ve sağlam bir imanın / inancın olmasıdır. Yani Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) Allah Teâla nezdindeki efdaliyet, ekmeliyet ve etemmiyetine tam ve kâmil bir inançla inanmaya; mûcizelerini, tasarrufunun büyüklüğünü hiç tevakkuf etmeden / yutkunmadan şeksiz-şüphesiz kabule bağlıdır. En küçük bir tereddüt, bunların tahakkukuna mâni olur.

Binaenaleyh Na‘l-i Şerîf’e hürmet ve muhabbeti de, diğer mukaddeslere olan saygısızlıkları (Mesela, Sakal-ı Şerif için kıl-yün benzetmeleri) gibi değerlendiren ve buna da Müslümanların, özellikle de tarikat ehli-maneviyat erbabı sâf mü’minlerin bir başka bid'atı-hurâfesi nazarıyla bakan kişi ve güruha, elbette ki bunun hiçbir faydası dokunmayacaktır.

Her ne kadar onlar bu gibi hususları inkâr ile itiraz ve inatlarını sürdürseler de, bizim şeâire / mukaddeslere hürmet ve saygımız tamdır. Dolayısiyle atalarımızın dediği gibiYel, kayadan ne aparır (koparır).” 

İtikadî bakımdan zayıf karakterli, İslâmî şahsiyeti gelişmemiş, bâhusus tasavvuf-maneviyat özürlü kimselerin bu ve benzeri sözleri, kâmil mü’minleri hiçbir zaman zaafa uğratmaz, yürüdükleri yoldan alıkoymaz, koyamaz. Zira onlar, küçük bir esintide başını eğen yulaf-çavdar gibi etkilenip yamulacak, derme çatma yapılar gibi hemen yıkılıverecek, mantık oyunlarıyla inançlarından kuşkuya kapılıverecek türden inancı zayıf insanlar değillerdir. Onlar, sahih itikat sahibi Ehl-i Sünnet Müslümanlarıdır, ameli düzgün, ahlâkı sağlam temele dayanan ihlâslı mü’minlerdir, dolayısiyle böyle bid’at ve dalâlet ehlinden gelecek önemsiz inkâr ve itirazlarla asla sarsılıp inançlarından taviz vermezler.

Velhâsıl; O yüce Rasûl’ün (s.a.v.) saçı-tırnağı dâhil, hiçbir şeyine hürmette-saygıda kusur etmezler. O’nlarla feyizlenip bereketlenirler. Ve derler ki:

“Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,
Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl.”

Go to top