selamün aleyküm hocam, bir kimsenin başka birisi için ayağa kalkması caiz mi yada hükmü nedir? örneğin büyükler, ana baba ve misafir geldiğinde kalmamız günah olur mu? yunus emre tunçbilek – gmail
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Sözünü ettiğiniz meselenin, İslâm âdap ve ahlâkı çerçevesinde biraz genişçe ele alınmasında fayda var. Kısaca hemen hüküm belirtip geçersek, kafalarda bazı soru işaretleri oluşabilir. O bakımdan bu hususla alakalı vârid olan nassları ve bunlardan müçtehitlerimizin çıkarttıkları hükümleri olabildiğince etraflı bir şekilde nakledip anlatmaya çalışalım.
***
1. Ebû Miclez (r.a.) anlatıyor:
(Bir gün) Hz. Muaviye, Hz. İbn Zübeyr’le Hz. İbn Amir’in (r.anhum) bulundukları yere girdi de İbn Amir hemen ayağa kalktı, İbn Zübeyr ise oturmaya devam etti. Bunun üzerine Hz. Muaviye (İbn Amir’e hitaben):
- Otur (ayağa kalkma)! Çünkü ben Rasûlullah’ı (s.a.v.): “İnsanların kendisi için ayağa kalkmasından hoşlanan kimse (Cehennem) ateş(in)de yerini hazırlasın” derken işittim, dedi. [Tirmizî, Sünen, Edeb, 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 91, 93; Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi, 16/545]
2. Ebu Ümame (r.a.) anlatıyor: Nebî sallallahu aleyhi vesellem elinde bastonu olduğu halde yanımıza geldi. Biz de onu karşılamak üzere ayağa kalktık. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Acemlerin (Arap olmayanların) birbirine karşı saygı göstermek için kalktıkları (ayağa) gibi kalkmayın.” [Ebu Davud, Sünen, Edeb,165]
Bu mevzuda başka rivayetler de vardır:
3. “Kim bir zengine eğilir, onu yücelttiği ve elindekilere göz diktiği (tama’ ettiği, şiddetle arzu edip istediği) için kendini küçültürse, şahsiyetinin üçte ikisi ve dinin yarısı gider.” [Beyhakî, es-Sünenü’l Kübrâ; Alâuddin Âbidîn, el-Hediyyetü’l-Alâiyye, 249; Benzer bir hadis ve açıklaması için bk. Fetâvây-i İbn Salah, 18]
4. “Kim insanların kendisi için hazırola geçmesinden (el-pençe divan durmasından) hoşlanırsa ateşten yerine hazırlansın” buyurdular. [İbn Hamza el-Hüseynî (v. 1120/1708) el-Beyân ve’t-Ta’rif, 2, 205]
***
Ayağa kalkmanın caiz olduğunu gösteren hadisler de mevcuttur:
a) Ebu Said el-Hudrî (r.a.) anlatıyor: Benû Kurayza Yahudileri Hz. Sad b. Muâz’ın (r.a.) hükmünü kabul ettikleri zaman, kendisi (hasta haliyle) bir merkebin sırtında geldi. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) onu görünce oradakilere, ”Efendinizin (reisinizin) önünde (ayağa) kalkın” buyurdu. [Buharî, Sahih, Atk, 17; İst’izân, 26]
b) Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor: ” Nebî sallallahu aleyhi vesellem, kızı Fâtıma’nın geldiğini gördüğü zaman, ‘hoş geldin’ der ve hemen yerinden kalkar, onu öper ve kendi yerine oturturdu.” [İbn Hacer, Fethu’l-Bârî li Şerhi’l-Buhârî, 11/50]
c) Hz. Ka‘b’ın (r.a.) tevbesinin kabul edilmesi üzerine ilk defa camiye geldiğinde, Hz. Talha (r.a.) önünden kalkmış ve onu ayakta karşılamıştır. Rasûlullah (s.a.v.) ise bu davranışına bir şey dememiştir. [İbn Hacer, a.g.e., 11/52]
Bu hadislerden ulemanın istinbat ettiği hükümler…
İmam Nevevî ve Hattâbî (rahımehumallah) gibi bazı âlimlerin de ifade ettikleri gibi, önünden kalktığımız kişi gerçekten faziletiyle buna lâyık ise, bu kalkmak bir saygının ifadesi olduğu için müstehaptır. [İbn Haceri, a.g.e., 11/51] Çünkü ”büyüklerimize saygı, küçüklerimize şefkat göstermeyen bizden değildir.” [Câmiu’s-Sağîr, 5, 388] hadis-i şerifi de buna işaret etmektedir.
Şayet bu kalkma işi, bir saygıdan çok, gelen adama aşırı bir büyüklük atfetmekten kaynaklanıyorsa bu caiz değildir. Kalkmayı uygun görmeyen hadisleri bu manaya yorumlamak daha uygun görülmektedir.
Bazı fıkıh kitaplarında; ”Mescidde oturanın ve Kur’an okuyanın da yanlarına giren için, eğer kalkılmağa layık birisi ise, saygı için kalkmaları mekruh olmaz.” denir. [en-Nemenkanî, el-Fethu’r-Rahmânî, 2/256]
İmam Tahâvî (rh.), “Ayağa kalkmanın kendisi (li-aynihî / filasıl) mekruh değildir. Mekruh (ya da haram) olan, ayağa kalkılmasından hoşlanmak ve kalkılmayacak kimse için kalkmaktır.” derken, İbn Vehbân (rh.), “Bana göre günümüzde ayağa kalkılması güzel (müstehap) olmalıdır. Çünkü kalkılmaması, özellikle de kalkma âdeti olan yerlerde kin, nefret ve düşmanlığa, sebep olabilmektedir.” der. [en-Nemenkanî, a.g.e., 2, 257]
Ezraî (rh.) ise; “Hatta günümüzde, İbn Abdisselam’ın da işaret ettiği gibi, düşmanlığı ve ilişkilerin kesilmesini önlemek için kalkmak vacip bile olmuştur, mefsedetleri önleme cümlesine dâhil olmuştur.” görüşünü bildirir. [Bkz., İbn Hacer el-Mekkî, ez-Zevâcîr, 2, 171] Fakat onun bu görüşünü el-Mekkî, büyük günahları saydığı kitabında “üç yüz doksan yedinci büyük günah, halkın kendisine saygı ve hürmetle kalkmasını insanın sevmesidir” başlığı altında verir. Sonra şu açıklamayı yapar: “Demek ki ilim, şeref, ahlâk, evlat-baba ilişkisi, arkadaşlık vb. duygularla kalkmanın sakıncası yoktur. Hatta Nevevî’nin bunu kabul etmeyenlere cevap olarak yazdığı bir risalesi vardır.” der. [el-Mekkî, a.g.e., aynı yer]
***
Asr-ı Saadet’te mü’minlerin Fahr-i Kâinat Efendimizi (s.a.v.) gördüklerinde ayağa kalkma âdetleri yoktu. Hatta Enes b. Malik (r.a.) der ki:
“İnsanların, Nebî sallallahu aleyhi vesellem’den daha çok sevdikleri bir kimse yoktu. Buna rağmen onu gördüklerinde ayağa kalkmazlardı. Çünkü onun bundan hoşlanmadığını bilirlerdi. Fakat uzaktan gelen birisini karşılamak üzere ayağa kalkarlardı.” [el-Fetâvâ’l- Hindiyye, 5, 325, 369; Bezzâziye, 6, 354; Nevevî, el-Fetâva, 79]
***
N e t i c e