Muhterem hocam cevabınız için teşekkür ederim.
Muhterem hocam, örtülü, mütedeyyin ve tasavvuf ehli bir genç kızın, makyaj yaparak, kırmızı dudak boyası sürerek umum toplumun içine çıkması, bu şekilde çektiği fotoğraflarını sosyal medyada ( instagram, facebook vs.) namahrem erkek arkadaşlıklar kabul ederek paylaşıp teşhir etmesinin fikhî hükmü ve tasavvufî değerlendirilmesi nedir? İsim saklı
*******
Selamün aleyküm.
Muhterem hocam; evli ya da bekâr kadınların yüz, eller ve ayakları haricinde başka yerlerini açması dinen haramdır. Dolayısıyla sosyal medya hesaplarında da herkesin görebileceği şekilde kadınların fotoğraflarını yayımlaması caiz olmaz. Böyle bir şeyin meşrû bir ihtiyaçtan kaynaklandığı da iddia edilemez! O halde ihtiyaç yoksa bir kadın niye kendini teşhir eder, fotoğrafını gösterir ki? Evli ise de süsleneceği, kendisini göstereceği kişi, kocasıdır, onun dışındaki nâmehremleri değil. Kadının tabiî güzelliklerini koruması, pasaklı ve perişan olmaması, süslenmede ilk ve tabiî olan görevidir. Çünkü kadının süslenmesine belki ihtiyaç olmayabilir ama, pasaklı olmaması sürekli bir ihtiyaçtır. Bu, kocasını haramdan korumanın birinci şartıdır.
O bakımdan kadın olsun erkek olsun, birbirlerine (nikâhlısına) kendi yuvaları içinde daha çekici görünebilmek için süslenebilirler, bunda bir sakınca yoktur. Lakin başka kadın veya erkeklerin dikkatini çekmek için bunu yaparlarsa haramdır, günahı büyüktür.
Unutulmamalıdır ki, Allah Teala kadınlara hitaben (özetle):
‘Süslerini göstermesinler... Gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar... Kalplerinde hastalık olanların hastalığını depreştirmemek için seslerini kadınsı kadınsı inceltmesinler... Cahiliyyet dönemi kadınları gibi, süslü-püslü, kırıla-döküle gezmesinler...’ buyurur.
Bu âyetler bir bakıma, kadının tabiî-fıtrî olarak süslenmiş olduğunu anlatır. Çünkü varolan bir şeyin gösterilmemesi istenir. Fakat bir yönden de insan için Mevlâsının emirlerine uyarak arzularına sınır getirmesi, ona her türlü zevkten daha aziz gelmelidir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de, "Erkeklerin göreceği şekilde süslenerek ve koku sürünerek (süslenip püslenerek sokağa) çıkan kadının, evine dönünceye kadar Allah'ın gadabı altında olduğunu" haber verir. [Bkz. Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl]
Kadın için süslenme meşrûdur, ancak bunu hem meşrû araçlarla, hem meşrû tarzda yapacak, hem de meşrû biçimde kullanacaktır. Süslenmeyi kocası için yapacaksa ve kullanacağı kozmetik malzemelerinde haram madde katkısı yoksa bu mubah, hatta kocasının gönlünü yaptığı için sevaptır. Ama makyaj ve süslenmeyi haram ve şüpheli malzemelerden ve başkaları adına yaparsa, bu yanlış bir hareket olacaktır. Ve asla caiz değildir.
***
A ç ı k l a m a
Dilerseniz meseleyi öncelikle tesettür bazında ele alalım.
Tesettür nedir, niçindir?
Kadın açısından tesettür; güzelliğini eşinden başkasına örtmek, nâamahrem nazarlardan / bakışlardan sakınmak ve namusu korumak içindir. Rabbimiz (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de bizlere bunu böyle bildirir. Tesettür emri verilen ayetlerde, bunun hikmetlerini Mevlâmız şöyle beyan etmiştir:
“Ey Nebî (peygamber), zevcelerine (eşlerine-hanımlarına), kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu, onların tanınıp ezâ edilmemelerine daha uygundur. Allah çok gafûr ve rahîm’dir (çok mağfiret ve rahmet edicidir).” [Ahzab suresi, 59]
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları (yüz-el-ayak gibi) müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.” [Nûr suresi, 31]
“Kadınlardan hayızdan, evlâttan kesilmiş, artık nikâha ümitleri kalmamış (olan ihtiyarlara gelince: gizli) zînet (mahalleri)ni erkeklere göstermemeleri şartiyle (dış) elbiselerini bırakmalarında / çıkarmalarında onlar için bir günâh yoktur. (Maamafih bundan da) sakınmaları (ve örtünmeleri) kendileri için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyle işiten, hakkıyle bilendir.” [Nûr suresi, 60]
Peki, bu ölçülere göre kişi, sosyal medyada kendi fotoğraflarını paylaştığında tesettüre uygun davranmış olur mu? Maddeler halinde açıklamaya çalışalım:
Bir defa fotoğraf paylaşmak, tesettürün hikmetlerinden biri olan “nâmahrem nazarlardan korunma“ya zıt olan bir davranıştır. Her ne kadar tesettürünü tam yerine getirmiş olsa dahi kadın, yüz güzelliği ve kıyafetleri ile yabancı erkeklerin rahatlıkla dikkatini çekebilir. Ayrıca bu fotoğrafların, çoğunlukla kişinin en güzel ve en alımlı olduğu fotoğrafları olduğunu varsaydığımızda, yabancı erkeklerin nazarlarından sakınmaktan ziyade daha çok dikkat çekebilir. Hedef de genellikle öyle değil midir?
Sosyal medyada fotoğraf paylaşmak demek bir manada “insanlara kendini göstermek” demektir, tesettürlü bir kadının asıl maksadı ise; “kendini, güzelliğini nâmahremlere karşı örtmek, korumak ve hayâ etmek”tir. Bu iki davranışın birbirinden farklı olduğu çok açık değil midir?
Belki akıllara “Ama dışarıda da bu şekilde dolaşıyoruz, o zamanda mı tesettüre uygun davranmamış oluyoruz?” gibi soru gelebilir.
Fakat, kişi dışarıda mecburî-zorunlu bir sebeple bulunuyor (eğitim, iş, vs. gibi). Sosyal medyada fotoğraf paylaşmak ise tamamen keyfî bir durumdur. Dışarıda ciddiyet ve tevazu ile mümkün olduğunca bakışlar, genelde yerde olacak şekilde hareket edildiği için, tesettüre uygun davranılmış oluyor.
Bir hadis-i şerifte, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kadın, örtülmesi gerekli olan bir varlıktır ve evden dışarı çıkınca Şeytan gözünü ona diker. Kadının, Allah’a en yakın olduğu yer evinin içidir.” [Tirmizî, Sünen, Rada’, 18; Taberanî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, 9368,9969; İbn Hibbân, Sahih, 5689, 5690; İbn Huzeyme, Sahih, 1593]
Hadis-i şeriften açıkça anlaşıldığı gibi, kadın örtünmesi-örtülmesi icap eden bir varlıktır ve mümkün oldukça evden çıkmaması gerekir. Sosyal medyada fotoğrafını paylaşan kişi, kendini 7/24 ev sınırlarından dışarı çıkarmış olur. İnsanlara fotoğraflarını kopyalama, saklama, sürekli bakma ve farklı maksatlarla kullanma imkânı sağlar. Bu durum ise, kişi açısından tesettürdeki hikmetlere aykırı olur.
“Sebep olan yapan gibidir” [Bkz. Tirmizî, Sünen, İlim, 14] sırrınca, erkeklerin harama girmesine sebep olduğu için fotoğraflarını paylaşan kişiyi de günaha sürükler. Allah Teâla, bizleri bu hususta uyarmıştır:
“Kim güzel bir işte şefaatçılık (aracılık) ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir şeyde şefatçılık / aracılık yaparsa, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah her şeye kadir ve nâzırdır (gücü yeter, gözetip karşılığını verir).” [Nisa Suresi, 85]
Fotoğrafını paylaşan bir kadın, nâmahrem erkeklerin eline, istediği zaman açıp bakabileceği ve baktıkça günaha gireceği bir fotoğraf vermiş ve buna önayak olduğu için kendi de günaha girmiş olur.
Bir hadis-i şeriflerinde Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali’ye (r.a.) şöyle buyurmuştur:
“Ey Ali! Elinde olmadan gözüne ilişen bir harama ikinci defa bakma. Zira ilk bakış lehine, ikincisi ise aleyhinedir.” [Ebu Davud, Sünen, Nikâh, 43; Tirmizî, Sünen, Edeb, 28; Dârimî, Sünen, Rikak, 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 351, 353, 357] Yani ilk bakış sana ait (mubah), sonraki ise sana ait değildir, haramdır.
Kadını dışarıda gördüğünde bir ya da Allah’tan korkmazsa iki defa bakabilecek olan erkeklerin, onun, keyfî olarak paylaştığı fotoğraflarına istediği kadar bakabilmesi; Efendimiz’in (s.a.v.) Hz. Ali’yi (k.v.) uyardığı bakışlara fırsat vermesi sebebiyle, paylaşan kişiye de, erkek o fotoğraflara baktıkça mutlaka günah olarak yazılır.
***
Hâsıl-ı kelâm netice-i merâm
Sosyal paylaşım sitelerine yüklenen fotoğraflarla, kişinin mahremiyetini sanal ortamda ifşa etmesi, bunu başkalarıyla paylaşması fıkhî açıdan da tasavvufî açıdan da kesinlikle tecviz ve tasvip edilemez. Bu tehlikeye karşı özellikle İslâmî hassasiyet taşıyan hanımlar dikkatli olmalı. Bu ve benzeri haramlardan uzak kalabilmek için ayrıca Allah Teâla’ya dua ve niyazlarda bulunmalı, ibadet ve tâatle, daha faydalı işlerle meşgul olmalı, arkadaş çevresini buna göre oluşturmalıdır.
Evet, kadını ve erkeğiyle internet kullanmak da bir haktır, ihtiyaçtır, denebilir. Ancak bu noktada değer ölçülerimizi muhafaza etmek durumundayız. Müslüman’ın hayatında, helâl dairede hareket etmek, iffetini korumak, çirkin söz ve fiillerden uzak durmak, kul haklarına, tesettüre, edebe riayet etmek; kısacası İslâm ahlâk ve âdabı ile yaşamak çok büyük ehemmiyet arz eder. Ancak bizim elimizden de, insanlara nasihatta bulunmaktan, dünyevî-uhrevî tehlikeleri haber vermekten öte bir şey gelmez.
Şu da bir vakıa ki, sanal denilen şeyin âdeta gerçekten bir farkı yok. Sanal ortamda yaşanan şeyler gerçek gibidir, maalesef toplumda genellikle zararsızmış gibi algılanıyor. Oysa özelini kendine saklamayı bilmeyen kişinin, hem gerçek hayatta hem sanal ortamda özgürlüğü de yok demektir.
Bu bakımdan, gerçek hayatta olduğu gibi sanalda da ahlâkî değerlerin gözetilmesi lazımdır. Kişi mahremiyetini ifşa ediyorsa, yaptığına saygısızlık etmesek bile, saygı duyacak halimiz de yok elbette... Bunun dinen doğru olmadığını, ahlâkî ölçülerimize aykırı bulunduğunu söyleriz, söylemeliyiz. Evet kişi özgürdür, irade-i cüz’iyesi vardır, bunu dilediği gibi kullanmakta hürdür. O da tamam… Ama eğer Müslümanım diyorsa, hele de tasavvufla alakadar ise, bir şekilde dinî mahremiyetine de mutlaka dikkat etmelidir. Haram ve helal sanal ortamda da geçerlidir, mahremiyetini göstermek helâl olmaz.
***
“Kötülükten sakınıp korunan müttakîleri Allah, muradlarınca necâta çıkarır / kurtuluşa kavuşturur. Onlara fenalık / kötülük dokunmaz ve onlar üzülecek de değillerdir.” [Zümer suresi, 61]
“İman edip takvâ yolunu tutanlar için elbette ahiret mükâfatı daha hayırlıdır.” [Yusuf suresi, 57]
“…Haberiniz olsun ki, Allah katında en şerefliniz, en takvâlınızdır. Muhakkak ki, Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.” [Hucurât suresi, 13]