Vahidiyet ile Ehadiyet farklarınıı soracaktım.

Vahidiyet içinde Ehadiyeti okumak nasıl olabilir. İsimsiz - Site

*******

Ehadiyyet; birlik, Cenab-ı Hakk’ın birliği, vahdâniyet mânâlarınadır. Mesela; Bâr-i gâh-i ehadiyete arz-ı münâcat etti, gibi…

Vâhidiyyet de yine, Hak Teâlâ’nın birliği ve varlığı demektir. Mesela; Vahdâniyete inanmak, Vahdâniyet hakkı için, gibi… [Bk. Şemseddin Sâmi, Kamus-i Türkî, Dersaâdet, 1317]

Görüldüğü üzere lugavî bakımdan Ehadiyet ile Vâhideyet, dolayısiyle Ehad ile Vâhid müteradif (eş anlamlı) kelimelerdir. Ancak kelâmî cihetten aralarında umum husus mutlak durumu söz konusudur. Yani Ehad ve Vâhid kelimelerinin lugavî manaları aynı olsa da Kur’an-ı Kerim lisanında, akaid ve kelâm ıstılâhında mefhum olarak farklı manaları ifade ederler. Nitekim Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) Esma-i Hüsnâ’yı saydığı hadis-i şeriflerinde, “Ehad ve Vâhid” isimlerine ayrı ayrı yer vermiştir. [Bkz. İbn-i Mâce, Sünen, Dua, 10, 11] Kezâ Evrâd-ı Fethiyye'de Abdülkadir Geylanî (k.s.) hazretleri Esmâ-i Hüsnâ'yı tâdat ederken her iki ismi de ayrıca zikretmişlerdir. 

Ehad ismi, Allah Teâla’nın ‘Ehadiyetini’, Vâhid ismi ise ‘Vahidiyetini’ anlatır. Ehadiyet Cenab-ı Hakk’ın esmâ ve sıfâtının cüz’iyyattaki tecelliyatını ve tasarrufunu, Vâhidiyet ise külliyattaki tecellî ve tasarrufunu ifade eder. 

Güneşin ışığı, ısısı ve yedi renginin kar taneciklerinin her birinde ve her parlak şeyde görünen yansıması ve parlaması ehadiyete, deniz yüzündeki parlaması da vâhidiyete misal olabilir. Allah'ın (c.c.) emir ve iradesinin hava unusuruna hükmetmesi vâhidiyetin, her bir hava zerresine hükmetmesi de ehadiyetin iktizasıdır. Misalleri çoğaltmak mümkünüdür.

Hz. Mevlâ’nın kâinatın bütününü ihata eden tüm varlıklarda ve eşyada bir anda ve birden hükmetmesi, tasarrufu ve esma ve sıfatın tecellisi vâhidiyetin, aynı anda bütün kâinatın en cüz’î, en küçük biriminde de aynı şekilde irade ve kudretinin, esma ve sıfatının tecellisi de ehadiyetin icabıdır. Her iki cihette de şirke ve bir başkasının iştirakine imkân olmamasını ifade eder. 

Hz. Allah'ın kâinatın bütününe hükmetmesi vahidiyetin, âlemin küçük bir numûnesi olan her bir insanın kalbine hükmetmesi ise ehadiyetinin gereğidir. Âlem-i Halk’tan Âlem-i Emr’e, zerreden kâinatın tümüne kadar hiçbir şeyde şirke ve iştirake yer olmaması ehadiyet ve vahidiyetin gereğidir. 

Ehad ile vâhid arasını İmam Sa'leb (rh.) şöyle ayırmıştır:

Ehad’a ibtidaen adet bina edilmez. Sayı saymaya başlarken ehad, isneyn ilh... denilmez; ‘vâhidün ve’snâni’ denilir. ‘Racülün ehadün’ denilmez, ‘racülün vâhidün’ denilir, demiştir. Lakin Razî'nin (rh.) nakline göre; İmam Halil (rh.) ehad isneyn diye saymanın caiz olduğunu söylemiştir ki, bunda vâhid anlamına kullanılıyor demektir. [Fahru’r-Râzî, Tefsîr-u Kebîr, 32, 178]

Hanefî âlimlerinden bazıları da farkı şöyle nakl ve tarif eylemişlerdir:

Ehadiyyet hiçbir şekilde bölünmeye ve sayıya ihtimali olmaz.

Vâhidiyet ise ikisine de ihtimallidir: ‘Mietün vâhidetün ve elfün vâhidün’ deniler. Oysa ne ‘Mietün ehadün’, ne de ‘elfün ehadün’ denilemez.

Hattâbî (rh.), ehadiyet zâtın tekliğini, vâhidiyyet ise sıfatta şeriki olmadığını ifade eder, demiştir. Bazı araştırmacılar bunun aksini de söylemişlerdir Yani ehadiyyet ne zatında, ne sıfatında ortağı olmayan bir tektir demektir. Allah Teâlâ hakkında zât ve sıfât birbirinden ayrı olmadığı için vâhid ile ehad aynı hükümdedir. Bundan dolayı bazı müfessirler burada "ehad" kelimesini ‘vâhid’ diye tefsir etmişlerdir. Nitekim Abdullah ibn Abbas'tan ve Ebu Ubeyde'den (r.anhum) naklen gelen tefsir rivayetlerinde bunu vâhid diye tefsir ettikleri söylenmiştir.

Ayrıca tecezzî, yani bölünme ve parçalanmayı kabul etmeyen vâhid diye de tarif edilmiştir. Allah Teâlâ hakkında vâhid ve ehad birbirinden farklı olmamak bakımından aynı şeydir diye tefsir etmek, herkesin rahatlıkla anlaması bakımından daha kolay olur. Çünkü ehad demek vâhid demektir. Fakat bununla arada hiçbir fark yoktur sanılmamalıdır.

Ebu'l-Beka, ‘Külliyât’ında ehad kelimesinin vâhid mânâsına da geldiğini, bununla beraber aradaki bazı farkları kaydettikten sonra der ki:

‘İki vecihten her birine göre de ehad ile murad olunan vâhid, bütün yönlerden birdir. Çünkü ehadiyyet gerek adedî, gerek terkibî, gerek tahsilî teaddüt çeşitlerinin hepsinden kurtulmuş olan özdür. Nisbî olan, sayısız varlıkların, ehadiyyet-i zâtta yok olmasıdır. Bu özelliğinden dolayı tenzih maksadıyla kullanıldığı zaman vâhide üstün tutulur. Zira vâhidiyyet sayısal çoğalmanın nefyinden ibarettir. Ayniyyenin çokluğu, vâhidiyyette de nefyedilmiş olur ise de onda izafî bir çokluğun mevcudiyeti akla gelebilir.” [Daha geniş açıklama için Elmalı’lı merhumun Hak Dini Kur’an Dili’nin İhlâs suresi tefsirine ve ayrıca aşağıdaki linke de bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1419-allah-teala-nin-mahlukata-tecelliyati.html 

Hâsılı; Vâhidiyet içinde Ehadiyeti ya da Ehadiyet içinde Vâhidiyeti okumak herhalde böyle bir şey olabilir. Fe’fhem!.. 

Go to top