Selamün aleyküm hocam.Yılbaşı münasebetiyle hindi alıp satmak, bunların kesim ve temizliğini yapmak, fırıncı ise getirilen hindiyi / hindileri ücreti karşılığında pişirmek; yılbaşı programları için sipariş edilen davetiye, kart, poşet gibi eşyaları imal etmek; o gün dolayısiyle tebrikleşmek, tebrik satmak caiz midir? (İsmi bizde mahfuz bir okuyucu)
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Sorduğunuz meseleleri iyi kavrayıp doğru anlayabilmek-anlatabilmek için öncelikle şu ayet-i kerimelerle hadis-i şerifleri gözönüne getirmek ve bunlar üzerinde iyi düşünmek icap eder:
Görüldüğü üzere bunlar ayet-i celile mealleridir. Meseleyi başkalarına benzeme-benzeşme noktasından ele alan pek çok hadis-i şerif vardır. Yılbaşıyla alakalı diğer yazılarda zikrettiğimiz için burada bunlardan sadece birinin mealini vermekle iktifa edeebiliriz:
Bilhassa bu hadis-i şerif çok önemli rûhî ve içtimaî (psiko-sosyal) gerçeklere işaret etmektedir. Şeklî benzeşmenin sonuçta itikadî benzeşmeye götüreceğini anlatır. İbn Haldun da mevzu ile ilgili olarak mühim tarihi gerçeklere parmak basar. Mağlupların galipleri taklid etme psikolojisi yaşadıklarını anlatır. [İbn Haldun, Mukaddime (trc.) 1, 374-75]
Ayrıca bkz. http://halisece.com/islami-makaleler/313-magluplar-galiplerin-adetlerini-taklit-eder.html
Netice olarak diyebiliriz ki; insan ancak sevdiğini, takdir ettiğini, saygı suyup büyük gördüğünü taklit eder. Şeklî taklit itikadî taklide götürür. Bu ilmî gerçeğe de dikkat çektikten sonra, umumî bir fıkıh kaidesini hatırlatıp, mesele hakkında âlimlerimizin istinbatlarını (yukarıda bir kısmını verdiğimiz nasslardan çıkardıkları hükümleri) nakletmeye çalışalım. İttifakla kabul edilen bu fıkhî kaide şudur:
“Müslümanın, bir başka dinin şiârı (alâmet-i fârikası) olan bir fiili kendi ihtiyarı ile yapması küfürdür.”
Nevrûz ve yılbaşı kutlamaları âlimlerimizce başka dinlerin ve inanç sistemlerinin şiarları olarak görülmüş ve bu husustaki hüküm ona göre verilmiştir.
Nitekim Buhara bölgesi âlimlerimizden Baytekin et-Türkmenî (r.aleyh) bu nevi mevzularda en geniş bilgiler veren âlimlerimizden biridir. Buna benzer meseleleri müstakil bir kitapla anlatmış ve bilhassa sözünü ettiğimiz mesele üzerinde sayfalarca durmuştur.
“Bazı Hanefî âlimleri demişlerdir ki, adı geçen bütün bu merasimlere (başka inançların gereği olan bayram ve kutlamalara) katılan ve bundan tevbe etmeyenler, onlar gibi kâfirdir. İmam Mâlik’in (rh.) arkadaşlarından biri de demiştir ki; Nevrûz Günü (o günü ta’zim için) bir karpuz kesen, sanki domuz kesmiş gibidir. Dolayısile Müslüman, böyleleriyle oturması, kesmede ve pişirmede onlara yardımcı olması ile günahkâr olmuş olur.” [Türkmanî, Kitabu`l-Üma fi’l-Havâdisi ve’l-Bida`, 1, 293-294]
Meselenin hem fıkhî-hukukî hem de itikadî yönü bulunduğu için bu husus, fıkıh kitaplarımızın “Mürtedle ilgili hükümler” ya da "Küfür sözler" bölümlerinde yer alır ve özetle şunlar söylenir:
“(Kişi) Mecûsîlerin Nevrûz (yeni gün, yeni yıl, yılbaşı) kutlamalarına katılmakla da kâfir olur. Çünkü bunda onların o gün yaptıkları şeylere muvafakat anlamı vardır. Daha önce satın almamakta olduğu bir şeyi Nevrûz`da, o günü tâzim için -sırf yeme içme için değil- satın alması, keza yine o günü kutlayan şirk ehline Nevrûz Günü, velev bir yumurta olsun, bir şey hediye etmesi de aynıdır.” [Bkz. el-Fetâva’l-Hindiyye, 4, 276-277]
“Nevrûz`da (yılbaşı gününde) bir Müslüman diğerine bir şey hediye etse, ama bununla da o günü ta‘zımi (kutlamayı) düşünmüş olmasa, fakat bir takım insanların o güne mahsus böyle bir uygulaması bulunmuş olsa bunu yapan kâfir olmaz; ancak o günlerde yapmaması, daha önce veya daha sonra yapması gerekir. Tâ ki onlara benzemiş olmasın. İbadette muvafakat, yani onlara (mesela güneşe tapanlara) hâs ibadet saatleri olan üç (mekruh) vakitte namaz kılmak haram olursa, ibadet olmayanları bir düşünün! İmam Ebu Hafs (rh.) hazretleri demiştir ki; ‘Bir kimse Rabbine elli yıl ibadet etse, sonra nevrûz (gayrimüslimlere ait yılbaşı) geldiğinde, o günü kutlamak için şirk yapanlardan birine bir hediye gönderse kâfir olur.” [Muhammed b. Muhammed b. Şihab el-Kürdî el-Berikinî el-Bezzâz, el-Fetâva’l-Bezzâziye, 6, 333; Abdullah b. Muhammed es-Sîbî., el-Abdevî, ed-Delîlü’l-Kavîm, ale’s-Sırâti’l-Müstakîm, 143]
Hicrî ikinci bin yılın müceddidi İmam-ı Rabbanî Ahmed el-Fârûkî es-Serhendî (k.s.) hazretleri de, benzer şeyleri kendi zamanındaki Hindistanlı Müslüman kadınların yaptıklarını… Başka inançlarda olanlar gibi belli günlerde, o günlere hâs hediyelerle hediyeleştiklerini anlatır ve bütün bunların şirk ve İslâm dinini inkâr demek olduğunu söyledikten sonra şu mealdeki ayet-i celileyi zikr eder:
“Onların ekserisi (çoğu) Allah’a şirk koşmaksızın iman etmez.” [Yûsuf suresi, 106; Bkz. a.g.m. Mektûbat, Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy., 3, 41] Ayrıca bkz. http://www.halisece.com/islami-makaleler/335-gayr-i-muslimlerin-orf-ve-adetlerine-uymanin-vebali.html
Bu ayet-i kerime; Allah’a inandığını söyleyenlerin de şirk koşuyor olabileceklerini, ya da şirk koşanların da Allah’a inandıklarını söyleyebileceklerini bize hatırlatıyor.
***
Hâsıl-ı kelâm netice-i merâm