Selamün aleyküm hocam. Bir kimse hanımına hitaben, ‘seni boşadım, seni boşadım, seni boşadım’ diye üç defa söylese, sonra da birinci cümle ile normal bir talâk, ikinci ve üçüncüsünü söylemekle de birincisi te’kid etmek, kuvvetlendirip sağlamlaştırmak istedim derse bu kişinin nikâhı ne olur? Almanya’dan ismi bizde mahfuz bir okuyucu

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Dile getirdiğiniz gibi eğer bir kimse hanımına hitaben üç defa, sarih (açık) lafızlarla “seni boşadım” ya da “boş ol” deyip, sonra da ikinci ve üçüncü kere söylediklerimle birincisini te’kid-te’yid etmeyi kasdettim, yani ilkini sağlamlaştırmak istedim derse… Ve gerçekten niyeti öyle idiyse, tekrar hanımı ile birlikte yaşadığı takdirde Allah indinde mes’ul olmaz. Meselenin dinî / fıkhî yönü budur. Zira İslâm hukukunda meşhur kaidedir: Nahnü nahkümü bi-zavâhiri Vallâhi yetevellâ bi-s’serâiri. Yani, “Biz görünenlere göre hükmederiz. Kalplerde gizleneni ise Allah bilir.” Onun hükmünü, cezasını O verir.  

Kişi öyle iddia ettiğine göre, bu durumda üç boşama sözünden bir tek talâk vâki olmuştur. Yani boşama talâk-ı ric’î’dir, dolayısiyle yeni bir nikâha dahi gerek olmadan iddet süresi içinde hanımına dönebilir, evliliklerini sürdürebilirler. Fakat nikâhtaki üç bağdan biri gitmiş, geriye ikisi kalmış olur. Evlilik iki bağla devam eder.

Ric'î boşamadan sonra erkek hanımına, iddet müddeti içinde (yani Hanefilere göre üç hayız dönemi, Şâfiîlere göre üç temizlik süresi bitmeden, hayızdan kesilmişse üç ay dolmadan, hâmile ise doğum yapmadan),

- “Sana dönüyorum”,

- “Evliliğimizi devam ettirmek istiyorum” gibi sözlerle…

Ya da söze gerek kalmadın eşinin elini tutması, öpmesi, şehvetle yaklaşması yahut cinsî temasta bulunması gibi davranışlarla evlilik hayatına fiilen geri dönebilir, yeni bir nikâh gerekmez. Yani kavlî veya fiilî olarak dönüş yapmak / yapabilmek mümkündür

Bu dönüşün şahitlerle tesbit edilmesi; Hanefî ve Mâlikî mezheplerine göre şart değildir, onlar bunun müstehap olduğunu söylemişler, güzel görmüşlerdir. Yani şahitlerin olması ric’at / dönüş için şart değil, sünnettir.

İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hazm'a (rahımehumullah) göre ise şarttır.

Detaylı bilgi için lütfen aşağıdaki linke bkz. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-65.html

Go to top