Cömertlik-cimrilik ve Cehennemliklere haram olan nimetler
selamün aleyküm, hocam, benim sıkıntım bizim hanımın aşırı tutumlu oluşu, buna cimrilik de diyebiliriz, bir türlü cömertliğe vermeye alıştıramadım.. diyorum ki yahu kimin malını kimden esirgiyorsun? bunların hakiki sahibi allah, bizde emenatçiyiz. yarın bize faydası olacak olan yaptığımız iyilikler, elimizle verdiklerimiz.. ama anlatamıyorum, yada anlatıyorum fakat etkili olamıyorum. bu konuda bir şeyler yazarsanız belki faydası olur diye düşünüyorum. allaha emanet olun.
Soru: Erkan tarafından yazıldı. Kategori: Soru – Cevap
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Öncelikle dua edelim; rahmeti gadabını geçmiş olan Rabbimiz (c.c.) sıkıntınızı âcilen gidersin, eşinizin sahâvet damarlarındaki tutukluk açılsın... Cümlemizi ve topyekün mü’minleri cimrilik illetinden uzak tutsun, cömert ve cesur kulları zümresine ilhak buyursun.
***
İnsanları iyiye-doğruya davet, Allah yolunda infak ve bunların mükâfatı
Cenab-ı Mevlâmız bir ayet-i celilesinde buyuruyor ki:
“(Rasûlüm), onları (insanları) hidâyete erdirmek senin üstüne borç değil. Lâkin Allah hidâyeti kime dilerse ona verir (nasip eder). İnfak edeceğiniz hayır (vereceğiniz mal) kendi faydanızadır. Zâten siz, (ey mü'minler); Allah’ın rızaasını aramaktan başka bir suretle (maksatla-niyetle) infak da etmezsiniz ya. (Allah yolunda) maldan harcedeceğiniz(in, vereceğinizin mükâfatı) size fazlasiyle ödenecekdir. Siz (bu hususta da) haksızlığa uğratılmayacaksınız.” [Bakara suresi, 272]
Bu ayet-i kerimenin mealinden de açıkça anlaşılacağı üzere, en başta Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) olmak üzere hiç kimse bir başkasını hidayete erdirmek / doğru yola koymakla mükellef değil. Bizim yükümlülük ve sorumlulğumuz, Efendimiz’inki (s.a.v.) gibi tebliğ, tâlim, telkin ve terbiyedir. Hidayeti verecek olan Allahu zû’l-Celâl’dir. Bu bir…
İkincisi, hayır-hasenat adına Allah rızâsını gözeterek verdiklerimiz tamamen kendi lehimizedir. Yarın ahirette faydası bizedir. Bunu da hiç hatırdan çıkartmamak lazım…
Üçüncüsü de, öbür tarafta bu verdiklerimizin ecrini-mükâfatını Rabbimiz, bırakınız haksızlığa uğratmayı, fazlasıyla verecektir. Zerre miktarı bir haksızlık söz konusu değildir.
***
Cömertlik ve cimrilik hakkında bazı hadis-i şerifler
1970’li yıllarda Eser Kitabevi’nin neşrettiği mev’iza kitaplarından Abdüllatif Tercümesinin redaktörlüğünü yapmıştım. Kitabın Dokuzuncu Dersi’nde geçen cömertlik ve cimrilikle alakalı bazı hadis-i şerifleri nakletmek, ayrıca bunlara ilaveten bazı bilgiler de paylaşmak isterim. İnşaallah faydalı ve müessir olur, istifade ve istifazadan uzak olmaz.
1. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “İki haslet / huy vardır ki, mü’minde bir arada bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk.” [Tirmizî, Sünen, Birr, 41]
2. “Cömertlik, Cennet’te bir ağaçtır. Dalları dünyaya uzamış, yeryüzüne yayılmıştır. Her kim onun bir dalına yapışırsa, o dal onu çeker, Cennet’e götürür. Cimrilik de Cehennem’de bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan alırsa (bunlardan birine yapışırsa), o dal onu Cehennem’e sevk eder (çekip ateşe sürükler).” [Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, 7, 435; Ayrıca bkz. Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ; Gazalî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn]
3. “Cömert insan Hakk’a ve halka yakındır. Bahîl / cimrî olan ise, Hak’tan ve halktan uzaktır.” Bazı rivayetlerde şu ilaveleri de görmekteyiz: “Cennet’e yakın, Cehennem’den uzaktır. Cimrî ise, Allah'tan uzak, insanlardan uzak, Cennet’ten uzak, Cehennem’e yakındır. Allahu Teâla, câhil olan cömertlik sahibini, cimri olan âbitten (çokça ibadet eden zâhidden) daha çok sever.” [Tirmizî, Sünen, Birr, Hadis no: 1961; Ali el-Müttaqî, Kenzü’l-Ummâl, H. no: 15928; Kütüb-i Sitte Muhtasarı, H. No: 2174]
4. “Cimrî olan her ne kadar zâhid (zühd sahibi, şüpheli şeyleri bile terkederek günahtan kaçan, Allah korkusuyla dünya zevklerinden el-etek çeken kimse) de olsa (doğrudan) Cennet’e giremez.” [Abdullatif Harpûtî, s. 142; Tirmizî’den rivayet edilmiştir]
Cimrî kişi cömertliğe nasıl alıştırılır?
Bu hadis-i şerifle alakalı olarak Silsile-i Zeheb’in 33’üncü ve son halkasını teşkil eden Üstâzımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri, talebelerine, şu güzel beyan ve nasihatlerde bulunmuşlardır:
“İnsanın sahâvet (cömertlik) damarlarında tutukluk vardır. Onun açılması için vereceğimiz zekât, fitre ve benzeri hayırları bahîl-cimri olan kimselere teslim ederek, ‘Şunu filan müesseseye yahut filan kimseye veriver’ derseniz, o da vermeye alışır. Bu suretle hem sizin verdiğiniz makbul olur, hem de vermeye teşvik ettiğiniz için me’cûr olursunuz (mükâfata erersiniz).”
Ve yine “Bir adam, kendi cimri olduğu halde, hem teşvik istemez, hem de gayrın ihsânına (başkalarının yardım etmesine) tahammül edemezse, o zaman doğrudan Cennet’e giremez. Kendi yapmıyor, lâkin teşvik ediyorsa, o kimse müstesnâdır” buyururlar.
***
Cimriliği sebebiyle eli kuruyan kadın
Harpûtî’den nakletmeye devam ediyoruz…
Hz. Âişe (r.anha) vâlidemiz anlatıyor:
Sağ eli kurumuş bir kadın ağlayarak Rasûlullah’a (s.a.v.) geldi:
- Yâ Rasûlallah, dedi, dua buyur da elim iyileşsin. Nebî sallallahu aleyhi vesellem,
- ‘Elin niçin kuduru?’ dedi. Kadın,
- Rüyamda kıyamet koptu; Cehennem kızıştırıldı, Cennet mü’minlere yaklaştırıldı. Cehennem’i gördüğümde annemi orada buldum; sağ elinde bir parça yağlı et, sol elinde de bir parça bez, onlarla Cehennem ateşini uzaklaştırmaya çalışıyordu. Anneme dedim ki; ‘Sen dünyada Rabbına mutı‘ (itaatlı) ve kocanın râzı olduğu sâliha bir kadın idin. Neden bu vâdide bulunuyorsun? Annem, ‘Kızım, ben bahîl / cimrî bir kadın idim. Burası ise bahillerin yeridir’ dedi. Anneme, ‘Bu elindekiler nedir?’ diye sordum. Annem, ‘Bunlar benim dünyada sadaka olarak verdiklerimdir’ dedi.
‘Babam nerededir’ dedim. Annem, ‘Baban cömert idi. O da cömertlerin olduğu yerdedir’ dedi. Ondan sonra Cennet’e gittim. Babam, Senin havuzundan insanlara su dağıtıyordu. Babama dedim ki, ‘Babacığım! Annem dünyada Rabbına mutı‘ bir hanımın idi, sen de ondan râzı idin. Şimdi ateşte yanıyor. Bu havuzdan ona bir bardak su ver.' Babam, ‘Kızım! Allahu Teâla bu suyu cimrilere ve günahkârlara haram kıldı’ dedi. [Bkz. A‘raf suresi, 50] Ben babamdan izinsiz bir bardak su aldım ve anneme verdim. O esnada bir ses duydum: ‘Allah elini kurutacak! Bu bahîl ve âsi kadına Nebiyyullah’ın havuzundan su verdiğin için…’ denildi. Hemen heyecan içinde uyandım; baktım ki, elim kurumuş!
Ondan sonra Âişe validemiz sözlerini şöyle tamamlıyor: ‘Rasûlullah (s.a.v.) asâsını onun eli üzerine koyup dua buyurdu ve eli eski (sâlim) haline geldi.” [Abdüllatif Harpûtî, Abdüllatif Tercümesi, Eser Kitabevi, İstanbul, 1975, s. 142-43 ]
***
H u l â s a
Yukarda anlatıldığı gibi ahiret hayatında mü’minlere in‘âm-ihsan ve ikram olunan nimetler-rızıklar, kâfirlere haram kılınmıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz (c.c.) şöyle buyurmuştur:
“Ateş ehli, Cennet ehline (Cehennemlikler, Cennetliklere; lütfen) ‘su(yunuz)dan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bize akıtın’ diye feryâd ederler! Onlar da, ‘Şüphe yok ki, derler, Allah bunları kâfirlere haram etti.” [A‘raf suresi, 50]
Cenab-ı Hak cümlemizi ve bilcümle Ümmet-i Muhammed ve evladını, her alanda cömertlik damarları açık olan kullarından eylesin. Cimrilikten ve korkaklıktan muhafaza buyursun. Amin…