Selamün aleyküm hocam. Bir kimse namaz kılarken diğer namazın vakti girerse yine de kılmış olduğu o namazı vaktinde kılmış sayılıyor diye biliyorum. Peki bu sahibi özür için de geçerli mi? Çünkü sahibi özür olan kimseler, sizce de malum olduğu üzere, her vakit girdiğinde tekrar abdest almaları gerekiyor. Namaz kılarken diğer namazın vakti girerse, yeni giren vakitte abdestsiz sayılıp namazlarının kabul olunmama durumu olur mu? Ve bu rabıtada da geçerli mi? Mesela gündüz rabıtaya başladı ve rabıta esnasında öğlenin vakti girdi. Kalkıp abdest alması gerekir mi? Allah razı olsun. Allah sizi salihlerden kılsın. Hayırlı geceler.
Soru: Abdullah Fakir tarafından yazıldı. Kategori: Soru – Cevap
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Evet, bir vakit namazını kılarken diğer namazın vakti girse, bu namaz tamamlanır ve edâ edilmiş sayılır. Ancak sabah namazını kılmakta iken güneş doğarsa, şer’an bu namazın vakti çıkmış olduğundan dolayı, kılınan namaz bozulur, bunu yeniden kılmak gerekir. Ama bir kimse ikindi namazını kılmakta iken güneş batsa namazı bozulmaz. Çünkü bir namazın vakti çıkmış, yeni bir namaz vakti de girmiştir. İkinci şıkta yani sabah namazı meselesinde ise, bir namaz vakti çıkmış, lakin yeni bir namaz vakti girmemiştir.
***
Sahib-i özrün durumuna gelince…
Mâlum olduğu üzere Hanefîlerde, özürlü olanların abdestleri, namaz vaktinin girmesi ile bozulmaz, vaktin çıkması ile bozulur. Bu hüküm İmam-ı Azam (rh.) hazretlerine göredir. Tercih edilen görüş de budur. Buna göre, öğle namazı vakti girmeden abdest alan özürlü bir kimse, o abdestle öğle namazını veya cuma namazını kılabilir.
İmam Ebû Yusuf'a (rh.) göre, özürlünün abdesti, hem namaz vaktinin girmesiyle, hem de çıkmasıyla bozulur. Bu bakımdan güneş doğduktan sonra özürlünün aldığı abdest, öğle vaktinin girmesi ile bozulur.
İmam Züfer'e (rh.) göre ise, özürlünün abdesti, yalnız namaz vaktinin girmesi ile bozulur, çıkması ile bozulmaz. O sebeple, özürlünün sabah namazı için aldığı abdest, güneşin doğup vaktin çıkması ile bozulmaz, ancak öğle vaktinin girmesi ile bozulur.
[İmam Şafiî'ye (rh.) göre, özürlünün her namaz için ayrı-ayrı abdest alması gerekir. Onun abdesti, kıldığı namazın sona ermesi ile bozulur.]
[Mâlikî mezhebine göre ise özürlünün abdesti, vaktin girmesi veya çıkmasıyla bozulmaz; abdesti bozan başka bir hâlin meydana gelmesiyle bozulur. (Bkz. İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, l, 47)]
N e t i c e
Özür sahibinin abdesti, Hanefi mezhebinde benimsenen İmam-ı Azam hazretlerinin içtihadına / görüşüne göre, namaz vaktinin çıkması ile bozulur, dolayısiyle kıldığı namaz da bozulmuş olur. Hanefî olan özür sahiplerinin bunu böyle bilip, bozulan o namazı kaza etmeleri lazımdır. Böylesine basit meseleler için hemen taklit yollarına tevessül edilmemelidir. En önemlisi de namazlarımızı vaktin evvelinde, evvelinde olmazsa ortasında, bu da mümkün olmamışsa hiç değilse son cüz’ünde eda etmeye gayret etmeli, kritik ana / vaktin çıkışına kadar ertelememeliyiz. Özürlü özürsüz hepimiz için bu cümleler mutlaka kulağımıza küpe, kalbimize nakş olmalıdır.
Bahis mevzuu manevi vazifeleri ise, şer’î bakımdan zaruret hallerinde abdestsiz yapmak her ne kadar caiz olsa da, meseleye takvâ cihetinden bakıldığında, kalkıp abdest almanın mümkün olduğu şartlarda, buna abdestsiz devam etmek rızâ-i İlahiye, tasavvufî usûl ve âdâba muvafık düşmez. Binaenaleyh kişi madem özürlüdür ve rabıta-zikir esnasında abdestinin süresi bitmiştir, maksûd olan nûr-i İlahî ve matlûb olan feyz-i Muhammedî’yi kâmil mânâda hâsıl (letâifine ahz u feyz) edebilmek için, hemen zikr u fikrine ara verip abdestini alması (tazeleyip yenilemesi) iktiza eder. Zira Üstâzımız (k.s.) Hazretleri, abdestsiz zikr u fikr ile meşguliyet bir yana, abdestsiz dolaşmayı dahi tasvip buyurmadıkları için, abdest alacağım yerine, abdest tazeleyeceğim denmesini tavsiye buyurmuşlardır.
Vesselâm…
Hatırlatma:
Bundan böyle mesajlarını direkt siteye yazar gönderirsen memnun oluruz. Böylece gözden kaçıp gecikme ve unutulma durumu da olmaz. H.E.