selamün aleyküm muhterem hocam.benim sorum şu '' namazda duha suresi okumak doğru değil diye birşeyler duyduk acaba bunun aslı varmıdır? birde efendimiz s.a.v in saçları uzun muydu.şemail kitaplarında en kısa halinin kulak hizasını geçtiği şeklindedir.şimdiden Allah razı olsun
Soru: mehmet tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap
*******
Ve aleyküm selam değerli kardeşim; sorularınıza gelince…
1. Namazda zamm-ı sûre olarak ‘Duhâ sûresinin okunması’ halinde vâki olacak tecelliyat hakkında Üstâzımız (k.s.) Hazretleri’nden bir nakil var. Kanaatimce sorduğunuz husus onunla alakalı. ‘Amme Cüz’ü Tefsiri’nden o kısmı aynen iktibas etmeye çalışalım.
“Duhâ sûresinin sebeb-i nüzûlü:
Yahudiler Rasûlullah Efendimize (s.a.v.) bir adam gönderip şu üç mes’eleyi sorar:
(1) Sedd-i Zi’l-Qarneyn,
(2) Ashâb-ı Kehf,
(3) Rûh.
‘Eğer rûh hariç diğerlerinden cevap ve mâlûmat verirse, ‘hak Nebî’dir, yani ahir zaman Nebîsidir’, dediler.
Vakta ki adam Rasûlullah Efendimize (s.a.v.) gelip, (suallerin) her üçünü de sordu. Peygamberimiz (s.a.v.) de;
- ‘Sabah cevap veririm’ buyurup ‘İnşâallah’(mübarek lafzı kendisine unutturuldu) söylemediler.
(İşte), bir rivayete göre ‘İnşâallah’ buyurmadığından dolayı…
Bir diğer rivayete göre, müşrikler Efendimizin (s.a.v.) hâne-i saâdetlerinin altına veya pek yakın bir yerine bir köpek lâşesi atmışlar, bunun için Cebrâil aleyhisselâm 15 veyahut 45 gün gelmemişlerdi, yani vahy getirmemişlerdi. Zira ‘Suret bulunan veya köpek bulunan hâneye melek gelmez.’ [Bkz. Buhârî, Sahih, Libâs, 88]
Vahyin kesilmesinden dolayı müşrikler,
- ‘Muhammed’i Allah’ı terk etti, bıraktı’ diye alay etmeye ve aynı zamanda propaganda yapmaya başladılar.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de, onların böyle söylemelerinden müteessir olmuşlardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hak bu sûre-i celîleyi inzâl buyurup, ‘Rabbin seni ne terk etti ve ne de buğz etmekle bıraktı’ demekle müşrikleri red ve Habîbini tesellî buyurmuştur. Yani Cenab-ı Hak, ‘Habîbim müteessir olma; Rabbin seni ne bıraktı ve ne de terk etti’ buyurdu.
Bu sûre-i celîle nâzil olduğu zaman, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) mübârek vücûdunda büyük bir sarsıntı olmuştur. Sûrenin nüzûliyle Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), ‘Allâhu Ekber’ diye tekbir almıştır.
Ve bu sûreden sûre-i Nâs’a kadar sûrelerin aqabinde ‘Tekbir’ getirilir. [1]
Her ne zaman sûre-i celîle okunursa, muhakkak bir sarsıntı olur! Biz Hazretim(iz)’le (k.s.) sûreleri tefsir ederken, bu sûrede sarsıntı olmuştu.
Pîrân (k.esrarahum), seferde iken namazda imam bu sûreyi zamm-ı sûre koşarsa, iki gün oradan hareket etmezlermiş.” [Mehmet Aksoy (Ahbab hocaefendi merhum), Amme Cüz’ü Tefsiri, gayr-i matbû, s. 69-70]
2. “Efendimiz (s.a.v.)’in saçları uzun muydu?” diye sormuş ve ardından da, “Şemâil kitaplarında en kısa halinin kulak hizasını geçtiği şeklindedir” diye bir açıklamada bulunmuşsunuz. Bilindiği üzere Şemâil-i şerifle alakalı pek çok eser vardır. Dolayısiyle rivayetler de muhteliftir. Kafa karışıklığından kurtulmak ve sağlıklı bir neticeye ulaşbilmek için, lütfen aşağıdaki linke bkz. Oradan bu meselenin detaylı cevabını dikkatle okuyunuz. Bu noktada en kestirme yol herhalde bu olacaktır.
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2388-peygamber-efendimiz-s-a-v-in-mubarek-saci.html
Dipnot
[1] Duha sûresinin sonunda ve ondan sonra Kur'ân-ı Kerim’in nihayetine kadar her sûre bittiğinde tekbir getirmek sünnettir. Bu tatbikat Rasûlullah Efendimizden (s.a.v.) rivayet edilmiş olup, mâlum olduğu üzere öteden beri yapıla gelmiştir. Yedi kırâet imamından biri olan İbn Kesîr (rh.) yoluyla rivayet edilmiştir. Bunu rivayet eden Ebu Hasen Bezzî (rh.) hazretleri şöyle demiştir:
‘İkrime b. Süleyman'a okudum. Dedi ki: İsmail b. Abdullah b. Kostantin'e okudu. Ve'd-Duhâ'ya geldiğimde şöyle dedi: Hatim edinceye kadar her sûrenin sonuda tekbir al. Çünkü ben Abdullah b. Kesîr'e okudum. Ve'd-Duhâ'ya geldiğimde, ‘Hatmedinceye kadar tekbir al.’ dedi ve Abdullah b. Kesîr bana haber verdi ki, Mücâhid'den (rahımehumallah) okumuş; O bunu emretmiş ve haber vermiş ki, İbn Abbas (r.anhuma) ona bunu emretmiş ve haber vermiş ki; Übeyy b. Ka'b ona bunu emretmiş ve haber vermiş ki, Rasûlullah (s.a.v) ona bunu emretmiştir.
Bunu sahih kaydını koyarak Hâkim ve İbn Merduye, "Şuab"da Beyhakî (rahımehumullah) ve kırâet kitapları tesbit ve nakl etmişlerdir. Nisâburî (rh.) "Ğarâibu'l-Kur'ân" adlı tefsirinde bu rivayeti kaydettikten sonra da demiştir ki:
'İmam Şafiî'den (rh.) rivayet edildiğine göre, o da Ve'd-Duhâ'nın sonundan Kur'ân-ı Hakîm’in sonuna kadar her sûrenin bitiminde tekbirin sünnet olduğu görüşündedir. Kunbül'den de böyle rivayet edilmiştir. Bunun sebebi, zikredildiği üzere, vahiy biraz gecikip de bu sûre indiği zaman Rasûlullah (s.a.v.) bunu tasdik ederek, "Allahu Ekber" demiş olmasıdır'. [Bkz. Elmalı’lı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Duha sûresi tefsiri]
Diğer bir rivayette göre ise, bunu bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tavsiye etmiştir:
Übey bin Ka'b (r.a.) Kur'ân-ı Kerîm'in kısa sûrelerini Rasûlullah’ın (s.a.v.) huzurunda okudu. Nebî sallallahu aleyhi vesellem de her sûrenin sonunda tekbir getirmesini söyledi. Hz. Ebû Bekir (r.a.) Dûha sûresinden itibaren her sûrenin sonunda tekbir getirilmesini hoş gördü. [Hâkim, el-Müstedrek, 3, 304]