Sabîler ve aklî dengesi yerinde olmayanlar için de fitre verilmesi vacip midir?
*******
Fitre yani fıtır sadakası, nisap miktarı (zekât verebilecek ölçüde) bir mala sahip ve hür olan her Müslüman için vaciptir; ister çocuk olsun, ister mecnun olsun... Fitre ile mükellef olmada büluğ ve akıl sağlığı aranmadığı için, nisap miktarı mala sahip olan herkesin fitre vermesi gerekir. Çocuklar ve akıl sağlığı yerinde olmayanlar, kendileri veremezlerse velîleri, onların malından fitrelerini verir.
Eğer bunların velileri, onların mallarından bu sadakayı vermezlerse, kendileri baliğ olduktan veya iyileştikten sonra bu sadakayı ödemekle yükümlü bulunurlar. Bu mesele, İmam-ı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a (rahımehumallah) göredir; İmam Muhammed ile İmam Züfer'e (rahımehumallah) göre, bunlara fitre sadakası vacip olmaz. Bu gibilerin babaları veya vasîleri bu sadakayı onların mallarından verirlerse, onu ödemek zorunda olurlar. Bu sadakayı onlar adına vermek, babalar üzerine vacip olur… Babalar bunu kendi mallarından verirler.
Nisaba mâlik olan bir mü'min hem kendisi, hem bunak ve mecnun olan (akıl sağlığı yerinde olmayan) evladı, hem küçük yaşta olan (sabî) çocukları ve hem de hizmetinde bulunan köle ve câriyeleri için fitre sadakasını vermekle yükümlüdür. Köle ve câriyeleri Müslüman olmasalar da, bunlar için fitre vermesi yine vaciptir. Fakat ticaret için olan köle ve câriyelerden ötürü fitre vermek gerekmez. Çünkü bunlar zekâta bağlıdırlar. Bir maldan hem zekât, hem de fitre vermek olmaz. Bunlar birleşmez.
Yukarıda açıklandığı gibi, İmam Muhammed'e (rh.) göre, zengin olan çocuklar için de fitre sadakası vermek babalarının malına düşen bir borçtur. Yani babaları bunların fitresini, onaların malından değil, kendi varlığından öder.
Fakir bir çocuğun babası ölmüş olursa veya fakir düşerse, dedesi (babasının babası) nisaba mâlik ise, çocuğun babası yerine geçer ve fitre sadakasını verir. Bununla beraber sahih görülen bir görüşe nazaran, bu çocuk için fitre vermek dedesi üzerine vacip olmaz. [Bkz. Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1966, s. 362, md. 111, 116, 117]
Ancak tabii ki imkânı varsa vermesi güzel olur; hem çocuk hem dedesi maneve bakımdan istifade eder, alan da maddî açıdan faydalanmış olur. Mümkün mertebe bu sadakayı ihmâl etmemek lazım.