Soru: Emre20 tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Esasen yapılan iş meşru ise, kişinin bir başka hatası ve kusuru sebebiyle bundan elde ettiği kazanç haram sayılmaz.
Ancak kişi, tesettürüne riayet etmiyor-başını örtmüyor, namazını kılmıyorsa elbetteki günahkârdır. Tevbe ve istiğfar ederek bu halinden dolayı pişman olup tam bir dönüş yapması, tesettürüne riayetle namazını da kılması icap eder, çünkü her ikisi de farzdır. Samimi bir Müslümanın o halde hayatını sürdürmesi düşünülemez. Allah korusun, bunun sonu felaket olur!
Halvet-i sahiha ise fıkhen-hukuken zifaf, ahlâken zina hükmündedir, haramdır, şiddetle kaçınmak gerekir. Bunun için de, bir daha yapmamak üzere tam bir pişmanlıkla tevbe ve istiğfar etmek lazımdır.
Eğer kişinin yaptığı iş bu günahları işlemesine sebep oluyorsa, o işten, o ortamdan ve onlardan gelecek kazançtan hayır beklememeli, derhal terk etmelidir. Çünkü kendisi günahkâr, kazancı da haram olur.
***
Dilerseniz meseleyi ayrıca farklı boyutlarıyla biraz etraflıca ele alalım.
Dinimizde kadınların çalışmasını yasaklayan bir hüküm yoktur. Dini usûl ve esaslara bağlı kalmak şartıyla kadının çalışmasının önünde dinen bir engel bulunmamaktadır.
Ayrıca şunu da belirtelim ki, illa da “bir kadının çalışması ancak zorunlu olduğu zaman, ihtiyaç varsa caiz olur” denemez. Bir ihtiyaç olmadığı halde, helal yollardan ve helal ortamda olduğu sürece kadın zengin olmak, para kazanmak için de çalışabilir.
Fakat şu bilinmelidir ki, kadınlar çalışmak zorunda değildir. Kadının vazifesi çocuklarına annelik, kocasına da hanımlık yapmaktır.
Dinimiz evin geçimini sağlama vazifesini erkeğe yüklemiştir. Bir kadın zengin olsa dahi, kocası yine de hanımın nafakasını temin etmekle yükümlüdür. Bir erkek “Ya hanım, bugün de senin paranı yiyelim, çalışmayayım” diyemez.
Fakat şartlar gereği kadın çalışmak zorunda kalabilir. Mesela aile geçiminin sıkıntıda olması sebebiyle kadının çalışması gerekebilir.
Bir kadının çalışabilmesi için bir takım şartlar vardır:
Bunlardan birincisi tesettürdür. Allahu Teâla’nın kesin emri olan tesettüre kadın her ne şartta olursa olsun, riayet etmek zorundadır. Müslüman bir kadın, dünyaları verseler saçının bir telinin görünmesine müsaade etmeyecek olgunluktaki bir kadındır.
İkinci şart, halvet dediğimiz kadının mahremi olmayan bir erkekle baş başa kalmamasıdır. Buna göre kadın çalıştığı ortamda bir erkekle yalnız başına kalamaz.
Üçüncü şart, kadının mahremi olmayan erkeklerle lâubali bir ilişki içine girmemesidir. Kadın vakarını ve ciddiyetini daima korumalıdır. Bu, iffetin muhafazası için hayatî bir zarurettir.
Dördüncü şart, evli ise şayet kocanın rızasıdır. Bir kadının, kocasının İslâm’a aykırı olmayan isteklerine uyması dinimizin emirlerindendir. Kocası çalışmasına izin vermiyorsa, kadın çalışamaz. Bu durumda kadın, kocasının getirdiği rızık ile yetinmek zorundadır.
Bunlar, kadının çalışmasının helâl olması için bulunması gereken şartlardır. Bir de meselenin gözden kaçırılmaması gereken diğer yönleri vardır. Özellikle de toplumun sosyo-kültürel yönleriyle alakalı olarak… Onları da gözardı etmemek, ona göre karar vermek gerekir.