Esselamüaleyküm verahmetullah
Soru: Namazı bilerek özürsüz terkeden kafir olur diyen sahabeler, mutlak, mukayyed müctehitler ve alimler vardır. Demeyenler de var. Normalde “harbi kafir bir kimse imandan sonra hemen gusl abdesti almalıdır” diye kitablarda yazılı. Birde küfre giren bir müslüman küfründen dönünce gusl alması lazım mıdır diye bir soru sormuştum, ona da "gusl alması gerekir" denilmişti.
Peki müslüman bir kimse, bilerek özrsüz bir vakit namazı terkedince kafir olur diyen sahabe, müctehid ve alimlere göre kafir olunduğundan, o müslüman kimse buna tevbe ettikten sonra bir de boy abdesti de alması gerekir mi? Çünkü kafir olur diyen alimlere göre küfre düşmüş.
Soru: gurban koliev tarafından yazıldı. Kategori: Soru – Cevap
*******
Ve aleykümü's-selâmu ve rahmetullahi ve berakâtuh.
Söz konusu kişi hak mezheplerden hangisine müntesipse, bağlı bulunduğu mezhebin müftâbih olan kavline/hükmüne göre hareket eder. Meselenin teferruatı için bkz. http://halisece.com/namaz/3259-namazi-terk-etmenin-cezasi.html
Eğer mezhebinin bu husustaki hükmü küfür ise, tecdîd-i iman, tevbe ve istiğfardan sonra boy abdesti alması lazımdır. Bu gusül, bazılarına göre sünnet, müstehap, bazılarına göre de vaciptir / farzdır. Detaylar aşağıda anlatılacaktır.
***
Açıklama
Kays b. Âsım'dan (r.a.) yapılan rivayete göre, adı geçen zat İslâm'a girince, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) ona su ve sidir ile yıkanmasını emretmiştir. [Bkz. Buharî, Sahih, Salât, 76; Müslim, Sahih; Nesâî, Sünen, Taharet, 125, 126; Tirmizî, Sünen, Cuma, 72, (Sidir, sabun gibi köpüren ve kiri gideren nesne, güzel kokulu buhurlardan bir cinstir.)]
Ebu Hüreyre’den (r.a.) yapılan rivayette, demiştir ki:
"Sümâme İslâm'a girince, Nebî (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Onu falan oğullarının hâitina götür de yıkanmasını söyleyin..." [İmam Ahmed, Müsned, 5, 161, (Hâit: Bir yeri çevreleyen duvar, tahta perde, çit)]
Hadîslerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Kâfir İslâm'a girince gusletmekle emrolunur.
2- Müslüman olan kâfirin yıkanması vâciptir. Çünkü emir vücubu gerektirir.
3- Küfrün zâhirî ve bâtınî bütün kirlerini gidermesi için de, gusledeceği suya sidir ve benzeri güzel koku karıştırması müstehaptır.
***
Hadîslerin ışığında müctehid imamların görüş, tesbit, istidlâl ve ihticâcları:
a) Hanefîlere göre:
Müstehab olan gusülden biri de, İslâm'a giren kâfirin yıkanmasıdır. Nitekim Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.), gelip İslâm'a girmek isteyenlere gusletmelerini emretmiştir. Emrin en aşağı derecesi, nedb ve istihbabdır, yani o fiilin mendup veya müstehap olmasıdır.
Bu hüküm, o İslâm'a girdiğinde cünüp olduğu bilinmediği takdirde böyledir. Cünüp bir halde gelip İslâm'a girdiği biliniyorsa, o takdirde ne yapılır? Meşâyih (fıkıh ilminde söz sahibi âlimdir) bu hususta farklı görüşler ortaya koymuştur: Kimine göre, cünüp olduğu için gusletmesi gerekmez. Çünkü kâfirler, kurbiyeti gerektiren şer'î hükümlerle muhatap değillerdir. Gusül ise niyet getirmek suretiyle kurbet ifade eder. Bu da kâfir için lüzumlu değildir. Diğer bir kısmı ise, cünüp bir halde İslâm'a girmişse, bundan dolayı gusletmesi gerekir, demiştir. [el-Kasanî, Bedâyi'u's-Sanâyi’ fî-Tertibi'ş-Şerâyi', 1, 35]
Fetâvâ-yı Hindiyye'de ise bu mesele şöyle açıklanmıştır:
"Guslün çeşitleri dokuzdur: Üçü farzdır. Onlar, cenabetten, hayz ve nifastan dolayı gusletmek farzdır. Biri vâciptir, o da ölüyü yıkamaktır. Nitekim İmam Serahsî'nin el-Muhît'inde de bu husus belirtilmiştir. Ayrıca kâfir cünüp olduktan hemen sonra İslâm'a girerse, zâhir-i rivayette gusletmesi vâcip olur. Kâfir olan kadının, hayzı / ayhali kanı kesildikten sonra İslâm'a girerse, bundan dolayı gusletmesi gerekmez. [Hey’et, Fetâvâ-yı Hindiyye: 1, 18, Guslü icap ettiren sebepler bâbı]
İbn Nüceym, Kenzü'd-Deqâyık şerhinde, cünüp olarak İslâm'a giren kâfirin gusletmesi vâciptir diyenlerin kavlini tercih etmiş ve bunun daha sahîh olduğunu belirtmiştir. [İbn Nüceym, el-Bahrü'r-raik: 1, 68, Gusül bahsi]
b) Şâfiîlere göre:
İmam Şâfiî diyor ki: Müşrik İslâm'a girince, gusletmesini ve tıraş olmasını müstehap sayarım. Böyle yapmaz da, cünüp de değilse, sadece abdest alması kâfi gelir ve bu abdestle namaz kılar. [İmam Şâfiî, el-Ümm, 11, 38, Guslü gerektiren sebepler bölümü]
c) Hanbelîlere göre:
Hanbelî imamları bu meselede Kays b. Âsım (r.a.) hadîsiyle istidlal edip buradaki emrin vücubu iktiza ettiğini belirtmişlerdir. Nitekim yapılan rivayete göre, Sa'd bin Muâz ve Useyd b. Hudayr; Mus'âb b. Umeyr ile Es'âd b. Zürare'den (r.anhum) İslâm'a girmek istediklerini, girdikleri zaman ne yapmaları gerektiğini sorduklarında onlar şu cevabı vermişti:
"Guslederiz, hak olan şehâdeti söyleriz."
Kâfir cünüp olduktan sonra İslâm'a girerse, küfür halindeyken yıkanmış olsun olmasın, cenabetten dolayı kendisine gusül gerekmez. Bu, İslâm'a girmekten dolayı guslü vâcip kabul edenlere göredir; aynı zamanda İmam-ı Azam Ebû Hanife'nin kavlidir. İmam Şâfiî ise, her ki halde de gusleder, demiştir. Ebubekir Kaffâl eş-Şâşî de bu görüşü ihtiyar etmiştir. Çünkü teklifin yokluğu guslün vücubunu engellemez, çocuk ve deli hakkında olduğu gibi, çocuk ergen olunca, gusleder. Deli iyileşince gusletmesi gerekli olur.
Hanbelîlerin bu husustaki delili, erkek ve kadınlardan hayli kişi gelip İslâm'a girdiğinde, hiç birine cünüp olduklarını hatırlatarak gusletmelerini söylediğinin işitilmediğidir, yani Nebî (s.a.v.) Efendimiz hiç birine böyle bir emir vermemiştir.
İslâm'a giren kimsenin suya sidir karıştırıp yıkanması müstehabtır. Öyle ki, İslâm'a girdiği için gusletmesi vâcip, gusül suyuna sidir karıştırması müstehabtır. Aynı zamanda tıraş olması da müstehap sayılmıştır. Çünkü Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) İslâm'a giren bir kişiye, "Kendinden küfrün kıllarını giderip at" diye buyurduğu bilinmektedir. [İbn Kudâme, el-Muğnî: 1, 207-208'den özetlenerek]
d) Mâlikîlere göre:
Kâfir İslâm'a girdiği zaman, ister yeni İslâm'a girmiş olsun, ister mürtedlikten dönerek girsin; ister İslâm'a girmeden önce yıkanmış olsun, ister yıkanmamış olsun, küfürdeki günlerinde kendisinden guslü gerektiren bir sebep vücut bulsun bulmasın, gusletmesi vâciptir. [İbn Kudâme, a.g.e., 1, 207] Kişi, Hristiyan olan eşini cenabetten dolayı gusletmeye zorluyamaz. Ancak hayızdan/ayhalinden temizlenince gusletmesi için icbar eder. [Mâlik b. Enes b. Ebî Âmir b. Amr b. Hâris el-Ashâbî el-Himyerî, el-Müdevvenetü'l-Kübrâ, Beyrut, 2012, 1, 32]
İmam Sevrî'nin de mezhebi budur. Sözü edilen hususta Mâlikî mezhebiyle aynı görüştedir.
İslâm'a giren kâfirin gusletmesi vâciptir, diyenler yukarıda naklettiğimiz iki hadîsle ve bir de Taberânî'nin naklettiği Vasile ve Katade hadîsiyle, İmam Hâkim'in naklettiği Akil b, Ebî Talib hadîsiyle ihticac etmişlerdir.
Bunun müstehap olduğunu söyleyenler ise demişlerdir ki; Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.) her İslâm'a giren kimseye gusletmesini emretmemiştir. Eğer bu vâcip olsaydı, mutlaka Rasûlüllah (s.a.v.) onu ihmal etmezdi. O halde bu hususta bir kısmına emretmesi, bir kısmına emretmemesi, kâfirin İslâm'a girince gusletmesinin gerekli olmadığına delâlet eder, neticesine dayanarak ihticacda bulunmuşlardır. Aynı zamanda şu hadîsle de istidlâl ederek istihbabın terciha daha uygun olduğunu söylemişlerdi:
"İslâm kendinden önceki şeyleri kökünden kesip atar..." [İmam Ahmed, a.g.e., 4, 199, 204, 205]
Semâme hadîsini Abdurrezzak, Beyhakî, İbn Huzeyme ve İbn Hibban da rivayet etmişlerdir. Aslı ise Buharî ve Müslim'de geçer, ancak bu iki kaynakta gusül ile emredildiğine dair bir lafız yoktur, sadece Semâme'nin guslettiği belirtilmiştir.
Bunlardan çıkarılan hükümler:
1. Kâfirin İslâm'a girince gusletmesi, bazı müctehidlere göre müstehab, bazısına göre vâciptir.
2. Cünüp olduktan sonra İslâm'a giren kâfirin gusletmesi, yine bazı müctehidlere göre vâcip, bazısına göre vâcip değildir.
3. Kâfir, İslâm'a girince gusledeceği suya sidir veya ona benzer güzel kokusu olan bir madde karıştırıp yıkanması müstehaptır.