Soru: İsmail Sevban KAÇAR tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Mesajınızda zikrettiğiniz hadis-i şerif, Fazilet Takvimimizin 30 Ekim 2017 Pazaratesi tarihli yaprağının ön kısmında neşredilmişti. Zannediyorum siz de oradan naklen soruyorsunuz.
Karınca kadrince, bir nebze de olsa bahsetmeye, anladıklarımızı paylaşmaya çalışalım.
Mealde görüldüğü üzere Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), bu mübarek sözleriyle insan için meskenin / evin ehemmiyetine işaret buyuruyorlar.
Malumunuz mesken ya da ev, fert veya ailenin yerleşip oturduğu, uzun süre kalmalarına elverişli olan mekân demektir. Her canlı kendisini barındıracak, soğuktan ve sıcaktan koruyacak, hayatını sürdürebilecek bir yuva yapmak ihtiyacını duyar. İnsanoğlunun nefsini ve neslini muhafaza edebilmesi, hayatını sürdürebilmesi için yaptığı yuvaya da Arapça’da "mesken", Türkçemizde ise "ev" denmektedir.
Yüce Kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de, gerek geçmiş ümmetlerin barındıkları yerlerden ve gerekse ahirette mü’minlerin kalacakları yerden bahsedilirken, hep "mesken" ifadesi kullanılmıştır. Mesela buyrulmuştur ki:
“(Rasûlüm) de ki: ‘Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, hısımınız, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret, hoşunuza giden meskenler (evler) size Allah ve Rasûlünden ve onun yolunda cihaddan daha sevgili ise, artık, Allah’ın emri gelinciye kadar bekleyin. Allah öyle fâsıkler gürûhunu hidayete irdirmez.” [Tevbe suresi, 24]
“Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler (evler) vaad etmiştir. ‘Allah'ın rızası’ ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.” [Tevbe suresi, 72; Ayrıca bkz. İbrahim suresi, 37; Nahl suresi, 80; Tâha suresi, 128; Kasas suresi, 58; Secde suresi, 26; Sebe’ suresi, 15; Ahkâf suresi, 25]
Yine Süleyman aleyhisselamın kıssasında sözü edilen karıncaların yuvası için de, "mesken" tabiri kullanılmış ve şöyle buyrulmuştur: “Nihayet karınca vâdisine geldikleri zaman, bir karınca; ‘Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!’ dedi.” [Neml suresi, 18]
İslâm'da kişilerin mesken sahibi olmasına büyük önem verilmiştir. Bu sebeple Âlemlere Rahmet Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
"Üç şey insanın saadetinden, üç şey de mutsuzluğundandır. İnsana mutluluk veren üç şey: İyi bir eş, geniş bir ev ve iyi bir binektir. İnsanın mutsuzluğuna sebep olan üç şey ise: Kötü eş, kötü ev ve kötü binektir." [Ahmed b. Hanbel, Müsned, I,168; III, 407]
Meskenin kötülüğünden maksat, "darlığı ve istifade edilen bölümlerinin azlığıdır" buyurulmuştur. [Hâkim, el-Müstedrek, 2, 162]
Ayrıca bir evin kötü oluşu ve saadet yuvası olamayışının sebepleri arasında;
- Komşuların kötülüğü,
- Ezan duyulamayacak veya cemaatle namaza iştirak edilemeyecek kadar mescide uzak oluşu,
- Ve havasının kötü olması, güneş alamaması gibi hususlar da sayılmıştır. [Ali Şafak, İslâm Hukuku Açısından Şehircilik ve Aile Meskeni Problemi, İlâhiyat Fak. Dergisi, Erzurum 1982, s. 14]
Yine Rasûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.), "Eğer uğursuzluk denen bir şeyden söz edilecekse bu, şu üç şeydedir: Ev, eş ve binek vasıtası" buyurmuştur. [Buhâri, Sahih, Cihad, 47; Müslim, Sahih, Selâm,1 I8, 119; Tirmizî, Sünen, Edeb, 58; İbn Mâce, Sünen, Nikâh, 55]
İşte bu önemine binaendir ki, İslâm'da ev yapımı teşvik edilmiş ve Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim bize memur (vergi memuru) olursa evlensin, hizmetçisi yoksa hizmetçi tutsun ve evi yoksa ev edinsin". [Ebu Dâvud, Sünen, İmâre, 10; İbn Mâce, Sünen, Ruhûn, 24; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 467]
Öte yandan ihtiyaç yokken ev veya arsa satımı da hoş karşılanmamıştır. Huzeyfetü’bnü’l-Yemâm (r.a.), Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Her kim bir ev satar da kıymeti ile bir benzerini satın almazsa o parada bir bereket yoktur". [İbn Mâce, Sünen, Ruhûn, 24]
Demek ki ihtiyaç ve zaruretten dolayı evini satan bir mü’min, oradan temin ettiği meblağı, yine aynı maksada matuf olarak harcamalıdır. Onunla daha iyi bir ev almaya çalışmalıdır. Eğer o parayı başka yerlere kanalize edecek, farklı yerlerde kullanmaya kalkışacak olursa, ondan hayır ve bereket göremeyecektir.
Aynı şekilde ihtiyaç yokken yapılan her bina, insan için bir vebal sayılmış [Ebu Dâvud, Sünen, Edeb, 160], bina yapımına aşırı düşkünlük ise, kıyamet alâmetlerinden addedilmiştir. [Buhâri, Sahih, İsti'zân, 53]
İslâm hukukunda kişiye tanınan temel hak ve hürriyetlerden biri de mesken hürriyetidir. Çünkü bir insanın hayatı, malı, namusu, şeref ve haysiyeti mesken ile muhafaza olunur. Öyleyse bunlar gibi, meskenler de taarruz ve tecavüzden masundur. Meskenlere tecavüz, aynı zamanda hem hayata, hem namusa, hem hürriyete ve hem de mala tecavüzdür.
Bunun içindir ki; bir kimsenin meskenine tecavüz etmek, yahut iznini almadan bulunduğu eve, oturduğu odaya girmek, yahut mesken içinde bulunan şeyleri öğrenmeye çalışmak, İslâm nazarında kötü bir hareket sayılıp şiddetle yasaklanmıştır.