Selamünaleyküm hocam aşagıdaki yazı ilahatçı olan ÇEMİL MERİÇ [Herhalde Cemil Kılıç olacak! H.E.] adlı şahsa ait sosyal medya hesabından alıntıdır. İçkinin haramlıgı konusunda şüphemiz yok çok şükür verdigi kaynak ve iddialarının aslı nedir? Teşekkürler Bir ilahiyatçı olarak belirteyim ki; içki içmek değil sarhoş olmak haramdır. İmam-ı Azam Ebu Hanife der ki, şarap dışındaki içkileri sarhoş olmayacak kadar içmek haram değildir. Madem bu ülkenin çoğunluğu Hanefi, o halde imama uymak gerek... Dini bilmeden dindarlık taslamayın! Öfke kriziniz geçtiyse şimdi sıra kaynak vermeye geldi. Hazır mısınız? İmam-ı Azam Ebu Hanife ve Irak fukahasının Kur'an ayetlerine dayanarak içki konusunda verdikleri yukarıdaki fetvanın kaynağı... (Şeybanî, el- Camiu's-Sağir, eşribe bahsi, 385- 386)
Soru: Fatih/Turan tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap
*******
Ve aleyküm selam.
Sözü edilen mesele, İslâm fıkhında görülmedik, bilinmedik bir şey değil. Sadece mûmâileyhin kaydettiği yerde de değil, asırlar öncesinden hemen bütün kaynaklarımızda ele alınıp anlatılmıştır. Ama böyle istismar edip, fitne ve fesadı hedefleyerek, ‘Dam başında saksağan vur beline kazmayı’ üslûbunda değil. İlmî-edebî âdap ve usûle muvafık ve mutabık ve de fayda hedeflenerek ele alınıp anlatılmıştır. İnşaallah aşağıda meseleyi vaktimizin müsaadesi nisbetinde bütün teferruatıyla ele almaya, açıp açıklamaya çalışacağız. Fakat hemen ifade edelim ki; fetva onların görüşleri ile değil, İmam Muhammed ve cumhurun (rahımehumullah) içtihadı üzere verilmiştir. İmam Muhammed'in (rh.) görüşü ise, "Çoğu sarhoşluk veren bir şeyin azı da haramdır" (Ebu Davud, Eşribe, Hadis no: 3681; Tirmizî, eşribe 3; Nesaî, eşribe 25; îbn Mâce, eşribe 10; Darimî, eşribe 8; Ahmed b. Hanbel, II, 91, 167, 179, III, 343) mealindeki hadise istinad etmektedir. Nitekim Hanefîlerin muteahhirîn uleması da bu görüşü tercih etmiştir. Diğer mezheb imamlarının içtihadı da İmam Muhammed’in (rh.) görüşü istikametindedir.
Ancak bunu -sözde ilahiyatçı üslûbiyle- ‘mal bulmuş mağribî gibi’ uluorta konuşur ve yazarsanız, ne İslâm’a ne de Müslümanlara hizmet etmiş olursunuz. Keza sizin bu sorunuzun da fazlaca müsbet yönde bir yararından söz edemeyiz. Çünkü bir bakıma avam için gereksiz, faydasız, kafa karışıklığına yönelik bir oyuna-entrikaya alet olmuş oluyoruz. Bu gibi meselelerde yapılması gereken; madem merak etmişsiniz, oturup araştırır, bakar, öğrenirsiniz neyin ne olduğunu… Öyle değil mi?
Binaenaleyh bu noktada yapılması icap eden; qıyl u qâl ile meşgul olmayıp, mezhebin ve cumhurun tercihine uyup bu güne kadar takip edilen yolda yürümektir. O da şudur:
“Her sarhoş edici hamr’dır (şaraptır), her hamr (sarhoş eden) ise haramdır.” [Müslim, Sahih, Eşribe,73,74; Ebu Davud, Sünen, Eşribe,5; Tirmizî, Sünen, Eşribe,1; İbn Mâce, Sünen, Eşribe,9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/16, 29]
***
A ç ı k l a m a
Sadedinde olduğumuz hususun izahına gelince…
Bu hususta İmam-ı Azam ve İmam Ebu Yusuf (r.aleyhima) hazeratının içtihatları şöyledir:
Haramlığı hakkında açıkça nass bulunan şarabın dışındaki uyuşturucu içkilerin (mesela nebiz vb.lerinden) sarhoş etmeyecek kadarını içmek haram değildir. Sarhoş edecek kadarını içmekse haramdır. Fakat İmam Muhammed ile İmam Şâfiî, İmam Mâlik ve İmam Ahmed'e (rahımehumullah) göre ise; bunların azını da çoğunu da içmek haramdır.
Esahh / en doğru ve tercih edilen görüşe göre, bu içkilerden herhangi birini içerek sarhoş olan bir kimseye şer’an hadd cezası uygulanır. Şarabın ise bir damlasını içene dahi hadd vurulur.
Hanefi ulemasının bu mevzudaki görüşlerini hulâsa ederken İbn Âbidin (rh.) şunları kaydeder:
"İmam Ebû Hanife (r.aleyh) diyor ki: ‘Bana dünyayı bağışlasalar yine nebiz (şarabın dışındaki söz konusu içkilerden biri) denilen içkinin haram olduğunu söyleyemem. Çünkü bunun haram olduğunu söylemek zımnen bazı sahâbîlerin fâsık olduğunu söylemektir. Ama bana dünyayı bağışlasalar yine de nebizi içmem. Çünkü benim ona ihtiyacım yoktur.’ Bu fetvasından ve takvasından dolayı Hz. İmam’a (rh.) aşk olsun doğrusu."
Evet, Hanefîlerden mezhep imamımız İmam-ı Azam Ebû Hanîfe ile İmam Ebû Yusuf'a (r.aleyhima) göre, şarabın dışındaki içkilerin haram sayılabilmeleri için sarhoşluk verecek kadar içilmeleri gerekir. Sarhoş etmeyecek kadar az bir miktarının içilmesi haram olmaz. Fakat İmam Muhammed'e ve cumhura (rahımehumullah) göre, sarhoşluk veren içkilerin azını içmek de çoğunu içmek gibi haramdır.
Hanefî fakihlere göre, hamr Arab dilinde; “kaynatılmadan, çiğ olarak kendi kendine kabaran, fokurdayıp köpük atan yaş üzüm suyundan elde edilen içki”ye verilen addır. [Mevsılî, el-İhtiyâr li Ta’lili’l-Muhtâr, Beyrut, 1975, IV, 99; Mergınânî, el-Hidâye Şerhu Bidâyeti’l-Mubtedî, Beyrut, 1995, IV, 394; İbn Kemal Paşa, Resâil-i İbn Kemal, İstanbul, 1316, II, 378]
Diğer alkollü içkilerin haramlığı buna kıyas yoluyla sâbit olduğundan, onlar için hamr ifadesi mecâzi olarak kullanılmıştır. [İbn Abidin, Reddu’l-Muhtâr, İstanbul 1984, VI, 448]
Bu ayırım sonucunda İmam Muhammed dışındaki (İmam Ebu Hanife, İmam Ebu Yusuf) Hanefîlerle Nehaî, Sevrî, İbn Ebî Leylâ, Şureyk ve İbn Şubrume (rahımehumullah) gibi fakihler, nasslarda zikredilen ve yalnızca çiğ üzüm suyundan yapıldığını ileri sürdükleri hamr’ın azı ve çoğunun haram olduğunu belirtmişler, diğer alkollü içkilerin sarhoş etmeyecek miktarda içilmesinin haram olmayacağını söylemişlerdir. [İbn Rüşd, Bidâyetu’l-Müctehid ve Nihâyetü’l-Muqtesıd, İstanbul 1985, I, 382-383; Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi’ fî Tertîbi’ş-Şerâi’, Beyrut, 1982, VII, 40; İbn Abidin, Reddü’l-Muhtâr, İstanbul, 1984, VI, 455]
Fukahanın büyük çoğunluğu (cumhur) ise, böyle bir ayırıma gitmeden az olsun çok olsun alkollü olan bütün içkilerin haram olduğunu belirtmişlerdir. [Şirâzî, el-Mühezzeb, Mısır, 1976, II, 366; İbn Kudâme, el-Muğnî, Beyrut, 1983, X, 327]
Bu âlimlere göre hamr, sadece üzüm suyundan elde edilen alkollü içecek değildir. Zira bir şeyin her hangi bir adla anılması, onun dışındakilere o ismin verilemeyeceği anlamına gelmez. Bu sebeple muhaddislere göre, sarhoş etme vasfını haiz bütün içecekler hamr tabiri kapsamındadır. Enes b. Mâlik’e (rh.), içki yasağı ile ilgili âyetin indiği sırada Arapların ne tür içki içtikleri sorulduğunda onun, söz konusu dönemde Medine’de hurma şarabından başka şarap içilmediğini belirtmesi [Müslim, Eşribe 4, 8, 10], Hanefîlerden bazılarının, hamr ifadesinin üzüm suyundan elde edilen içkiye has olduğu görüşüne uymamaktadır. Ayrıca Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.), buğday, arpa, hurma, kuru üzüm ve baldan yapılan alkollü içkileri hamr lafzı ile ifade etmesi [Buhârî, Sahih, Eşribe 5; Müslim, Sahih, Tefsir 32; Ebû Davud, Sünen, Eşribe 4, Tirmizî, Sünen, Eşribe 8; İbn Mâce, Sünen, Eşribe 5]… ve her sarhoş edici şey için aynı ifadeyi kullanması, İmam Muhammed ile cumhurun görüşünü teyit etmektedir.
Hidâye sahibi büyük Hanefî fakihi Burhâneddin el-Merginanî (rh.) de şöyle diyor:
"Eğer yaş üzüm şırası üçte ikisi buharlaşarak uçup gidinceye kadar kaynatılırsa, geriye kalan üçte biri hava ile teması neticesinde kendi kendine kabarmış olsa bile helâldir. İmam-ı Azam Ebû Hanîfe ve İmam Ebû Yusuf'a göre böyledir. İmam Muhammed, İmam Mâlik ve İmam Şâfiî'ye göre ise, kalan bu üçte bir kısım haramdır. Fakat imamlar arasındaki bu ihtilâf, kaynatılmış olan bu şıranın bedene kuvvet vermesi niyetiyle içilmesi üzerindedir. Hoş vakit geçirme niyetiyle içilmesi halinde haram olduğunda ittifak vardır.
İmam Muhammed'in bu şırayı içmenin helâl olduğunu söylediğine dair bir rivayet bulunduğu gibi, mekruh gördüğüne ve bu mevzudaki farklı hadislere bakarak hüküm vermekten kaçındığına dair de rivayetler vardır.” [Aynî, el-Binâye, IX, 540-541]
Bedâyiu's-Sanâyî müellifi İmam Kâsanî'nin açıklamasına göre, "İmam Ebû Hanîfe ile İmam Ebû Yusuf'un bu mevzudaki delilleri; Tahâvî'nin İbn Ömer'den (r.anhuma) rivayet ettiği Rasûlullah’ın (s.a.v.) nebiz içtiğine dair hadisle, Hz. Ömer'in (r.a.) nebiz içtiğine ve nebizin helâl olduğuna dair Ammar b. Yâsir'e (r.a.) mektup yazdığına dair hadisler ve Hz. Ali'nin (r.a.) misafirlerine nebiz ikram ettiğine dair haberlerdir.
İbn Abbas ile Abdullah b. Ömer'in (r.anhum) de bu görüşte oldukları rivayet olunmuştur.
İşte ashab-ı kiramdan bu gibi kimselerin nebizi helâl saydıkları sabit olduğu için İmam-ı Azam Ebû Hanîfe (rh.) de onu helâl saymıştır. Çünkü onun haram olduğunu iddia etmek sahâbelerden onu mubah sayanların fâsık olduğunu söylemek anlamına gelir ki, bu da bid'attir.
Bu sebeple İmam-ı Azam Ebû Hanîfe (rh.), nebizi helâl görmeyi Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat’ten olmanın şartlarından saymıştır.
Nebizin haram olduğuna dair rivayet edilen haberlere gelince; bu hadislerin hepsi de illetlidir. Sahih oldukları kabul edilse bile bedene kuvvet vermesi için değil de eğlence gayesiyle içilen nebizler hakkında gelmiş oldukları düşünülebilir." [el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi’, V, 116-117]
***
Dilerseniz meseleyi şöyle etraflıca toparlamaya çalışalım
İmam-ı Azam ve İmam Ebu Yusuf (r.aleyhima) gibi bir kısım müçtehitlerin bu mevzuda verdiği fetvalar, alkollü içeceklerden bazılarının helâl olduğu anlamına gelmez. Bu âlimlerin fetvaları, ya yanlış anlaşılmıştır ya da alkol özelliğini taşımayan içecekler içindir. Bu fetvaları, şarap dışındaki alkollü içeceklerin az miktar içilmesinin helâl olduğu mealinde anlamak / yorumlamak, Cumhûrun görüşüne aykırı olur. Çünkü çoğu sarhoş edenin azı da haramdır, içilemez.
Ancak Kur'ân-ı Kerim’in hamr dediği şarapla öteki içkiler arasında bir fark var. Şarabın bizzat kendisi necis (pis) görülmüştür. Elbiseye veya herhangi bir yere şarap dökülse kirletir, orayı yıkamak gerekir. Lakin öteki içkileri içmek haram olmakla beraber şarap gibi necis değildir. Mesela kolonya içmek haram olmakla beraber, gerektiğinde temizlik için kullanmakta bir beis yoktur. Detaylı blgi için bk. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-570.html
Bira, rakı ve diğer alkollü bütün içecekler İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye (rh.) göre de haramdır. Onun haram olmadığını söylediği şey, arpa, buğday, bal gibi gıdalardan yapılan şıralardır. Yani sarhoş edicilikleri olmayan içecekler... Oysa mesela biranın ve rakının… sarhoş ediciliği kesin olarak bilindiği için İmam Ebu Hanife’ye (rh.) de göre kesin haramdır.
İçilmesi haram olan bir içeceğe bira, rakı gibi isimler vererek bunlara helâl demek, kesinlikle caiz olmaz. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ümmetinin başka isimler altında içki içeceğini haber vererek bundan sakındırmış ve şöyle buyurmuşlardır:
“Benim ümmetimden bazıları başka isimler altında mutlaka içki içeceklerdir. (…) Allah onları yere batırsın! Ve onlardan domuzlar, maymunlar yapsın!” [Nesai, Sünen, Eşribe 41; İbn Mâce, Sünen, Fiten, 22]
Bir başka hadislerinde de şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden bazı topluluklar (te’vil yoluyla / farklı yorumlar yaparak) zina etmeyi, ipekli elbise giymeyi, içki içmeyi ve çalgılı eğlenceleri helâl sayacaklardır. Bunlardan birtakım zümreler de dağ mesîrelerine çıkacaklar, onlara ait koyun sürüsü ile çoban sabahları yanlarına gelip, akşamları gidecektir. Bunlara bir fakir bir hâcet / ihtiyacı için gelecek de bu duygusuz insanlar fakire, ‘Haydi bugün git yarın gel’ diyeceklerdir. Bunun üzerine Allah (c.c.) dağı tepelerine indirerek bir kısmını helâk edecek, öbürlerini de kıyamet gününe kadar maymun ve domuz sûretlerine tebdil edecektir.” [Buhari, Sahih, Eşribe, 6; Ebu Davud, Sünen, Libas, 6]
Bu hadisler, Allahu Teâla’nın yasakladığı şeyleri isim ve şekillere bağlı kalıp, hakikat ve maksatlarını gözetmeyerek te’vil etmek suretiyle helâl kabul edenler hakkında çok açık bir hüküm vermektedir.
Ayrıca bu hadisler, nikâh adı altında zina yapma, nebiz vb. şeyler adı altında içki içme, zinet adı altında ipek giyme gibi hilelere başvuracak olanları da haber vermektedir. Eğer isim ve şekillerin değiştirilmesi hüküm ve gerçeklerin değiştirilmesini sağlasaydı -Allah korusun- din bozulur, şeriat tebdile uğrar, İslâm çökerdi.
Hadis, haram olan şeylerin isimlerinin değiştirilmesi ile hükümlerinin değiştirilemeyeceğine delildir. Çünkü hükümler, muamelelerin dış görünüşüne değil mânâ ve maksatlarına bağlıdır. Bu hadisler, ismini değiştirmek suretiyle Allah’ın haram kıldığını helâl addetmek için hileye başvuranların şiddetli bir azaba mâruz kalacağını, hükümlerin illetlere bağlı bulunduğunu, içkinin illetinin ise sarhoşluk vasfı olduğunu, bu vasıf bulununca isim değişik bile olsa bunun içki şumûlünde / kapsamında değerlendirildiğine ve haram kılındığına delâlet etmektedir. [Bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, Beyrut, 2000, X, 569]
Ehl-i Sünnet akîdesine göre, Peygamberlerden (aleyhimüsselam) başka kimse mâsum değildir. Bk. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3546-enbiya-ma-sum-evliya-mahfuzdur-2.html En büyük sahâbeler ve en büyük müçtehitler de içtihatlarında hata edebilirler. İslâm’da “İsabet eden müçtehit için iki sevap, hata eden müçtehit için bir sevap vardır.” [Buhari, Sahih, İ'tisam, 21] hadis-i şerifi de müçtehitlerin hata yapabileceklerini bildirmektedir.
Farklı içtihatların olduğu bir mevzuda âlimlerin büyük çoğunluğunu teşkil eden cumhurun görüşü esas alınır, fetva ona göre verilir. Ümmetin yürümesi gereken yol, İslâm’ın büyük caddesi olan cumhurun yoludur. Cumhurun görüşünü bir tarafa bırakıp, insanları şâz (umumi hükümlerin dışında, müstesna) fetvalarla yönlendirmeye çalışanlar, bilerek veya bilmeyerek onları yanlış yola sevk ediyorlar, Allah’ın rızasından uzaklaştırıyorlar.
Nitekim Abdullah b. Ömer’den (r.anhuma) nakledildiğine göre Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ümmetim asla dalâlette / yanlışlıkta toplanmaz / birleşmez. Sakın cemaatten ayrılmayın. Çünkü Allah’ın eli (rahmeti-bereketi) cemaatin üzerindedir.” [Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 5/218]
Görüldüğü gibi, bu hadis-i şerif açıkça insanlara Cumhurun yolunu takip etmelerini emretmektedir. Çünkü, hadis-i şerifte geçen ümmet ve cemaatten maksat, âlimlerin büyük çoğunluğunun teşkil ettiği cumhur-i ulemâdır. Çünkü âlim olmayanların, bir mesele hakkında doğru veya yanlış deme salahiyetleri yoktur.
Bundan anlaşılıyor ki, cumhurun görüşüne ters düşen içtihatlar, İmam-ı Azam hazretlerinden de gelse, İmam Nehaî’den de gelse, İmam Şâfiî’den (rahımehumullah) de gelse, bu içtihadı, cumhurun içtihadına tercih etmek, bu hadisin emrine aykırıdır. Zaten, bu âlimlerin fetvaları da söz konusu içkilerin helâl olduğunu göstermemektedir.