Selamün aleyküm hocam.
Sıkıntılı günler geçiriyorum, bilgi eksikliği ve takıntılı bir kişiliğe bağlı olarak zihnimde devamlı sorunlar beliriyor. Size soracağım sorular için lütfen beni yanlış anlamayın. Ben Obsesif Kompulsif Bozukluğa sahip biriyim. O yüzden sorularımı bu hastalık çerçevesinde anlayışla karşılayın. Cevaplarsanız çok memnun olurum, şimdiden Allah razı olsun.
1) Hürmeti müsahere ile ilgili yazıları okuduktan sonra aşırı derecede vesveseye düşmeye başladım. Hürmeti müsahere sadece karşı cinse karşı mı olur? Bir baba olarak oğluma dahi dokunmaya korkar oldum, içimin rahat etmesi için soruyorum, hemcinse karşı da hürmeti müsahere oluşur mu, oluşmasa dahi başka bir dini hükümden dolayı nikaha etkisi olur mu? (Lütfen yanlış anlamayın, böyle hisler kesinlikle yok ancak zihnimden bu korkuyu atamıyorum)
2) Bir erkek mürted olunca nikahı düşüyormuş. Peki kadın mürted olursa nikah düşer mi, tekrar nikah kıymak gerekir mi?
3) Mürted olmaktan dolayı nikah düşünce nikahı tekrar kıymak için geç kalınmaması gereken bir süre var mı? Mesela bir yıl sonra kıyılsa nikah yine de geçerli midir? Sorularımı cevaplarsanız zihnimdeki bu sorulardan kurtulmuş olacağım, sorular uzun oldu, affınıza sığınıyorum.
Soru: Fatih Çetin tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap
*******
Ve aleyküm selam.
Öncelikle geçmiş olsun.
Yanlış anlaşılacak bir durum yok. Gayet net bir şekilde halinizi-tavrınızı kısacası kendinizi anlatmışsınız. Vesvese illetiyle mâlul, sıkıntılı ve de takıntılı olduğunuz âşikâr.
Mâlumunuz, Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), mantıksız düşüncelerin ve korkuların-takıntıların insanı sürekli tekrar eden davranışlar sergilemesine zorlayan psikolojik bir hastalıktır. Ama OKB ile takıntılarınızın mantıksız ve de anlamsız olduğunun farkına varıp, bu takıntıları önemsememeye dolayısiyle mutlaka bırakmaya çaba sarf etmelisiniz. Fakat bu elbette kolay olmayabilir. O bakımdan yapmanız gereken; hem bedenî, hem ruhî (psikolojik) tedavinizi birlikte yürütmektir.
Tıbda bu vb. illetlerle psikiyatrlar ilgilendiklerine göre, alanında uzman iyi bir hekime müracaat etmeli, tedavinizi aksatmadan sürdürüp bir an evvel bu hastalıktan kurtulmaya çalışmalısınız. Yoksa bu bu sıkıntı ve takıntılar girdabında bocalamayı sürdürürsünüz.
Manevî tedavisi için de, lütfen sitede arama penceresine “vesvese” yazıp bununla ilgili yazıları dikkatle-hassasiyetle okuyup gereğini yapınız. Mesela aşağıdaki linklere ve onlarda gösterilen diğer yazıları mutlaka okuyunuz.
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3778-itikadi-esaslarda-vesvese-illeti-hukmu-ve-caresi.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/4621-umitsizlik-ve-vesvese.html
Keza beş vakit namazın ardından çektiğiniz tesbihlerden önce sadece Âyetü’l-Kürsî’yi değil, ardından İhlâs-ı şerif ve Muavvizeteyn’i (Felak ve Nâs) surelerini de okumaya devam ediniz. Öğle ve yatsı namazlarının son iki rek’at sünnetlerinde zamm-ı sure olarak Falak ve Nâs surelerini okuyunuz. Dualarınızda da bu illetten kurtarması için Cenab-ı Hakk’a ilticalarda bulununuz. Ve… bütün bunlara ilaveten;
İradenizi sağlam tutup, hiçbir zaman bu vesveselere-kuruntulara prim vermeyiniz. Mesela içinizden deyiniz ki; bütün bunlar me’lûn Şeytan’ın, şeytanlaşmış insanların ve nefs-i emmârenin işi. Önemsemiyorum. Değerlendirmeye almıyor, kalbimden silip atıyorum.
Kısacası söz konusu rahatsızlıktan kurtulabilmek için öncelikle “çelik gibi bir irade”ye sahip olmalısınız. Yoksa -Allah korusun- ömrünüzün sonuna kadar Şeytan’ın maskarası olmaktan kurtulamaz, böyle bocalayıp durursunuz.
Bu rahatsızlığınıza binaen dile getirdiğiniz sözde sorularınıza gelince…
1. “Hürmeti müsahere ile ilgili yazıları okuduktan sonra aşırı derecede vesveseye düşmeye başladım. Hürmeti müsahere sadece karşı cinse karşı mı olur? Bir baba olarak oğluma dahi dokunmaya korkar oldum, içimin rahat etmesi için soruyorum, hemcinse karşı da hürmeti müsahere oluşur mu, oluşmasa dahi başka bir dini hükümden dolayı nikaha etkisi olur mu? (Lütfen yanlış anlamayın, böyle hisler kesinlikle yok ancak zihnimden bu korkuyu atamıyorum)”
Hem hürmet-i müsahare ile ilgili yazıları okuduğunu söylüyorsun, hem de bu saçmalıkları soru diye dile getiriyorsun. Hiç böyle hürmet-i musahare olur mu, oluşur mu? Elbette olmaz. Olmayan şeyin de nikâha tabii ki bir etkisi olmaz. Bunları iyi anlayıp kavrayabilmek için öncelikle hürmet-i müsaharenin kimle kim arasında oluşabileceğini, sitede bu mevzudaki yazılardan dikkatlice oku ve öğren. Hiç dile getirdiğiniz tarzda böylesine abes bir şey olur mu? Bunlar tamamen takıntı ve kuruntudan ibaret düşünceler… At bunları kafandan, sil gönlündeki bu saçmalıkları… Anında reddet bu ipe-sapa gelmez Şeytanî vesveseleri… ‘Olur mu hiç öyle şey? Sen benimle alay mı ediyorsun’ de ve kov onu içinden…
2. “Bir erkek mürted olunca nikahı düşüyormuş. Peki kadın mürted olursa nikah düşer mi, tekrar nikah kıymak gerekir mi?”
Evet, erkek irtidadat edip dininden dönerse nikâhları düşer. Aynı hüküm kadın için de geçerlidir. O andan itibaren biribirlerine haramdırlar. Çünkü Müslüman erkek kâfir kadınla, Müslüman bir kadın da kâfir bir erkekle evlenemez-nikâhlanamaz. Tekrar evlenmek isterlerse, irtidat edenin tecdîd-i iman ve ailesiyle de tecdîd-i nikâh yapmaları, iman ve nikâhlarını yenilemeleri gerekir.
3. “Mürted olmaktan dolayı nikah düşünce nikahı tekrar kıymak için geç kalınmaması gereken bir süre var mı? Mesela bir yıl sonra kıyılsa nikah yine de geçerli midir? Sorularımı cevaplarsanız zihnimdeki bu sorulardan kurtulmuş olacağım, sorular uzun oldu, affınıza sığınıyorum.”
Bu sorunuzun cevabını 2. Maddede verdik aslında. Bekleme-gecikme kesinlikle caiz değildir, bunun bir süresi olmaz; zira o an, yani imanın gitmesiyle birlikte nikâhları da biteceği için biribirlerine haramdırlar. Dediğiniz gibi bir yıl sonra iman ve nikâh yenileyecek olsalar, beraber yaşadıkla o bir sene nikâhsız geçmiş, aralarındaki karı-koca muamelesi de zina olmuş olur. Ama bir yıl ayrı yaşadıktan sonra akılları başlarına gelip meselenin vahametini öğrenerek iman ve nikâh yenilemişlerse, elbette geçerli olur; ancak bu gecikmeden (günah ve kusurlarından) dolayı Cenab-ı Hakk’a tevbe ve istiğfar edip ellerinden geldiğince sadaka vermeleri, hayır-hasenat yapmaları gerekir. Hz. Mevlâ dilerse affeder, dilerse azap eder. Fakat tabii ki Allah’ın rahmetinden, af ve mağfiretinin büyüklüğünden ümit kesmemek lazım.
Sorularınızı vakit ve imkânımızın müsaadesi nisbetinde cevaplamaya çalıştık. Zihninizdeki bu soru ve sorunlardan kurtulmak ise, evvela Rabbimizin iznine, sonra da sizin kuvvetli arzu ve iradenize bağlıdır. Kısacası kurtulmak isterseniz, hiç şüphe etmeyin, bi-iznillah kurtulursunuz. Zor olmakla beraber iradenize hâkim olup tedaviden vaz geçmeyiniz. Hem de bir an evvel… Düzelmeden de lütfen bu hususta daha bize yazmayınız!