Selamün aleyküm, hayirli cumalar hocam,
Şahs-ı muayyenin taklidi caiz midir?
Mesela Kanuni Sultan Süleyman hakkinda cikan edepsiz dizi.
Tarih dogru bir sekilde anlatilsa ve tarihi sahsiyetler dogru sekilde canlandirilsa durum nasil?
Selam ve dua ile
Kemal Ates
*******
Değerli kardeşim;
Sorunuzdan anladığım kadarıyla, İslâm’ın tiyatro ve özellikle de oyundaki rolle ilgili hükmünden söz ediyorsunuz?
Bildiğiniz üzere "tiyatro" kelimesi, piyesin temsil edildiği yere denildiği gibi, sahneye konulan oyuna da denir. Zikri geçen kavramdan bu mânâ kasdedilir.
"Tiyatro", bu mânâda hakka, doğruya hizmet ederse caizdir. Çünkü neticede o, hakiki veya hayali bir olayı canlandırmaktan, şöyle-böyle oldu demekten ibarettir.Fakat hakka-hakikate, doğruya-güzele değil, bâtıla ve kötüye hizmet edip seyircilerin/dinleyicilerin inanç-amel-ahlâk ve geleneklerini ifsâd ediyorsa, hiç kuşkusuz dinen caiz değildir.
Sinema ve televizyon hem iyiye, hem kötüye kullanılabilir. Yani hükmü kullanılışına göre değişir. [Bkz. Halil Günenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, II.188]
***
Tiyatro olsun sinema olsunolayları, fikirleri, düşünceleri sahnede canlandıran bir sanat türüdür. Bu sanat bir açıdan temsil ve kıssalarla bazı gerçekleri anlatan bir fenomendir.
Buna göre her vasıta-vesile-araç gibi, tiyatro da belli bir maksada-gayeye hizmet eden görüntülü bir anlatım vasıtası, metodudur. Eğitim-öğretim ve eğlence aracıdır kısacası… Araçların değeri, hizmet ettikleri düşünceye-gayeye paralel olarak kendini gösterir. Hükmü de ona göre alır.O halde, kötü bir düşünceyi canlandırmak için kullanılan bir tiyatro sanatı, tabiatıyla kötü; iyi düşünceye hizmet eden ise, iyi olarak kabul edilir.
***
Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
"(Rasûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir." [Nahl suresi, 125]
Bu ayet-i celileden; insanlarla olan münasebetlerimizde, güzel ve tesirli bir nasihat ve eğitim metodunun önemini anlamak mümkündür.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de, "İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır." [Aclunî, Keşfü'l-Hafâ, I, 393] buyurmuşlardır.
Bu hadis-i şerifteki ifadelerden mülhemen, insanların din ve dünyaları için faydalı olan her türlü modern teknolojik gelişmelerden faydalanabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Kulluk vazifelerimizi yerine getirmeye engel olmadığı sürece, modern teknolojiye dayalı her türlü sanattan istifade etmek caizdir, hatta lazımdır.
***
Gelelim sizin asıl sormak istediğiniz, oyunda “ r o l ” meselesine…
Oyunun senaryosu iyiyse, İslâm’a aykırı bir durum yoksa, alınacak rollerde de problem yok demektir. Ancak sahnelenecek oyun içinde farklı sınıflardan insanlar mesela kâfir ve münafıklar da temsil ediliyor ve onların küfür ve günahı mucip söz-fiil ve tavırları da söz konusu ise, işte burada durum ve hüküm değişir. Bir Müslümanın böyle bir rolü üstlenmesi asla caiz olmaz. Rol gereği söyleyeceği “küfür” sözleriyle –Allah korusun– o da kâfir olur. Günahı mucip söz-fiil ve tavırlarla da hiç şüphesiz günahkâr olur, vebâl altına girer.
Nitekim muteber temel akaid kitaplarımızdan manzum olarak kaleme alınmış “el-Emâlî”de şöyle denilmektedir:
“Ve lafzu’l-küfri min gayri i’tikâdin * Bi-tav’in rudde dînin bi-iğtifâlin” [Ali bin Osman el-Ûşi (v.575/1179), 46 no’lu beyit]
Yani; “itikad etmeden-inanmadan da olsa, küfür sözleri (küfrü gerektirecek laflar) söylemek… Kendi arzu ve ihitiyarı ile dini reddetmek, gafleti sebebiyle dinsiz olmaktır.”
O bakımdan tiyatro gibi temsillerde bu ölçüyü dikkatten uzak tutmamak gerekir. O tip sahnelerin farklı şekilde, imana zarar vermeyecek, günahı iktiza ettirmeyecek tarzda senarize edilmesi lazımdır. Yoksa tehlike ortada…