Selamun aleyküm hocam, maneviyatla ilgili bir sorum olacaktı.. zikre başladığımızda aklımıza gelen düşünceleri nasıl giderebiliriz? Bunun çaresi nedir? Allah razi olsun.
*******
Ve aleyküm Selam değerli kardeşim;
Bahsettiğin zikir esnasında kalbimize vâki olan vesveselerden, kuruntu ve düşüncelerden kurtulmanın çaresini, müsaadenizle bu sahanın, bâtın-ı şeriatın en salâhiyetli ağzı, zamanımızın sahibi, Nakşî yolu Müceddidîn kolu silsilesinin 33’üncü ve son halkası bulunan Üstazımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretlerinden dinleyelim. Allah'ın izniyle derdimize devâ, sadrımıza şifa olsun.
"Esnâ-yı zikirde nefsin hâtıratından men'i için birçok usûl vardır.
"En kolayı, bütün havâsla cânib-i kalbe teveccühtür.
"Bu teveccüh perîşân olunca, kalbe teveccühü tekrar ve temerküz ettirmeğe devam lâzımdır.
"Fakat, lâtîfe-i kalp velâyet-i suğrâ'ya vâsıl olmadıkça, kalbin tamamen hâtırattan selâmetine imkân yoktur." [Mektuplar ve Bazı Mesâil-i Mühimme, s. 34]
***
Bu mânâyı, günümüz konuşma diliyle, kırık-dökük cümlelerimizle, mealen şöyle ifade edebiliriz:
“Zikir esnasında nefsin hâtıralarından-vesveselerinden-düşüncelerinden kurtulmanın, onlara mâni olmanın birçok usûlü-erkânı, yolu-yordamı vardır. Bunların en kolay olanı ise; hayâl, vehim, hâfıza, hiss-i müşterek-ortak duyular gibi bütün duygularla kalp tarafına yönelmektir (râbıta-ı şerifedir).
“Bu (zikir esnasındaki) yönelme dağınık ve karışık hâle gelince, kalbe yönelmeyi tekrar etmek; derlenip toparlanma, dikkati aynı noktada toplama işine (yani râbıta-i şerifeye dönüp gönlümüzü-zihnimizi toparladıktan sonra zikre) devam etmek lazımdır.
“Fakat lâtîfe-i kalp yani maddî anlamdaki kalple ilgisi bulanan, onun içinde keyfiyetsiz-niteliksiz-şekilsiz bir halde bulunan, âlem-i emr’in ilki tabaka-i kalbin enmûzeci/misâli olan manevi-hakiki kalp, velâyet-i suğrâ'ya (veililiğin ilk basamağına, makamına) kavuşmadıkça, kalbin tamamen hâtıralardan-vesveselerden kurtulması mümkün değildir.”
***
Çok şumûllü bir istiğfâr:
"Kavlen, fiilen, amelen, havâtıran estağfirullâhe'l-azıym ve etûbü ileyk min cemîi mâ keriha'llâh"...