Selamün Aleyküm hocam, Abdülaziz Bayındır'ın imsak hakkındaki malum görüşleri bu sene baya bir takipçi topladı. Ayet-i kerimedeki "siyah iplik, beyaz iplik ayrımı " çoğu kişinin mantığına uyduğu için bu fitneye inanaların sayısı baya bir arttı. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir. Hayırlı Ramazanlar. İsmail Bal – Facebook
*******
Ve aleyküm selam değerli kardeşim; size de hayırlı ramazanlar…
Haklısınız. Tarihte fitnenin eksik olduğu bir devir yok. O uykuda, birileri de sürekli uyarmaya, ortalığı karıştırmaya, Müslümanların kafalarını-gönüllerini bulandırmaya çalışıyor. Bu dönemde de sözünü ettiğiniz kişi ve benzerleri faaliyette... Rabbim (c.c.) fitnelerinden-şerlerinden bütün Müslümanları korusun.
Sorduğunuz hususla alakalı olarak güya Diyanet İşleri Başkanlığı bir açıklama yaptı. (Merak edersen net'te bulabilirsin.) Ama Diyanet’in açıklamasına da ayrıca bir açıklama gerekiyordu. O bakımdan, sizden önce bu meseleyi soran/soruşturan ve aralarında yazışan bir grup arkadaşımıza 4 maddelik şu cevabî metni yazmıştım. Faydalı olacağı kanaatiyle aşağıda aynen aktarıyorum.
“1) Diyanet'in açıklaması hayli sıkıntılı. Belki Bayındır'a cevap teşkil edebilir ama, kendi hatalarını örtmeye/telafiye yetmiyor. Bir defa ayetteki "...tilke hudûdullahi.... felâ takrabûha: Bu Allah'ın sınırlarıdır, ona yaklaşmayın" ilahi ikazını nasıl da gözardı ettiklerini yer yer itiraf var. İtiraf var da bundan doğan yanlışın telafisi ne olacak, bu hata nasıl ve ne zaman düzeltilecek? Hiç o hususun kapağını kaldırdıkları yok.
“2) Çoğunluğun (ulema ve astronomlar) imsak için kabul ettiği kriter, 18 değil 19 derecedir. Temkini de koymayıp o saatte ezanı okuyarak imsakı ilan ettiğinizde, bu kritik ölçüye kim ne kadar uyabilecek? Kaldı ki uyulmadığını gözlerimizle görüyoruz zaten. Her şeyi "Alîm" olan Rabbimiz bu tehlikeyi bildiği için o ikazı yapmıyor mu bize? Sen bunu ne hakla kaldırabilirsin ki? Malum, Tayyar Altıkulaç kaldırmıştı bunu, gerek yok diyerek. Vebali-hesabı kendisine ait. Artık nasıl verecekse İlahi mahkemede!.. Ayrıca "temkin"in vakte tesir eden faktörlerle ilişkisinin ne olduğu teknik elemanlarca çok net bilinen bir gerçektir. Onlara azıcık kulak verebilseydi Diyanet'in ulema sınıfı, bugünkü yanlışta bunca ısrar etmez/edemezlerdi mutlaka. Zira Asr-ı Saadet’ten beri , imsak’tan belli bir süre sonra okunmuş sabah ezanları… Temkine uyulmuş, İlahi ikaz gereği ihtiyat yolu tercih edilmiştir. Kaldı ki söz konusu temkin, vakit hesaplamalarında ayrıca teknik bir zarurettir. Şehrin/bölgenin alan ve yükseklik ölçülerinin vakte tesiri noktasında...
“Geniş bilgi için bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/164-ramazanda-takvim-ve-imsakiyeler-neden-farkliydi.html
“3) Bayındır'ın, Demircan'ın ve benzerlerinin söylediklerini değerlendirmeye bile gerek görmüyorum şahsen... Sözün kısası; Asr-ı Saadet'ten günümüze kadar Müslümanlar arasındaki uygulama ortada... Bir nevi "mürekkep icma" halini almış. Bunu değiştirmek, bozmak, yerinden oynatmak kimsenin haddi olamaz, haddini bilen bunu yapamaz. Bu mevzuda bir takım şâz görüşler üzerinden yapılacak tartışmaların, "fitne" kavramından başka bir kelimeyle değerlendirilmesi hem faydasız hem de gereksiz diye düşünüyorum. Söylenen belli, söyleyen malum! Dolayısiyle bu hususta daha fazla fıkhî ve teknik bilgiye girmeyi de zait addediyorum. Ülke TV'de Bayındır'ın "Beyaz iplik-siyah iplik" terkipleriyle ilgili söyledikleri, fecr-i kâzib-fecr-i sadık değerlendirmeleri ise, tam da "evlere şenlik" türündendi. Nesini konuşacaksınız ki bunların söylediklerinin? Söylenecek söz; Amerika'yı yeniden keşfe çıkan bir güruh, ama istikametleri ve hesapları yanlış! Ona sorursanız, Gazi Ahmed Muhtar Paşa yanılmış, bu alanda eşssiz diyebileceğim eseri Riyadu’l-Muhtar’da yazdıkları ile topyekün İslam âlemini de yanıltmış! Ta ki günümüze gelinceye kadar… Nihayet A. Bayındır nam bir kahraman(!) da çıkıp, ona haddini bildirmiş bilmem kaç sene sonra… Kanaatimce sadece gülünür böylesine…
4) Diğer yazı ve cevaplara gelince... Böyle bir ortamda çeşni olmuş. Gerçekten ilmi-mantıki ve sair açılardan doğru ve hoş değerlendirmeler var. Sahiplerine şükranlar...