Selâmun aleykum.

Hanıma boşama hakkı vermiştim, bir meseleden dolayı tartışmıştık, o da beni boşamak istedi; fakat ben yeterli bir sebep olmadığı için kabul etmemiştim. Aramız düzelmişti. Ancak şu an yine bozuldu ve ben artık boşanmak istiyorum. Kendisine boşanmak istediğimi söyledim. Beni boşa dedim, lakin o şimdi boşama mesuliyetini taşımamak için seni boşadım demiyor, bana sen bilirsin diyor. Evlerimiz ayrı artık. Soru şu: O bana seni boşadım demese bile ben ondan boşanabilir rmiyim? Resmi nikahımız yok

*******

Ve aleyküm selâm…

Boşama haklarının tamamını mı, yoksa birini mi verdin? Eğer yanlış anlamadıysak, hepsini vermiş gibisin. Hanım da bu hakkını kullanarak boşamak istiyor, ama senin istememen üzerine boşamıyor. Yani talak vaki olmuyor.

Şimdi de “boşama mes'uliyetini taşımamak için” boşamıyor. Ancak yetkiyi hanıma vermişsin, vaz geçemezsin, buna hakkın yok. Dolayısiyle hanımın boşamasıyla boş olursun. Ya da hanım sana, "sen bilirsin" gibi kinyevî / üstü kapalı bir söz yerine, açıkça boşama yetkisini iade ettiğini belirterek bu hakkından vaz geçebilir. Böylece tekrar talâk hakkına sahip olmuş, boşama yetkisi senin eline geçmiş olur. 

Resmi nikâhınızın olup olmaması bir şeyi değiştirmez.

***

Dilerseniz İslâm hukukunda tefviz-i talâk ve doğurduğu sonuçla alakalı biraz açıklamada bulunalım.

Tefvîz, bir işin tasarruf ve idaresini başkasına vermek ve havale etmektir.

Tefvîz-ı talâk ise, İslam hukukunda, "Erkeğin sahip olduğu boşama hak ve yetkisini hanımına vererek, boşanmayı onun irade ve isteğine bırakması" şeklinde tarif edilmektedir. Bu vekâletten faklı bir tasarruf olup, bundan kocanın vazgeçme hakkı yoktur. [Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-ı İslamiyye ve Istılah-ı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yayınları, İstanbul, 1985, II, 177; İbn Rüşd, Ebu’l-Velid Muhammed b. Ahmed el-Hafid el-Kurtubî, Bidâyetü’l-Müctehid ve’n-Nihayü’l-Muktesıd, Daru’l-İbn Hazm, 1995, II, 41] Zira bu bir tevkîl (vekîl kılma) değil, temlîk (mülküne verme / ona mülk kılma) olur. Çünkü vekil başkası adına çalışan kimsedir. Kendisini boşama yetkisi alan kadın ise, kendisi adına iş göreceğinden vekil değil, nikâhına doğrudan sahip olur.

Tefvîz-i talâkın zamanı

Boşanma yetkisinin kadına devri, cumhura göre nikâh akdinden önce yapılacağı gibi, nikâh anında veya daha sonra da yapılabilir. Hanefilere göre ise, erkeğin nikah akdinden önce "Şayet evlenirsek dilediğin zaman kendini boşayabilirsin." şeklinde kadına boşama yetkisini vermesiyle kadın boşama yetkisine sahip olmuş olur. Hanefilerin bu görüşü, boşamanın nikâh öncesinde mümkün olabildiğini ve talâkın evlilik şartına bağlanmasını caiz görmelerinin bir neticesidir. [İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr Ale’d-Dürri’l-Muhtâr, (Terc.), Şamil Yayınları, İstanbul, 1983, 6, 349] 

Boşanma yetkisinin kadına devri (tefvîz-ı talak), bazı âlimlere göre ise nikâh akdinden önce yapılabileceği gibi, nikâh anında veya daha sonra da yapılabilir. Ancak her hususta olduğu gibi bu noktada da aslolan, zaruret durumları dışında, öncelikle / evleviyetle kişinin, kendi mezhebine göre hareket etmesidir. 

Boşanma hakkına sahip kadının, bu hakkını kullanarak kocasından boşanması ile bir ayırıcı (bâin) talak meydana gelmiş olur. Dolayısiyle kadının rızası olmadığı müddetçe erkek evlilik birliğine dönemez. İster tefviz, ister temlik, isterse tevkil niyetiyle olsun, durum aynıdır. [Cin, Halil, Eski Hukukumuzda Boşanma, 2. Baskı, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya, 1988, s.69; Döndüren Hamdi, Delilleriyle Aile İlmihali, Altınoluk Yayınları, İstanbul, 1995, s. 418]

Şayet boşanma yetkisi zamanla sınırlı olarak verilmişse, bu sürenin dolmasıyla kadının talak hakkı bitmiş olur. Mesela erkek, “yarın muhayyersin; ister boşan, ister boşanma” derse kadın o gün içinde boşanmazsa boşanma hakkını kaybetmiş olur.

Kadın, ister nikâh esnasında isterse evlilik devam ederken elde ettiği boşanma yetkisini kullanmak zorunda değildir. Kadın, kocasının verdiği bu yetkiyi baştan kabul etmeyebileceği gibi, sonradan kendi rızasıyla da iade edebilir. Bu yetkiyi kocasına iade eden kadın, tefvîz yoluyla elde etmiş olduğu boşanma hakkını yitirmiş olur. [Bilmen, Ö. N., Hukûk-ı İslamiyye Kâmusu, İstanbul, 1967, II, 259]

İslâm’ın kadınlara verdiği bu hak, kişilerin insiyatifine bırakıldığı için, tarih boyunca pek de gerektiği gibi kullanılamamıştır. Kadınların büyük bir kısmı da böyle bir haklarının olduğundan haberdar değildir. Bu hakkın farkında olanlar ise kınanmak ve kötü niyetli olmakla suçlanmaktan korkarak bu haklarını savunamamaktadırlar. Oysa kadınlar, İslâm’ın verdiği bu yetkiyi kullandıkları takdirde, bir çok haksızlıktan da kurtulmuş olacaklardır. 

Daha geniş bilgi için bkz. http://sorular.mollacami.com/soru-ve-cevaplar-117.html

 

Go to top