Hocam Sandalyede namaz varmidir.  bir kaynak biliyormusunuz. hadisi serif varmidir. Devri saadette sandalyede namaz kilinmismidir. bilgilendirirsen memnun olurum. suan camiler kiliseye döndü icerisi sandalye dolu.

*******

Sevgili kardeşim;

Her şeyden önce şu yanlışı düzeltelim: İslâmi hükümler illa da ayet ve hadise dayanacak diye bir şey olmaz. Ayrıca muhakkak bunun ayniyle Asr-ı Saadet’te olup olmaması da aranmaz. Asla taalluk eden benzeri bir hadise de yeterlidir.

Şer’î ahkâmın tesbitinde aslî ve fer’î deliller vardır. Neler olduğunu bilirsiniz. Bilmiyorsanız da ilgili eserlere bakıp öğrenebilirsiniz. Ahkâmın, bunlardan herhangi birisine istinat etmesi yeterlidir. Kaynak da İslâmi ilimler ve onun âlimleridir.

Gelelim sorunuzun cevabına…

Bilindiği üzere namaz, kulun Allah Teala’ya en çok yakınlık kazandığı bir ibadettir. Bu mahiyetinden/niteliğinden dolayı Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bu ibadeti, "en hayırlı amel" [İbn Mâce, Sünen, Taharet, 4] olarak tavsif etmiş… Kıyamet gününde hesabı sorulacak ilk amelin namaz olacağını bildirmiştir. [Tirmîzî, Sünen, Salât, 188]

Bu sebeple namazın terk edilmesine izin verilmemiş… İma ile de olsa mutlaka kılınması istenmiştir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) "Kim namazı kasten terk ederse Allah'ın himayesi ondan uzak olur." [Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI. 421] buyurmuştur.

Namaz ibadetinin rükünlerinin neler olduğu Kur'an ve Sünnet’te belirtilmiş ve nasıl uygulanacağı da bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından sözlü ve pratik olarak ortaya konulmuştur. Bu rükünler; iftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rüku, secde ve ka'de-i ahiredir.

***

Cenab-ı Mevlamız buyurmuştur ki; "Gönülden boyun eğerek Allah için namaza kalkın" (Bakara suresi, 2/238) "Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz." [Hac suresi, 22/77]  

Allah Rasûlu (s.a.v.) Efendimiz de; namaz kılmayı öğrettiği bir sahabiye, sonunda nasıl teşehhüd yapacağını gösterdikten sonra "Bunu da yaptığında namazın tamam olur" buyurmuştur. [Tirmizî, Sünen, Ebvâbü's-Salât, 226]

***

Bu rükünlerden herhangi birinin mazeretsiz olarak terk edilmesi halinde, namaz sahih olmaz. Ancak dinimizde sorumluluklar, “Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar”[Bakara suresi, 2/286] ayetiyle, kulun gücüne göre belirlenmiş… Gücü aşan durumlar için de, “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez[Bakara suresi, 185] buyrularak, kolaylaştırma esası getirilmiştir. Namazın rükünlerinden herhangi birini yerine getirmeye engel olan rahatsızlıklar da kolaylaştırma sebebi sayılmıştır.

Buna göre namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için, asıl olan namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabiye "Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üzere (yaslanarak-yatarak) kıl." [Buhari, Sahih, Taksıyru’s-Salat, 19] buyurmuştur.

***

Meselenin fıkıh kitaplarımızda geçen şekliyle özeti şudur:

Ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükûdan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar.

***

Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar.

***

Ayakta durmaya ve rükû yapmaya gücü yettiği halde, yere oturamayan kimse, namaza ayakta başlar, rükûdan sonra secdeyi tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak ima ile eda edebilir. Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse namazı tabure, sandalye ve benzeri bir şey üzerine oturarak rükû ve secdeleri ima ile yerine getirebilir. Ancak en münasip olanı; temel fıkıh kitaplarımızdaki usûle uygun hareket etmektir. Bkz, http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/729-sakat-cocugun-namazi.html b) Namazları imâ yoluyla kılma kolaylığı ara başlığı...

***

Kul Rabbine (c.c.) ibadet ederken, hem özde samimi/ihlâslı olmalı hem de dinin belirlediği rükunleri/şekil şartlarını tam olarak yerine getirmeye gayret göstermelidir. Dikkat ve hassasiyet eksikliğinden dolayı Rabbine (celle şânuhu) karşı sorumlu olacağı şuur ve idraki içinde olmalıdır.

Bu sebeple namazını tabure, sandalye ve benzeri şeyler üzerinde kılan mü’minin ileri sürdüğü mazeretleri, öncelikle kendisini vicdanen rahatlatacak boyutta olmalıdır.

Namazı asli şekline uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedeni rahatsızlıklar, bu hususta meşru mazeret olarak görülmemelidir.

***

Öte yandan dini açıdan zorunlu ve meşru bir sebep bulunmadıkça, camilerde sandalyede namaz kılmak, göze de hoş gelmeyen bir görüntü ortaya çıkarmakta… Ve cemaat arasında tartışmalara sebep olmaktadır.

Özellikle üzerinde namaz kılmak maksadiyle camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması, cami doku ve irfaniyle, ibadet noktasındaki örfümüzle bağdaşmamaktadır.

Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, mecbur kalmadıkça / zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları gerekir. 

Ayrıca aşağıda linklerini vereceğimiz cevabi yazılarımıza da bkz.

htmlhttp://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-891.html

Go to top